Paylaş
* Cümbüşü icat eden Zeynel Abidin Cümbüş senin deden. Evinizde cümbüş vardır mutlaka.
- Var ama çalmıyorum, öyle duruyor. Dayım çalıyor.
* Dedenin cümbüşü nasıl icat ettiğinin hikâyesi var mı?
- Şöyle bir hikâye var; tenekeden hallice bir şeyden icat ediyor bunu, Atatürk’e götürüyor. Gerçekten de baktığın zaman enteresan bir alet.
* Sen ne tarz müzik dinlersin?
- Çocukluğumdan beri klasik müzik hayranıyım. Modernize edilmiş halini de seviyorum. Vanessa Mae var mesela, elektronik kemanlar falan çalıyor. Dinlerken tüylerim diken diken oluyor. Öyle çok geri kafalı bir klasik dinleyicisi değilim. Cümbüşü seviyorum. Kanun, cümbüş, keman, çello... Çello favorim.
* Babanın müzik mağazası varmış.
- Evet, müziğe meraklıydı. Babam 70’lerde yabancı plaklar getirenlerden biriydi. Büyük klasik arşivi vardı.
* Sen böyle bir ortamın içinde müzisyen olmak istedin mi?
- Piyano çalıyordum, bıraktım. Çok meraklı değildim. Bir de şöyle bir şey oluyor çocukken, bu da annelere bir mesajım olsun, çocukları çok yüklüyorlar. Bana da öyle yaptı annem, lisanslı yüzdüm, tenis oynadım, piyanoya gittim. Hepsini severek yapmama imkan yok. Piyanoda da öyle oldu ve bıraktım.
ANAÇ DEĞİLİM BİR DAHA ÇOCUK YAPMAM
* Tek çocuksun ve senin de tek çocuğun var. İkinciyi düşünmez misin?
- Yapmam bir daha. Ben o kadar anaç biri değilim. Biraz da kariyerle ilgili. Şu anda çok memnunum hayatımdan.
* “Genç yaşta çocuk sahibi olmasaydım belki de çocuk yapmazdım” diyor musun?
- Evet, yapmayabilirdim. Bir de boşanmış olsak da çok iyi bir babası var, o da çok büyük bir şans.
* Nasıl evlendiniz?
- Çok büyük aşkla evlendim. Hâlâ çok yakın olduğum, çok sevdiğim biri.
* Kızın kaç yaşındaydı boşandığınızda?
- 4,5-5’ti. O yaşlar biraz zordu aslında. Çok babacı çünkü. Ama şimdi çok mutlu. Çocuğun mutluluğu zaten anne ile babanın iyi olmasıyla, o süreci nasıl yürüttükleriyle ilgili. Orada başka matematik yok gerçekten.
* Sen nasıl yürüttün bu süreci, psikolojik destek aldın mı?
- Psikologla işim olmaz. Bir psikoloğun o anki hissimi, yaşananları, çocuğumun nasıl reaksiyon verdiğini anlayacağına inanmıyorum.
* Çözümün neydi?
- Beraber olursun, âşık olursun ama bittiği zaman o bitme halini içselleştirmen gerekir. Gitmek isteyene hak verdiğinde her şey daha iyi oluyor.
* Gitmek isteyen sen miydin bu ilişkide?
- O konulara girmeyelim. Ama ikimiz de çok adaletli davrandık.
HAYATIMDA SKANDALLAR YOK
* Seninle ilgili şehir efsanesi olmuş bir hikâye var. Eşin oyuncu olmanı istemediği için ayrılmışsınız...
- Öyle bir şey yok. Çok büyük skandallar yok benim hayatımda. Doğal bir süreçti. Yaşanan; duyguların bitişi, başka şeylere önem vermek...
* Boşandığın sırada oyunculuk yapıyor muydun?
- Şahika Tekand’a gidiyordum.
* Pierre Loti Lisesi’nde okumuşsun. Nasıl geldi sana Fransız eğitimi?
