Paylaş
Sosyetik güzeller de baba, sevgili, koca parasıyla sırtlarında postla gezmeye devam ediyorlar.
Bunların utanacağı, sıkılacağı yok.
O zaman eylem hakkımız doğmuş bulunuyor.
PETA’nın kırmızı boya atma ritüeli hâlâ ilk sıramızda yer alırken, kürk giyenlere yapabileceklerimizi sordum Twitter’daki takipçilerime.
Şahane öneriler geldi.
Aylin Taşar sakız yapıştıralım demiş. Kolay ve uygulanabilir bir yöntem, tuttum bunu.
Ebru Taş katrana bulayıp, tüy yapıştıralım diyor. Önceden planlanıp hazırlık yapılırsa neden olmasın?
Serap Ören, pis pis bakalım demiş. Onu yapmayana ayıp zaten.
Bayram Ali Şekerci, yağlı boya dökmek istiyormuş. Uygundur.
Anıl Künbül, bir kürk 10 canlıdan yapılır, bir hayvan giyer demiş.
Hande Tanyeli Kılıç, yanında biri varsa hayvan sahiplerine sorduğumuz gibi ısırır mı diye soralım demiş. Olur.
Dünyada her yıl 50 milyondan fazla hayvanın kürkü için katledildiği, hayvanların kürk çiftliklerinde bütün hayatlarını daracık, kirli, paslı tel kafeslere kapatılarak geçirip, boğma, elektrik verme, gaz ve zehir gibi en ucuz, en zalim öldürme yöntemleri ile katledildiği, fok yavrularının kürk zarar görmesin diye kafalarına sopayla vurularak, ağızlarına kanca takılarak öldürüldüğü dünyamızda kürk giyenlere yapmayı düşündüğümüz bu gibi şeyler az bile.
Yazımı bir soruyla sonlandırmak istiyorum.
Astragan kürk nasıl elde ediliyor? (Ufak bir not; Karagül koyunlarının tüyleri yavrunun doğumunu takip eden ilk üç günde kıvırcıklığını kaybedip düzelmeye başladığından yavru öldürülmekte geç kalınırsa kürk astragan olmuyor.)
a) Yavrular doğar doğmaz öldürülüyor.
b) Karagül koyunları gebeliklerinin son günlerinde hapsedildikleri yerden beyaz fayans kaplı ölüm odalarına alınıyor ve yavrulu olmaları hiçe sayılarak gırtlakları kesiliyor. Hemen doğmayı bekleyen yavru karından alınıyor ve yüzülüyor, bir tek nefes dahi alamadan.
Doğru cevap her ikisi de, ama daha çok uygulanan yöntem ikincisi!
Şimdi yazının başına dönüp, kürk giyenlere yapacaklarınızı tekrar gözden geçirebilirsiniz.
Atatürk’ün bilardosu ve çalışma sofrası
Atatürk’ün bilardo oynarken görüldüğü fotoğrafın fotomontaj olup olmadığı halen tartışılıyor.
Ama ben Atatürk’ün Ankara’daki evindeki, Paris’ten getirtilmiş, istekasının üzerinde GMK logosu olan bilardosunu bizzat gördüm.
Kökler çağırdığından Selanik ve Atatürk Evi en çok gitmek istediğim yerlerin başında geliyor.
Ama Atatürk’ün en uzun süre yaşadığı yeri görmek isteyenlerin rotası, Pembe Köşk’ün hemen yanındaki T.C. Cumhurbaşkanlığı Atatürk Müze Köşkü olmalı.
Geçen hafta Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen’e yaptığım ziyaretin hemen sonrasında Atatürk Müze Köşkü’nü gezme imkanı buldum.
Atatürk, 1921’de taşındığı bu evde 11 yıl geçirmiş. Önce Fikriye Hanım’ın dekore ettiği giriş bölümü karşılıyor sizi. Sonra Latife Hanım zamanında genişletilen diğer bölümlere geçiliyor.
En çok dikkatimi çeken Atatürk’ün kütüphanesi oldu. Fen kitaplarından romanlara, tarih kitaplarından felsefe kitaplarına kadar geniş yelpazede bir okuma ve çalışma odası.
Kitapların çoğunda Atatürk tarafından alınmış notlar ve altı çizilmiş satırlar var.
Odanın en önemli özelliği ise Nutuk’un büyük bir bölümünün burada yazılmış olması.
Çalışma odasında yerde serili ayı postu tabii ki çok hoşuma gitmedi. Moskova Büyükelçisi Muhtar Bey’in hediyesiymiş. Hediye etmeseymiş daha iyi olurmuş.
Ama diğer yanda evin girişinde Atatürk’ün hayvan sevgisinin simgelerinden biri olan tablo yer alıyor.
Ve bir detay.
Cumhuriyetin ilan edildiği odadaki yemek sofrasında tabakların yanında birer not defteri ve kalem de var.
1932 yılında Atatürk Pembe Köşk’e taşınana kadar tüm devrimler işte bu binada, bu masada gerçekleştirilmiş.
Yemek masasında not defteri fikri her ne kadar işkolik bir hava veriyor olsa da çok hoşuma gitti.
Büyük şirketlerin iş toplantılarında uygulanmalı. Bir ziyafet sofrasından çok çalışma masası havası en doğrusu.
T.C. Cumhurbaşkanlığı Atatürk Müze Köşkü ziyarete açık.
Ankara’da oturanlar, başkente yolu düşenler, Atatürk’ün en uzun süre yaşadığı, anıları ve eşyalarıyla dolu, iyi korunmuş bu özel evi mutlaka gidip görmeli.
Paylaş