Paylaş
Sinemaya gidip erkeklerle ilgili pek çok hap bilgi almak mümkün.
Filmin erkeklerle ilgili en temel öğretisi onların karmaşık değil gayet net yaratıklar oldukları yönünde.
Eğer bir erkek bir kadından hoşlanıyorsa ve ilişki kurmak istiyorsa bunu açıkça söylüyormuş.
Az ve öz konuşuyormuş, biz kadınlar gibi oyun oynamıyormuş yani.
“Yok böyle yapmıyorsa, sadece işi düşünce arıyor, baş başa değil de kalabalık ortamlarda ve dostça konuşmayı tercih ediyorsa, her şey ortada; sizinle ilgilenmiyordur (He’s Not Just That Into You’da buradan geliyor zaten)” diyor filmimiz.
Peki erkekler aslında bu kadar netken biz nasılız?
BKM’de her cumartesi oynanan şahane oyun Mağara Adamı’nda duymuştum.
Kadınlar günde 25 bin kelime kullanırken, erkekler sadece 10 bin kelimeyle yetiniyorlarmış.
Bizdeki laf kalabalığı, araya sokuşturduğumuz o fazladan 15 bin kadar kelime erkeklerde ne etkiler yaratıyordur, nasıl anlaşılıyordur acaba?
Sıradaki film Kadınlar Ne Söyler, Erkekler Ne Anlar olmalı.
Çocukluk elden gidiyor
23 Nisan’da televizyon başında kanalları gezerken dehşete kapıldım.
Mecliste, Siyaset Meydanı’nda, orada, burada, her yerde çocuklar vardı.
Ama görmek istediğim halleriyle değil.
Başbakan Erdoğan’ın yanındaki büyümüş de küçülmüş kızımız bilmiş edalarla krizi nasıl aşacağımızı anlatıyordu.
Ali Kırca ise Siyaset Meydanı’nda çocuklara Ergenekon’u sordu.
Bir ara Obama’yı bile konuştular.
Geleneksel hale gelen bu durum tek bir günle de sınırlı kalmıyor ne yazık ki. Yıl boyunca pek çok okulda öğrencilerden boylarından büyük konularla ilgili bilgi sahibi olmaları, hatta yorum yapmaları isteniyor.
Anne babalar siyasetten, ekonomiden anlayan çocuklarıyla gurur duyuyorlar. Onlara “ne zeki, ne olgun çocuk, aferin” deniliyor.
Hadi gelin hatırlayalım o yaşlardaki halimizi, çocukluğumuzu.
Biz bahçede misket, çivi, istop, yakantop, seksek, 9 taş oynardık.
Her hafta bir yerimiz kanardı.
Ateşböcekleri kovalardık, civciv besler, sokak köpekleriyle oynar, duvarın üstünde çocukça sohbetler ederdik.
Biz siyaset nedir bilmezdik çocukken.
Şimdi gel de günümüz çocuklarına acıma.
Onlar Obama’yı, Ergenekon’u, ekonomik krizi konuşuyorlar.
Ya da konuşturuluyorlar!
Not: Büyükler çocukların elinden çocukluklarını almak için her yolu deneseler de kendilerine sahip çıkmak isteyen çocuklar da yok değil. şanlıurfa’da Comenius için seçilen tek düz lise olan Esentepe İMKB Lisesi öğrencilerinden İbrahim Halil Sarısu, Avrupa Birliği’ne sunmak üzere ‘unutulmaya yüz tutmuş sokak oyunları’nı seçmiş.
İbrahim, hem şanlıurfa hem de çevre illerde araştırmalar yapıp bu projesini Avrupa Birliği genel eğitim programlarından biri olan Comenius kapsamında sunacak. Onun araştırmaları umarım şimdiki çocuklara kaybettikleri çocukluklarını biraz olsun hatırlatır.
Depreme karşı duranlar
İTÜ Rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin, İstanbul’un depreme hazırlanması amacıyla oluşturdukları Hazturk Projesi’ni yasal engeller nedeniyle hayata geçiremediklerini açıkladı.
Ne tuhaf değil mi?
Zaman daraldıkça bizden umarsız olmamız bekleniyor.
1999 yılında sallandığımızda 30 yıl içinde bir deprem daha olacağı söylenmişti.
Sürenin üçte biri doldu bile.
Geçen 10 yıl içinde alınan tedbirler ise yok denecek kadar az.
Yasal engellerin Hazturk projesine uygulananla sınırlı olduğunu sanmayın.
Diyelim ki çürük bir binada oturuyorsunuz. Tek çözüm binanın yıkılıp yeniden yapılması. Ama apartmanda bir kişi buna karşı çıkarsa eliniz kolunuz bağlanıyor.
Maddi imkanlarınız yeni bir eve geçmeye müsait değilse, gidip boğazına sarılmak istediğiniz o komşunuzla birlikte aynı çatı altında ölümü beklemek zorundasınız.
Yasaların bir an önce bu işe bir çözüm bulması gerek.
17 Ağustos 1999’daki o katil depremi, korkunç sallantıyı, gece 03.02 ve sonrasında yaşadıklarımızı ne çabuk unuttuk.
“Sesimizi duyan yok mu?” sorusunu yeni bir deprem olmadan önce sormamız lazım.
Paylaş