- Okurken hocalarıma sinirleniyordum, anlamıyordum. Ama şimdi görüyorum ki; dakik olmak, disiplinli olmak bana hep o eğitimden kalanlar.
* Sonra İsviçre’ye gitmişsin...
- Evet... Aldığım lise diploması burada geçerli değildi o dönem. İlkokul mezunu gibi gözükecektim. Amerika’ya gittim, bir sene Boston’da kaldım. Sonra İsviçre’ye gittim, sanat tarihi okudum.
* İstediğin bir bölüm müydü?
- O zaman öyle zannediyordum. Ama aslında oyunculuk okumak isterdim. Yine de hiçbir pişmanlığım yok...
HER GECE PARTİLEMİYORUM AKSİNE HEP EVDEYİM
* Kaç yaşındaydın oyunculuğa başladığında?
- 36...
* Demediler mi “Bu yaşta sen ne yapıyorsun” diye?
- Dediler ama ben çok sallapati bir insanım. Umurumda olmaz.
* Sen düzeni mi seviyorsun, düzensizliği mi?
- Düzensizlik benim için daha iyi. Fazla düzenle mümkün değil.
* Basında çıkan haberlere bakınca her gece partiliyormuşsun gibi bir algı var.
- Yok canım. Benimle alay ederler, evden adımımı atmam günlerce. Çıkarım, en fazla yarım saat bir yerde kalırım ve kalkarım.
* Evde ne yapıyorsun?
- Çok eğleniyorum, deliriyorum evde zevkten. Mutfağım, filmlerim, kızım, köpeğim... Yatağım, mutfağım, televizyonum, kitaplarım her şeyim elimin altında. Evin içi benim için bir cennet.
* Bir doğum gününde Gülse Birsel’den oyunculuk teklifi almışsın, biraz anlatsana nasıl oldu?
- Ortak arkadaşımızın doğum gününde tanıştık. Arkadaşımızın pastasının üstünde küçük notlar vardı. “Bu kişi olmasaydın ne olmak isterdin?” gibi. Kimi bankacı, kimi gazeteci falan dedi. Ben de o zaman fuarlar yapıyorum. Ben “oyuncu olmak isterdim” dedim. Onun üzerine Gülse’yle konuştuk biraz. “Avrupa Yakası”nda küçük bir rol verdi. Bu bir şans mı yoksa hep dile getirmekle mi ilgili, bilemiyorum.
ÜNLÜ OLMANIN BANA EKSTRA GETİRİSİ YOK
* “Fatmagül’ün Suçu Ne” dizisindeki Mukaddes Yenge rolü dönüm noktan, öyle değil mi?
- Bu yenge karakterinin öyle büyütülecek bir yanı olduğunu düşünmüyorum aslında. Ama tabii ki dönüm noktam o rol oldu.
* Ünlü olmak ne değiştirdi hayatında?
- Ay vallahi bir gram bile bir şey değişmedi. Benim oturmuş hayatım var, kendi arkadaşlarım, kendi zevklerim, hobilerim var. Bu ekstradan hayatıma girmiş bir durum. Evet, eskiden sokakta hoş diye dönüp bakanlara (gülüyor), şimdi “bak bak sanatçı” diye bakanlar eklendi. Ün, onun dışında bana ne prestij getirdi, ne bir şeylerin kapısını açtı. Zaten oyunculuk, tiyatro yapıyorum. Ama onun dışında bana bir kapı açmadı. Ne açacak zaten? Kendi arkadaşlarıyla kendi hayatını sürdüren biriyim. Ekstra getirisi yok yani.
* Yenge döneminde sokakta karşına çıkıp “seni döveceğim” diyen oldu mu?
- Şakayla karışık diyen oldu ama hiç öyle bir şey olmadı tabii.
* Kıskanç Kaynana’dan konuşalım mı?
