Paylaş
Yardım etmeye hazırım” diyor.
Ne anlamlı bir destek, ne kadar ince bir yaklaşım.
Doğru işler, doğru ve güzel insanlarla mutlaka yan yana geliyor zaten.
Tarkan bugüne kadar çeşitli projelerle insanların, hayvanların, doğanın yanında olmuş bir sanatçı.
İzmit depremi sonrasında yaptığı yardımla bölgeye ciddi fayda sağlamıştı.
UNICEF’in, Güney Asya’daki deprem ve tsunami döneminde tüm dünyada başlattığı yardım kampanyasına Türkiye’den destek veren oydu. Tarkan’ın çektiği “bağışa çağrı” spotu sayesinde Güney Asya için 10-15 günlük bir dönemde ciddi bir gelir elde edilmişti.
Tarkan, bundan bir yıl kadar önce sevgili Nesrin Ercan’ın başkanlığında, benim de üyesi olduğum MİKADER (Minik Kalplerle Elele Derneği) için düzenlenen baloda sahne aldı. O geceden toplanan gelirle Adana, Adıyaman, Amasya, Artvin, Gümüşhane, Muğla, Samsun ve Hatay’daki çocuk yuva ve yetiştirme yurtları yenilendi. Adıyaman, Amasya, Muğla ve Samsun’da 5 yeni çocuk evi açıldı.
Tarkan’ın Doğa Derneği’nin “Hasankeyf Yok Olmasın” kampanyasına verdiği destek de unutulmaz.
Hatırlarsanız, Ilısu Barajı sular altında kalmasın diye yaptığı “Uyan” adlı şarkıda Orhan Gencebay da kendisine sazıyla eşlik etmişti.
Tarkan’ın bölgeye giderek, üzerinde “Hasankeyf Yok Olmasın” tişörtüyle “Bu eşsiz coğrafyada, kuşlar, bitkiler, Fırat kaplumbağası, kayalar ve Dicle Vadisi’nin insanları, bizi ve değişen dünyayı izliyor. Tarihe nasıl bir iz bırakacağımızı merak ediyor. Ben tercihimi doğa ve uygarlığın yaşamasından yana kullanıyorum” diyerek yaptığı konuşma şahaneydi.
Ve kurucusu olduğum HAÇİKO’nun da (Hayvanları Çaresizlik ve İlgisizlikten Koruma Derneği) asıl dertlerinden biri olan sokak hayvanları.
Tarkan, sokak hayvanları için Almanya PETA ile özel bir fotoğraf çekimi yapmış ve “düşman değil, dost olun, sahiplenme ve kısırlaştırma hayat kurtarır” mesajını milyonlara ulaştırmıştı.
O kampanya kapsamında söylediği şu sözlerin altına hem kendim hem de HAÇİKO adına imza atmamak imkansız:
“Birçok insan evsiz hayvanları sokaklarda görmek istemediği için, her yıl binlerce köpek, insanların veya yerel yönetimlerin acımasız muamelelerine maruz kalıyor. Diğerleri, sahiplenme şanslarının çok düşük ya da hiç olmadığı barınaklarda acıklı bir hayat yaşamak zorunda bırakılıyor. Çözüm hayvanları kısırlaştırmak ve sokaklardan veya barınaklardan sahiplenmektir.”
Tarkan’ın HAÇİKO’ya destek verme arzusu ve sözü beni çok mutlu etti.
Teşekkürler Tarkan, birlikte, el ele yapacağımız çok şey var.
Türkan’dan çıkan ders
Hayat sana teşekkür ediyorum bana güzel şeyler yapma fırsatı verdiğin için.
“Türkan” filminin afişinde böyle yazıyor işte.
“Türkan” filmi, Türkan Saylan’ın son günlerini anlatıyor.
Fazla politikaya, ajitasyona girmeden çağdaş bir kadın portresi çizerek ama yaşanan acıları ve haksızlıkları da gözler önüne sererek.
Filmde Türkan Saylan’ın büyük oğlu Çınar’ı canlandıran Ragıp Savaş’la bu cumartesi Kanal D’de yayınlanacak olan “Cinemania”nın çekimlerinde beraberdik.
Ragıp, “Bu filmi özellikle gençler görmeli ve Türkiye’nin aydınlık yüzü Türkan Saylan’ı daha yakından tanımalı” diyor.
Bu, filmin ana misyonu ve tabii asıl amacı.
Ama bir de hem benim hem de Ragıp Savaş’ın gözüne takılan başka bir detay var.
Türkan’a bir ana oğul hikayesi çerçevesinden baktığımızda acıklı bir tablo çıkıyor ortaya.
İşi ve kendini adadığı amaç uğruna çocuklarına yeteri kadar vakit ayıramamış bir annenin dramını izliyoruz.
Filmin gözyaşlarına boğan o sahnesinde Çınar, kanser hastası olan ve ölümü yaklaşan annesine, onunla geçiremediği vakitler için sitem ediyor.
“İş körlüğü” diyor Ragıp Savaş buna. Pek çok anne babada olduğunu ekleyerek.
Çalışan anne babalar olarak hangimizde yok ki iş körlüğü?
Kaçımız çocuklarını, işin gücün önüne koyabiliyoruz ki?
“Kaliteli zaman geçirmek yeterli” bahanemiz de hazırken, çocuklarla paylaşacağımız vakti işe güce harcıyoruz.
Biraz gözümüzü açalım, birkaç gün iş körlüğünden kurtulmayı bir deneyelim bakalım.
Daha mutlu olup, mutlu edeceğimize eminim.
Paylaş