Paylaş
Karnım deyim yerindeyse, fena halde zil çalıyordu.
İşte o an bir simitçi gördüm.
Cüzdanımdan para çıkardım, bir simit, iki tane de peynir istedim.
50 kuruş fazla vermişim.
Çıkardı geri vermek istedi.
“Kalabilir, teşekkür ederim” dedim.
Simitçi bir iki adım uzaklaştı.
Camı kapatmıştım o arada.
Bir baktım geri gelmiş.
Tekrar cama vurdu.
Açtım.
“Helal et abla” dedi.
Helal olsun ey güzel kardeşim.
Onca üçkağıdın, hırsızlığın arasında senin gibi insanların da olduğunu bilmek inan gözlerimi doldurdu.
İnsanlıkta hâlâ umut var demek ki.
Aynı kitabı okuyun
Herkese Kitap Vakfı ne güzel bir şey yaptı.
Daha çok telif haklarının konuşulduğu Dünya Kitap Günü’nü bir kenara bırakarak 17 Nisan’ı, yani bu pazarı, kitap hediye etme günü ilan etti.
Instagram’da gördüğüm kadarıyla insanlar birbirlerine kitap vermeye başladılar bile.
Siz de şimdiden bu pazar kime ne kitap hediye edeceğinizi düşünmeye başlayın bence.
Hatta bir ipucu da vereyim, sevgiliniz ya da eşinize hediye edeceğiniz
kitabın aynısından kendinize de alın ve aynı anda okumaya başlayın.
İki kişinin aynı kitabı okuması ve sonra kitap hakkında konuşması, tartışması çok güzel bir şey.
Aynı, bir filmi birlikte izleyip, çıkışta üzerine laflamak gibi.
Vodafone etrafında dolanmak!
Bir şeyi çok istemeyeceksin.
Haftalardır Vodafone Arena’nın açılışında maçı izleyecek olmanın hayalini kurdum.
Biletimi ayarladım.
Maç, işlerin biriktiği bir güne denk geldi.
Birkaç dakika geç giderim, o arada trafik de açılır diye düşündüm.
19.45 civarında Barbaros’tan aşağı indiğimde stada doğru sağa dönüşün kapandığını gördüm.
Polis “müdahale var, geçemezsiniz” diyerek tüm araçları yukarı gönderdi.
Yılmadım, yukarıdan E-5’e bağlandım, Kasımpaşa üzerinden Nişantaşı’na geçtim.
Arkadan dolanıp stada gidecektim hesapta.
O yolların da kapalı olduğunu gördüğümde ilk yarı bitmiş ve ben bir arpa boyu yol gidememiştim.
Kendimi sürekli tekerleği çevirip, bir yere varamayan hamster gibi hissettim.
Maçı ne stattan izleyebildim ne de televizyondan.
Vodafone’da olmak bir sonraki maça kaldı.
Ama akıllandım o arada, ne olur ne olmaz deyip çok çok erken gireceğim içeri.
Paylaş