Paylaş
◊ Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü... Nasıl geçecek günün?
- Önce annemi, sonra ikinci annem Banu Zeytinoğlu’nu arayacağım. Ben mahalle çocuğuyum. Ankara’da mahallede büyüdüm. Şimdi Cihangir’de de mahalle ortamındayım. Kocaman bir demet çiçek alıp çalışan kadınlara verebilirim. Seninle buluştuğumuz o Akarsu Caddesi var ya, oradaki işletmelerin çoğunun başında kadınlar var.
◊ Cihangir Kadınlar Cumhuriyeti...
- Tam bir kadınlar sokağı... İstanbul’un en entelektüel caddesi. Bütün sanatçıların, yazarların, yönetmenlerin oturduğu yer. Onlara birer çiçek verebilirim..
.
◊ Proje demişken... Migros için yaptığın çekimlerden bahsedelim istersen. Ben fotoğrafları çok doğal, samimi, sevgi dolu ve sıcak buldum. Nasıl kabul ettin bu projeyi? Sana çok proje geliyor, bunu kabul etmenin nedeni nedir?
- Benim bir projeyi kabul etmem için iki şart var. Birincisi samimi olmaları, ikincisi beni özgür bırakmaları gerekiyor. Ben sadece fotoğrafçı değilim çünkü, fikir de üretiyorum. Özgür olduğum işlerden çok iyi verim alabiliyoruz. Bu iş de öyle bir işti. Migros’tan ilk geldiklerinde “Dünya Kadınlar Günü için çalışanları kullanabilir miyiz?” dediler, hemen “Evet” dedim.
◊ Çok sık rastlanan bir durum değil?
- Bence ilk defa böyle bir proje yapıldı. 8 Mart projeleri içerisinde en samimi, en tatlı proje olarak tarihe geçecek.
◊ Kast olduğunda bazen çok yapmacık ve soğuk durabiliyor işler, öyle değil mi?
- Evet. Kast olmasın asla dedik bu yüzden. Nasıl poz verecekler diye düşündüler. “Poz vermeyecekler, gülümseyecekler” dedim. Zaten insanlara da gülümsüyorlar çalışırken. Bir iki endişem oldu tabii karşımdakini nasıl güldüreceğim diye.
İNSAN FOTOĞRAFI ÇEKEN HÜMANİST OLMAK ZORUNDA
◊ İnsanları güldürmek, yönlendirmek, doğru pozu vermelerini sağlamak zor olmalı...
- Tabii... Zaten hep söylerim, insan fotoğrafı çeken kişi hümanist olmak zorunda. Birinin fotoğrafını çekmek demek, onu kazanmak demek. Kazandığın zaman çekebiliyorsun fotoğrafını.
◊ Nerede göreceğiz o fotoğrafları?
- Migros’larda, ilanlarda, benim ve Migros’un sosyal medya hesaplarında, Migros’un çıkarttığı dergilerde... Hatta belki ileride sergi bile olabilir...
◊ Neler öğrendin o kadınlardan?
- Proje tamamen eşitlik üzerine... Onlara, gülmeleri için “Kaç çocuk var, akşam ne yemek yapacaksın?” diye takılıyordum çekim yaparken... Ama sonra düşününce şunu anladım; saatlerce çalışan, sonra eve gidip bir de orada çalışan kadınlar var. Yani o dükkanın kepengi hiç kapanmıyor.
KADININ İŞİ ERKEKTEN BİN KAT DAHA ZOR
◊ Kadının işi daha mı zor yani?
- Bence bir erkekten bin kat daha zor. Bir de kadınların doğurganlık ve hormonlardan dolayı detay durumu var ya... Siz çok detaycı canlılarsınız. Bir erkek için seviyorum ya da sevmiyorum vardır. Kadınlarda “Acaba beni ne kadar seviyor, bugün böyle davrandığım için beni az mı seviyor?” gibi bir erkeğin aklına gelemeyecek bin tane soru var. Bu elinizde olan bir şey değil, kontrolsüz yapıyorsunuz.
◊ Sen kadınları anlayabildiğini düşünüyor musun?
- Bir erkeğin bir kadını anlama olasılığı yok. Bir erkeğin doğurma olasılığı ne kadarsa anlama olasılığı da o kadar! Bambaşka iki canlıyız. Bir fille bir aslan kadar farklıyız.
◊ Venüs-Mars muhabbeti doğru diyorsun...
- Doğru.
◊ Ne yapmak lazım peki, erkeklere ne tavsiye verirsin?