- “Doksanlar” dizisi. Sevdim ben. Birol Güven’le çalışmayı sevdim çok. Oyuncusuna olan davranışını, iletişimini sevdim.
* “Hayalet Dayı” filmiyle ilgili ne söylemek istersin?
- Arkadaşlarımla yaptığım çok hoş bir film. Ali Yorgo’yu çok seviyorum. “Moral Bozukluğu ve 31” diye bir film yapmıştık beraber. “Hayalet Dayı”da da takozlar giydim, her yeri kıllı, büyük bir tipleme yaptık.
* Sen kendiyle çok barışık bir insansın. Kendinle dalga da geçebiliyorsun. Nasıl başarıyorsun bunu?
- Ne yazık ki öyle... Bazen gülüyorum bütün bu durumlara. Kariyerim için iyi bir şey olsun falan diyorum hep ama “o filmde oynarsam karakterim şöyle olur” falan diyecek matematiğim yok. Bazen de çok anlamsız buluyorum her şeyi. Zincirlikuyu’da, mezarlığa bakan bir yerde yaşıyorum.
* Mezarlık manzaran mı var!
- Evet. Yeni taşındım. O kadar iyi geliyor ki bana mezarlığa bakmak. Kalkıyorum ve “Sen ne yapıyorsun?” diyorum kendime. Her şey pamuk ipliğine bağlı. Ben her sabah bunu görüyorum. Hayatta hiçbir şeyin önemi yok aslında. Bir an hayattasın, bir an oradasın. Tabii ki de yapmak istediklerim var, bağımsızlarla çalışmak istiyorum, kıçımı yırtıyorum bunun için ama unutmuyorum diğer tarafı da.
SEKSİ DEĞİLİM
* “Seksi kadın” diyorlar senin için. Sen kendini seksi buluyor musun?
- Karşımdakine ne hissettirdiğimi bilmediğim için seksiyim diyemeyeceğim. Karşımdakine ne veriyorum, nasıl bakıyorum, ne yaptığımı bilmiyorum. Seksi bulabilirler. Ben kendimi seksi görmüyorum.
* Glenn Close’la olan benzerliğin için ne diyeceksin?
- Ben benzetmiyorum. Belki ifademiz benziyordur. Ben kendimi küçükken Barbra Streisand’a benzetirdim.
* Kaşların çok konuşuluyor...
- Artık konuşmuyorlar, eskide kaldı o. “Erkek midir, kadın mıdır?” diye muhabbetler oluyordu. Ben seviyorum kaşlarımı. Hiç oynamadım.
* Sen makyaj da sevmiyorsun.
- Sevmiyorum. Bana yakıştığını düşünmüyorum. Bazılarına yakışıyor. Benim tipimdekilere çok makyaj yaptığın zaman güzel olmuyor.
YAZIN EVDEN ÇIKMIYORUM
* Yazın sinemaya gider misin?
- Ben yazın evden çıkmıyorum. Güneşe çıkmayı da sevmiyorum. Hiç çıkmıyorum. Cildime çok özen gösteriyorum.
* Neler yapıyorsun?
- Kremler falan işte.
* Oyuncuların estetik yaptırmasına nasıl bakıyorsun?
- Bence fazlası iyi değil. Dışarıya bakınca herkes aynı. Yaş alma hali, kırışıklıklar güzel. Ama kötü yaşlananlar da var. Onun için belki de kötü hissediyor olabilirler yani.
GÜZEL İNSAN OLUNCA HAYAT KOLAYLAŞIYOR
* Dünya görüşün ne diye sorsam, neler söylemek istersin?
- Güzel insan olmak. Hayat o zaman daha kolaylaşıyor sanki. Hırssız...
* Hırslı değil misin yani?
- Aslında hırslıyım ama o an gelen hissi çok çabuk yoğurup atabilirim. Aklımın bir köşesinde her zaman her şeyin biteceği düşüncesi var. O yüzden hayatta hiçbir şeyin o kadar da önemi yok.
