Ülkenin fikren nasıl da bölündüğünü anlamak için oy pusulalarına değil sinemalara bakmak yeterli.
Said-i Nursi’nin hayatını anlatan ve belli bir kesimin filmi olarak görülen “Hür Adam”, elit, sosyetik, Beyaz Türk ve hükümet karşıtı olduğu düşünülen insanların uğrak yerlerinde vizyona giremedi (bazı sıra dışı, marjinal filmlerin tam tersi bölgelerde, sinemalarda vizyona giremediği gibi!). Filmin yönetmeni Mehmet Tanrısever, para sıkıntıları olmadığı halde İstinye Park (Sarıyer), Kanyon (Levent), Tepe Nautilus (Kadıköy), Palladium’daki (Ataşehir) sinemalarda filmi yayınlatmayı başaramadıklarını belirtti. Filmin ayrıca, Ankara’daki Çankaya ve Bilkent sinemaları ile İzmir sosyetesinin bir numaralı adresi Konak ve Karşıyaka’daki salonlarda da gösterilmediğini duyurdu. Buralar özel işletmelerdir, filmi göstermeme hakları vardır tabii. Ama “Hür Adam” söz konusu olduğunda sadece ticari kaygı değil, gizliden bir taraf tutma var gibi. Diğer yanda “garanti verip, çek önerdik” diyen Hür Adam yapımcılarının tutumu da şaşırtıcı. Bu nasıl ticaret anlayışıdır anlayamadım; siz filmi yeter ki gösterin deyip, üste çek öneriyorlar. Açık olan bir şey var ki, “Hür Adam”ı göstermek isteyen yönetmen de, filmi salonlarına almak istemeyen sinema yöneticileri de bu noktada ticari kaygıları bir kenara bırakmış durumda.
Kağıt kesiği can yakar
Trafik sigortamın tarihi geçmiş. Polisler, “kağıtlarınız eksik, arabanızı bağlamak zorundayız” dediler. İşte o anda Sinan Çetin’in “Kağıt” filmi bir film şeridi gibi geçti gözümün önünden. Kağıt kesiği en fazla acıtandır, çok can yakar. Hele bir de söz konusu olan devletin kağıdıysa vay halinize! Sadece arabanızı değil, hayatınızı da bağlar. Başrollerini Öner Erkan, Asuman Dabak, Ayşen Gruda ve Ahmet Mekin’in paylaştığı “Kağıt”ta devletin kağıdı bu kez bir yönetmen adayının ve ailesinin canını acıtıyor. Yarın vizyona girecek olan filmde 1980’lerin Ankara’sında genç bir yönetmen adayının bürokrasi çarkında öğütülmesi konu alınmış. Sistem eleştirisi üzerine kurulu olan “Kağıt”, genç yönetmenden yola çıkarak finalde 20. yüzyılda hayatları mahvolan tüm insanlara saygı duruşuna dönüşüyor. Bu hafta sonu vizyona giren film sayısı fazla, yabancı filmlerde (Cadılar Zamanı, Aşk Sarhoşu ve Çölde Kutup Ayısı gibi) iyi seçenekler de var. Ancak sistem eleştirisi yapan, sağlam bir yerli dram ve sıkı oyunculuklar görmek istiyorsanız “Kağıt” en iyi seçenek.
Kan kokan ünlüler
Kürke Hayır Platformu 2010 yılının kan kokan ünlülerini seçiyor. Benden de onlara tam destek veriyorum. Amaç tabii ki magazine bulaşmak değil, ama popüler isimler üzerinden derdi geniş mecralara yayabilmek. www.kurkehayir.gen.tr üzerinden oylamaya katılmadan önce, adaylara ve bu listede bulunma sebeplerine göz atmanızda fayda var. Üzülerek söylüyorum ki listede sadece sosyetikler değil sanatçılar da var. Selin İmer: Kendisini kürk giydiği için eleştiren Kelebek yazarı Melis Alphan’a “şuna kürk almaya param yetmiyor desene, hayvanı ben mi katlettim?” diyerek, yediden yetmişe herkesi kendine güldürmeyi başardı. Oya Başar: Gerçek kürk giymeyi sevdiğini beyan eden Oya Başar, kürk giymeyi tasvip ettiğini ve buna gösterilecek tepkileri saçma bulduğunu söyleyerek vicdan sahibi hayranlarını ziyadesiyle üzdü. İlhan Uçkan: Türkiye’nin ilk ilişki danışmanı olarak kendini lanse eden İlhan Uçkan, bir yazısında “Kürk giyen bir kadın, ‘Evet, mastürbasyon yapmayı seviyorum, kürk giymekten vazgeçemiyorum’ diyebilmeli” dedi. Kadınlara “kürkü kendileri için almalarını” öğütleyen Uçkan, güya kadınlara kendileri olmalarını öğütlüyordu ama başka bir canlının derisini üzerine geçirmelerini söyleyerek! Ivana Sert: Ivana Sert, Afrika ülkesi Namibya’da 95 bin fok avlayacağını açıklayan işadamı Hatem Yavuz’la ortak olduğunu ve dünyanın çeşitli yerlerinde kürk mağazaları açacaklarını açıklayarak sadece tüketim değil, kan ticareti yapanların tarafında olacağını gösterdi. Bülent Ersoy: Bülent Ersoy, Kürke Hayır Platformu’nun “Kan Kokan Ünlüler” listesinden bir türlü inmiyor. Bu sene içinde de defalarca gerçek kürklü giysilerle görüntülenen şarkıcının en vahşet kokan görüntüsü, baştan aşağıya kırmızıya bulandığı kıpkırmızı kürklü fotoğraftı. Oya Aydoğan: Bülent Ersoy’un yakın arkadaşı Oya Aydoğan, yanlarına Nur Yerlitaş’ı da alarak geceliklerinin üzerine kürk giyip İstanbul gecelerine aktıklarını açıkladı. Ece Sükan: Gerçek kürkten bir türlü vazgeçemeyen Ece Sükan, katıldığı davetlerde her türlü hayvanın üzerinden çalınan postlarla boy göstermeye devam etti. Naz Elmas: Naz Elmas, İstanbul gecelerinde üzerine bol gelen beyaz kürkle kameralara gülümser ve gerçek olup olmadığını soranlara ‘gerçeeek’ yanıtını büyük bir mutlulukla verirken belli ki vicdanını evde bırakmıştı. Süreyya Yalçın: Süreyya Yalçın, bir gün mavi kürküyle, bir başka gün beyaz kürküyle gecelerde boy gösterdi. Tabi bizim Yalçın’ın üzerinde gördüğümüz yegane renk, pahalı parfümünün kapatamadığı kan kırmızısıydı.