- Sabırlı ve anlayışlı olmalarını tavsiye ediyorum. Birtakım erkeksi içgüdüler var ya sinirlenmek, göğsünü kabartmak gibi, öyle toplara da girmemeleri gerektiğini düşünüyorum. Ben erkeğim, ben yaparım, ben güçlüyüm durumu... Yahu bu kadar havalıysan, güçlü kuvvetliysen, o zaman kadına sahip çık, onu koru. Karşında fiziksel olarak bir zayıflık, bir narinlik varsa, o zaman ona daha çok sarılman, daha çok dikkat etmen lazım.
◊ Kadının ve erkeğin üstün olduğu yönler desem, aklına neler gelir?
- Kadınların kafaları daha çok çalışıyor. Erkeklerin de fiziksel gücü var. Bu kadar basit.
◊ Erkekleri kızdıracaksın...
- Kızsınlar ne olacak.
◊ Kadına şiddet olayına ne diyorsun?
- Bununla ilgili ağzımı bozabilirim ama bozmak istemiyorum. Kadına şiddet gösteren bir erkeğin birtakım fiziksel eksiklikleri vardır diye düşünüyorum. Başka hiçbir sebebi olamaz. Psikolojisi zaten yerlerdedir... Bir şekilde erkeğin yapması gereken, normalde olması gereken şeyleri yapamıyordur. Bir de böyle arabasına egzoz taktırıp bağırttıranlar, müziği sonuna kadar açanlar var ya, onların da fiziksel eksiklikleri olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu, bir şeyleri kapatma psikolojisidir.
ALDATMA DÜNYADAKİ EN CAHİL GÜDÜ
◊ Kadınların en çok incindiği konulardan bir tanesi de erkeklerin yalan söylemesi ve aldatması...
- Ben tek eşliyim. Zaten Yengeç burcuyum. Kız arkadaşım olduğu zaman onu aldatmam. Aldatmanın dünyadaki en cahil güdü olduğunu düşünüyorum. Birini aldatma güdün geldiyse, zaten beraber olduğun insandan ayrılman lazım. Kimse seni zorla birisiyle sevgili yapmıyor, evlendirmiyor ki... Evliysen boşanabilirsin, sevgiliysen ayrılabilirsin. Sonra ne istiyorsan yap.
◊ Sen hep güzel kadınların fotoğrafını çekiyorsun. Kadında güzelliği nasıl tanımlarsın?
- Çirkin kadın yok bir kere, daha doğrusu çirkin insan yok. Kitapta geriye doğru gidelim... 80’ler, 60’lar, 50’ler dediğimiz zaman o kadınların hepsi tombul, balıketli, kilolu. Şimdi 90-60-90 diyorlar. Giderek daha da inceliyorlar. Kime göre, neye göre, nasıl değişiyor bu?
◊ Fotoğrafçı gözüyle baktığında, hangisi daha estetik?
- Duruma göre değişiyor. Bir elbise fotoğrafı çekeceksen daha ince biriyle çekmen lazım. Ama o ince dediğimiz 90-60-90 kadınla ben bir sanat projesinde çalışamam. Çünkü bana detay lazım, kıvrım lazım, hareket lazım. İş sanata geldiği zaman zor.
GEORGE CLOONEY GİBİ SİMETRİK YÜZLÜ İNSAN AZ
◊ Kadınların fotoğrafını çekerken dikkat ettiğin detaylar neler?
- Kadın, erkek olarak ayırmıyorum bunu ama herkesin yüzünün sevdiği bir ışık tarzı var. Birisine bir florasan ışığı yakarsın, birisine 50’lik bir ampul yakarsın, birine bilmem kaç bin dolarlık flaşlar yakarsın. Onu çok iyi belirlemek lazım. Hangi ışığı, hangi açıyı seviyor...
◊ Herkesin daha güzel göründüğü bir açı var mı?
- Herkesin yüzünde asimetri var. Benim sol mesela, çünkü burnum eğik. George Clooney, Brooke Shields gibi birkaç tane simetrik yüzlü kişi her yerden iyi resim verir. Ama onlar da bir elin parmakları kadar işte...
◊ Ufak hileleri var mı poz verme işinin? Fotoğraflarda nasıl daha iyi çıkarız?
- Mesela biraz gıdın varsa, çeneni öne doğru uzatacaksın. Burnun aşağı doğru uzunsa asla başını eğip fotoğraf çektirmeyeceksin, hep hafif çeneni kaldıracaksın. Boyu uzun göstermek için de aşağıdan çektireceksin.
DENİZ AKKAYA NASIL POZ VERİLİR KURSU AÇMALI
◊ En iyi fotoğraf veren kişiler desem? İyi poz veriyor ve iyi çıkıyor dediğin...