ASGHAR FARHADİ’YE MEKTUP YAZDIM
* İran sinemasına ilgin varmış. Ben de çok severim.
- Evet, Asghar Farhadi’ye mektup yazmışlığım vardı. “Elly Hakkında”yı seyrettikten sonra ona bütün hislerimi yazdım. Adam kendi kültürünü çok iyi biliyor ve çok iyi anlatıyor.
* Türkiye’de beğendiğin yönetmenler ve filmler?
- Kuzey filmlerini severim. Türkiye’den de Zeki Demirkubuz, Uğur Yücel’i seviyorum.
* Bu hafta vizyona giren “Merdiven Baba” filminden bahsedelim biraz da...
- Hacı Ali Konuk’la karı-kocayı oynuyoruz. İki çocuğumuz var. Kadın evde durmadan vırvırlıyor. “Benim param yok, karşı komşunun Mercedes’i var. Bana araba al. Araba da araba” diye kocasının başının etini yiyor.
* Senin tam tersin yani. Rolü sevmediğin zaman ne yapıyorsun?
- Rolü kendime bir şekilde sevdiriyorum.
* Öyle bir kadını sevmene imkan yok ki senin!
- O tip insanların dramını kendi bakış açımdan anlamaya çalıştığım zaman seviyorum. Ben istemem ama bir kadın isteyebilir yani. Benim karakterleri hep sempatik gösterme, haklı gösterme çabam var. Bir katili oynarsam mesela “Katil, çünkü onun da sebepleri var” diye yaklaşıyorum. Hep o taraftan baktığım zaman daha rahat ediyorum. Öteki türlü oynamam mümkün değil karakteri. Anlamam lazım.
* Bunda nasıl oldu peki?
- Kadın istiyor da istiyor arabayı. Kocası da havaalanında çalışıyor. Hurda arabalar veriyorlar orada uzun süre çalışanlara. Bu adam da uçaklara yanaşan merdivenli araba var ya, onu alıyor. Kadın kıyameti koparıyor “Böyle araba mı olur!” diye. Sonra bir yangın çıkıyor mahallede, adam o arabayla birini kurtarıyor, kahraman oluyor falan filan. Çok tatlı. Bu filmin konusu basit ama anlatımı kuvvetli, bence öyle olmalı iyi bir film. Küçücük, çok tatlı bir hikâye bu.
BEREN’LE HÂLÂ GÖRÜŞÜYORUZ
* İşine zarar veren bir hatan oldu mu sence?
- Açıkçası bir sürü şeye zarar vermişliğim vardır, severim kendimi sabote etmeyi. Bir tek işimi sabote etmiyorum, bu benim için çok önemli bir şey.
* Hayatında en uzun kalan kişi?
- Çok var, ben çok biriktiririm insan. Doğru insan biriktirim.
* Yeni dostluklar edinebiliyor musun?
- Son yıllarda güzel dostluklar edindim...
* Beren Saat’le dostluğunu bilmeyen yok. Eski sıklıkta görüşüyor musunuz hâlâ?
- Tabii tabii, görüşüyoruz.
* Beren’in de adının geçtiği “Kösem Sultan”ın oyuncu kadrosundasın. Çekimlerin başlamasına az kaldı. Biraz ipucu alabilir miyiz?
- Şu an için diziyle ilgili bir şey söyleyemiyorum. Çekimler bir başlasın, o zaman...
* Oyuncu olmak isteyenlere ne tavsiye edersin?
- Disiplin, çalışmak, oynama isteği. Oynamak isteyen birinin başarılı olmaması mümkün değil.
* Yetenek mi, çalışmak mı?
- Yetenek artı çalışmak. Evcilik gibi. Bazı çocuklar mesela daha oyuncudur çocukken. Kılıktan kılığa girer. Oynama güdüsü biraz ergen gibi. Ben de ergen bir tipim aslında.
Paylaş