Paylaş
◊ Seni televizyondan tanıyan çok ama sahneni de bilen bir kitle var. Kulaktan dolma bilgileri bir kenara bırakıp, hikayeni senden dinleyelim mi?
- İskenderunlu, altı çocuklu ailenin en küçüğüyüm. Talep üzerine doğmuşum. Beş kardeşin isteğiyim ben.
◊ Ne kadar kaldın İskenderun’da?
- Aslında 17 yaşında ayrıldım ama 1990-1993 arası Ankara yıllarım var. Abimle ablam orada okuyordu, onlar mezun olana kadar Ankara’ya yerleştik.
◊ İlginç bir anın var mı çocukluğuna dair?
- Ben hatırlamıyorum ama annemin anlattığı, ilginç olduğu kadar da korkunç bir anı var. Küçükken kaybolmuşum ben. İki yaşında falan. Bir şey için hastaneye gitmişiz. Sonra ben yürümeye başlamışım ve durmamışım.
◊ Kim buldu peki?
- Adamın biri bulup arabasının önüne oturtmuş. Sahil şeridi boyunca 5 km hızla “nasılsa çocuğu bulurlar” diye beni gösterebilmek için bayağı yavaş gitmiş. Annem öyle bulmuş beni.
EVDEN KAÇTIM ACIKINCA GERİ DÖNDÜM
◊ Bir daha kaybolmadın değil mi?
- Hayır, ama bir kere evden kaçtım. Acıkınca geri döndüm.
◊ Kaç yaşındaydın?
- 4-5 yaşlarındaydım. Anneme kızdım, “gideceğim ben” dedim. Komşunun bahçesine gidip üç dört saat oturdum, acıkınca döndüm.
◊ Müzik ne zaman girdi hayatına?
- Hiç unutmuyorum, televizyonda İzzet Öz’ü izliyordum TRT’de, “Ve şimdi karşınızda yeni 45’liği ‘Bad’ ile Michael Jackson” dedi. Sonra ‘aha bu olacağım ben’ dedim. Ondan sonra tarifsiz bir Michael Jackson hayranlığı başladı, onun gibi dans etmeler, gösteri yapmalar... Para bile kazandım o gösterilerden. Aklımda sadece müzik olduğunun farkına vardım zaman içinde. Babamdan gitar istedim, bana gitar aldı. Bir gün oturdum, sabaha kadar minör ve majör akorları ezberledim. Bir gecede ezberledim, bir daha da unutmadım.
◊ Ailede var mı hiç müzisyen?
- Yok, alaka yok.
MICHAEL JACKSON ÖLDÜĞÜNDE BANA BAŞSAĞLIĞI DİLEDİLER
◊ Müzik aşkının temelinde Michael Jackson var diyorsun. Her şeyden rahmetli mi sorumlu?
- Evet, çok etkili. Sadece ben değilim, dünya üzerinde yüzlerce binlerce insana ilham vermiştir.
◊ Ne hissettin peki öldüğünde?
- O kadar çok insan başsağlığı için aradı ki beni... Benim için ne kadar önemli olduğunu tarif etmek adına söylüyorum. Lakabım Michael’dı. Bir dönem kimse Erdem demezdi.
◊ Hiç konserine gitmiş miydin?
- Hayır, maalesef. 12 yaşındaydım, çok küçüktüm, kimse götürmemişti. Çok ağlamıştım. Bir arkadaşım var. Michael Jackson’un 1983-2001 arasında, yani en parlak döneminde onun menajerliğini yapmış biriyle işbirliği yapıyordu. İçimin yandığını tek şey şu ki, eğer Michael Jackson ölmeseydi, Londra’daki o konserlerinden birine gidip onunla tanışabilecektim.
◊ Ankara’da müzik yapmaya başladığında neler yaşadın?
- Bir grup kurduk. Bir sene sonra “Artı 4” adını aldı o grup.
◊ Neden “Artı 4”?
- Dört kişiydik. Hem de artı pozitifti. Güzel tınladı. Her dilde karşılığı vardı. Hoşumuza gitti.
◊ Ne çalıp söylüyordunuz?