- Ben Deniz Akkaya ile sayısını bilmediğim kadar çekim yaptım. Acayip iyi fotoğraf veriyor. Nasıl poz verilir kursu açsa kapıda kuyruk olur. Nasıl duracağını biliyor, vücut proporsiyonunu, açısını biliyor. Azra Akın da öyle mesela. Onu bildiği zaman karşısındaki de çok rahat ediyor. Çektiğim en iyi fotoğraftan bahsetmiyorum ama en rahat çalıştığım, ağzımı en az açtığım çekimlerden olmuştur. Ben ağzımı ne kadar az açıyorsam ya da ne kadar az deklanşöre basıyorsam, karşımdaki o kadar iyi poz veriyor demektir.
◊ Çıplaklığa ne diyorsun? Dekoltenin dozu arttıkça sakil mi duruyor?
- Hâlâ bir gazetenin ekinde, bacak dekoltesi ekin adının yarısını kapatacak kadar büyük basılıyorsa, çok uzağa gitmeye gerek yok. O konuda biraz uzaylıyız biz. Mesela o hafta uluslararası bir ödül almışsın, bir de öyle bir fotoğraf çekmişsin. Uluslararası aldığın ödül arka sayfalarda iki punto verilirken diğer fotoğraf manşetlerde çıkıyor. Yıllardır böyle bu.
◊ Başına bu durum çok geldi sanırım...
- Gelmez mi... Ben mesela Ozzy Osbourne’a albüm kapağı çektim. Bu büyük bir haber. Amerika fotoğraf federasyon onur ödülünü aldım, olabilecek bütün fotoğraf ödüllerini aldım, ama bunlar hep minik minik haberler şeklinde çıktı. O zaman da ne oluyor, popüler kültüre hizmet eden fotoğrafçı oluyor. Neyse en azından yurtdışında yaptığım işlere biraz daha ilgi var.
LARA FABIAN’IN ALBÜM KAPAK FOTOĞRAFINI ÇEKECEĞİM
◊ Var mı yurtdışında proje?
- Lara Fabian’la görüşüyoruz, yeni albümünün kapağını büyük ihtimalle ben çekeceğim. Bir sürü proje var, devam ediyor. Kendi kişisel sergimi hazırlıyorum. Yekta Kopan’la yeni kitabı çalışmaya başladık.
◊ Bu kitapta neler olacak?
- İlk kitap 30 yaşıma kadar olan işlerimin bir derlemesiydi. 10 sene geçti, 10 senede ne yapmışız, şimdi ona bakacağız.
◊ Fotoğrafta ne renk giymek lazım, siyah mı giyersin hep?
- Ben siyah giyerim de kural değil bu. Nedeni giyinmekten nefret etmem... Onu mu giysem bunu mu giysem diye harcanan zaman var ya, o benim için çıldırtıcı bir şey. Tıraş olurken, saçımı kestirirken, giyinirken afakanlar geliyor.
◊ Niye rock’çılar hep siyah, deri görünümlü şeyler giyiyorlar?
- Deniz Durukan’ın bununla ilgili kitabı var; İyiler Siyah Giyer... Yani rock müzik dinleyenler dışarıdan sert görünür, tavırlıdır, her zaman haksızlığın karşısındadır ama özüne baktığın zaman hepsi çok iyi kalpli, insanlara yardım eden kişilerdir.
◊ Sende de o hava var ama...
- Ben rock dinliyorum ama rock’çı değilim, rockstar değilim, fotoğrafçıyım yani. Bir gün bir tweet atmıştım; “Rockstar olmak için gitara hiç ihtiyacım olmadı” diye. Fotoğrafçıyım ama beni rockstar bellemeleri güzel bir şey. Sergi açtığımda çok işime yarıyor.
◊ Senin bir oyuncu, bir müzisyen kadar starlığın var. Kamera arkasında olup da sanki kamera önündeymiş gibi algılanman nasıl oldu?
- Fotoğrafçılar genelde içine kapanık tiplerdir ya, ben hiçbir zaman öyle olmadım. Fotoğraf makinesinin arkasına saklanmadım. Fotoğraf makinesini ve fotoğrafı alet ederek bir sürü şey yaptım. Mesela 60 bölüm, üç sezon süren bir program yaptım fotoğraf içerikli. Şimdi bir internet televizyonunda konuklu bir fotoğraf programı yapıyorum. Sonra tam dokuz sene 46 isimli bir dergi çıkarttım. Ben şu kızla çıktı, şu barda görüldü, şu dizide oynadı diye ünlü olan bir adam değilim.
◊ Dizi teklifi geliyordur sana...
- Her sene bir iki dizi ve film teklifi gelir.
◊ Yapmaz mısın?
