Paylaş
Yüzüne, kalın kaşlarına, seksi bakışlarına hayran olduğum için fotoğraf baskılı tişörtünü aldığım birini dün izlediğim filmin başrolünde gördüm.
Tişörtü alırken Tayga “Bu kız ünlü bir manken ve çılgınlıklarıyla tanınıyor” demişti.
Cara Delevingne bundan iki gün sonra basın gösteriminde çıktı karşıma.
Yarın vizyona girecek olan Kağıttan Kentler (Paper Towns) filminde üşütük, gizemli, ele avuca sığmaz, asla önceden tahmin edilemez kızı oynuyor.
Yani aslında kendine uygun bir karakteri canlandırıyor.
22 yaşında olan Delevingne’in en ilgi çekici yanlarından biri kuşkusuz kalın kaşları.
Sarı saça koyu ve kalın kaş normalde hayli eleştiri konusu olabilecek bir durumken bu kıza başka bir çekicilik kattığı kesin.
Ama asıl cazibe enerjisinde.
O enerjinin kaynağını da şu cümlesinde çok güzel açıklamış: “Dışarıya verdiğiniz enerji kadarını alırsınız, bu nedenle sürekli hareket ediyorum, zıplıyorum, dans ediyorum, etrafımdakileri neşelendirmeye çalışıyorum.”
Unutmayın, dışarıya verdiğiniz enerji kadarını alırsınız.
Star Wars’un kötüsü
Bizde şu sıralar en çok Kösem Sultan rolüyle ilgili “onunla görüşüldü, bununla deneme çekimi yapıldı” dedikoduları ürerken, yurtdışında benzer dedikodular sekizinci Star Wars için yapılıyor.
Yeni filmde gücün karanlık tarafında kötü adamlık yapmak üzere Benicio Del Toro’ya teklif götürüldüğü söyleniyor.
Rian Johnson’ın yöneteceği filmin bir başka kulis arkası söylentisi ise aynı rol için Joaquin Phoenix ile de görüşüldüğü.
Ben olsam kötü adam oyumu kesinlikle Phoenix’ten yana kullanırdım.
Arıza rolleri iyi oynayabilecek çok az oyuncu var çünkü, Phoenix de bunların başında geliyor.
Suriyeli çocuğu dövmek!
Olay İzmir’de gerçekleşiyor.
Dilini bilmediği bir ülkede, karnını doyurmak için restorandaki müşterilere mendil satmaya çalışan Suriyeli küçük bir çocuk garson tarafından ağzı burnu kanayana kadar dövülüyor.
Bir çocuk dövülüyor.
Karnı aç bir çocuk.
Çaresiz bir çocuk.
Masum bir çocuk.
Dilencilik yapmayan, çalışarak para kazanmaya çalışan bir çocuk.
Döven kişi garson.
O da bir çalışan.
Zor kazanıyor parayı, kolay değil, bütün gün ayakta.
Belki müşteriden, belki patronundan azar işitiyor gün içinde.
En çok onun anlaması gerek mendil satan çocuğun halinden.
Ama adettendir; ezilen, ezileni ezerek alıyor hayattan öcünü.
Ne acı ve ne kadar ironik, öyle değil mi!
Paylaş