- Yok yapmam. Ben fotoğrafçıyım.
◊ Çoğu iyi yönetmenin geçmişinde fotoğrafçılık var. Nuri Bilge Ceylan, Stanley Kubrick... Bir gün sen de film çekebilirsin.
- İçimde öyle bir istek yok. Sadece yapabilirim diye yapmak da bana tuhaf geliyor. İçimde öyle bir istek yok.
◊ “Hayatında karanlık bir taraf olmayan birinin üretmesi çok zor” demişsin. Senin karanlık tarafın ne?
- Benim karanlık tarafım başkalarıyla ya da yaşadığım hayatla alakalı değil. Kendi kendime kaldığım anlarla alakalı. İnsanların eleştirileri bana hep vız geldi. Çünkü o eleştiriler bana gelmeden önce ben zaten 10 katını kendime yapmış oluyorum.
HAYVANLAR GÜNAHSIZ, ÇIKAR İLİŞKİLERİ YOK
◊ Çok yoğun çalışırken çalışma ve özel hayat dengesini nasıl kuruyorsun?
- Benim tatil anlayışım, kimsenin olmadığı bir koy, iyi bir deniz, kaliteli yemek. O yüzden Çeşme’de tatil yapmıyorum. Kimsenin bilmediği yerlere gidiyorum. Onun dışında her yıl mutlaka bir iki festivale giderim. Oralarda 17 yaşına dönüyorsun.
◊ Yakında bir festival var mı gideceğin?
- Barselona’da var bir tane. Ona gitmeyi düşünüyorum.
◊ Hayvanları çok sevdiğini biliyorum. Onlar için projelerde de yer alıyorsun. Onlardan ne öğrendin?
- Onlar günahsızlar ya, o çok acayip geliyor bana. Çıkar ilişkisi yok. Benim en yakın arkadaşım Evren Uysal bir şarkı yaptı, adı da “4 İnsan 1 Hayvan Etmiyor”... Dört insan birleşse bir hayvan kadar günahsız olur mu, aksine dört katı günahkâr olur!
İNSAN YAŞLANMAZ YAŞLANMAYI SEÇER
◊ “Hiç” dövmenin anlamı ne?
- Bizim 30-60-90 var; Aydın Boysan, Mustafa Alabora ve ben... Tanıştığımızda saçım uzundu, garip bir sakalım vardı, 120 kiloydum. Onlar beni sevdiler, içimde küçük bir ışık gördüler, o ışığı büyütmeye başladılar. Önceleri “O sakalı bir kessen mi?” dediler kibar kibar, sonra “Şunu yeme bunu yeme, bak biz yemiyoruz” diye beni karbonhidrat dünyasından çıkarttılar. 50 bedene kadar düştüm. Vücut küçülmeye başladı. Acaba “O saçları da mı kessek!” falan dediler. O arada onlar anlatıyor, sen dinliyorsun. Arada sana sorarlarsa bir iki cümle konuşuyorsun. Dinleye dinleye aslında benim gözümde o çok büyüttüğüm Mehmet Turgut’un bir “hiç” olduğunu anladım. Dövmeci arkadaşıma gittim, bir kağıda “hiç” yazdım, enseme yapmasını söyledim. O da güldü ve yaptı. ◊ Aydın Boysan’dan öğrendiğin en önemli şey nedir?- Hiç vazgeçmeden yaşamak. ◊ Kaç yaşında oldu?- 96... Geçenlerde doğum gününü kutladık. Mustafa hoca da öyle. Hiç vazgeçmeden yaşamak. Bir gün Mustafa hocaların Şile’deki evinde oturuyoruz, Haldun Dormen (çok severim) bir arkadaşından bahsetti. İsim vermeyeyim, “Şu şu çok iyi değildi” dedi. “Ne oldu abi?” dedim. “Yaşlanmayı seçmiş” dedi. İnsan yaşlanmaz. İnsan yaşlanmayı seçer. Şimdi sen Aydın Boysan’a yaşlı diyebilir misin? ◊ Sen de gayet genç ve dinamik görünüyorsun. Doğru örneklemişsin...- 40 yaşıma geliyorum... Dünya çapında bir çene cerrahı arkadaşım var, ona “Abi bende niye hiç kırışıklık yok?” diye sordum. “Oğlum sen mutlu yaşıyorsun, hayatımda gördüğüm en pozitif insansın. Serotonin salgılıyorsun. O mutluluk hormonu da yaşlanma hormonlarını, kanser hormonlarını yiyor” dedi.◊ Var mı eklemek istediğin bir şey? - Migros’la yaptığımız bu işteki gerçek gülümsemeler, gerçek hisler umarım insanlara geçer.
Paylaş