- Kendi bestelerimizi de çalıyorduk ama grunge yapıyorduk. Çok hayal kuruyorduk, hayal kurduğumuz kadar prova yapsaydık çok daha iyi bir grup olurduk aslında. Ben gitar vokaldim. Sonra o zaman benden de Yalçın’dan da kat kat daha iyi bir gitarist arkadaşımız katıldı gruba. Dolayısıyla ben bas çalmaya başladım. Hem bas hem vokal yapıyordum.
BAKIYORUM DA ESKİDEN ÇİRKİNMİŞİM
◊ Bas ve vokal biraz ters değil mi?
- Aynen. Bir süre sonra o çok yorucu olmaya başladı. Sonra grup biraz değişti. Ben bazı şarkılarda gitar çalan, çoğunlukla çalmayan bir forma dönüştüm. Bugün de öyle; konser verdiğimiz zaman yarısında çalıyorum yarısında çalmıyorum.
◊ Özel hayatın müzik grubu kurulması ile değişiyor mu? Genelde öyledir ya. Bir anda popüler olursun.
- Kızlar konusunda gruptan önce lisede de çok popülerdim ben. Bütün kızlar benimle gezmek isterdi ama asla duygusal bir şey olmazdı. Hep en yakın arkadaşlarıydım ne yazık ki.
◊ Neden ama? Hem yakışıklısın hem de müzisyensin.
- Ben yaş ilerledikçe bir şeye benzemeye başladım galiba. O dönemde çok zayıftım. Yakışıklı olduğumu zannediyordum, saçlarım belimdeydi. Şimdi bakıyorum, çirkinmişim. Saçlar belde, gömlek düğmeleri açık, kollar kıvrık. Sanırsın Seattle’da yaşıyor serseri.
◊ Nereden esti İstanbul’a gelmek?
- O da yine bir ekim ayının bir perşembe günü oldu. “Artık İstanbul’a gitmek zorundayım. Burada yapabileceğimiz her şeyi yaptık” dedim ve geldim. Gruptan iki kişi İstanbul’da, iki kişi Ankara’da yaşıyordu. Bu yüzden dağıldı grubumuz.
◊ Sen kafayı müziğe takmışken aslında bir anda bir reklam kampanyası ile ünlendin.
- Reklam katladı başarımı aslına bakarsan. İstersen çok büyük bir film ya da çok büyük bir albüm yap, benim o reklamla kazandığım tanınırlığı başka bir şeyle elde edemezsin. Çok faydası oldu tabii.
◊ Nasıl geldi o reklam?
- Kapanıp müzik yapabileceğim, hiç kimsenin gelmeyeceği, benim de hiç dışarı çıkmayacağım bir yer buldum güneyde. Gittim oraya. Dördüncü günde telefon geldi. Kabul ettim, çok iyi geri dönüşler oldu. Başka bir marka daha istedi. Onu da yaptık, onun da çok iyi geri dönüşleri oldu. Sonra dediler ki sen bizim marka yüzümüz ol. Öyle dört sene devam etti.
ÇOK KÖTÜ FAKİRDİM ŞÖHRETLE BUNDAN KURTULDUM
◊ Müzisyenlik ne oldu o arada?
- Albüm yaptım, çok iyi gitti. Sonrasında yine ikileme düştüm ama anladım ki bir şeyi iyi yapıyorsan insanlar başarını takdir ediyor.
◊ Şan şöhret ne değiştirdi hayatında?
- Hiçbir şey. Artık çok şükür fakir değilim. Çok kötü fakirdim çünkü. “Dolmuşa mı bineyim yoksa yürüyeyim de yumurta ekmek mi yiyeyim” diyecek kadar. Bu kadar kötüydü yani. Böyle birkaç sene geçti. Bir buçuk sene stüdyoda yaşadım.
◊ Peki şöhret özel hayatını değiştirdi mi?
- Pozitif yönde etkiledi, ilgi alaka var tabii. Ama sırf şöhret olduğum için gelen ilgi alakayı anlayabiliyorum. Zaman içerisinde bende de değişen çok şey oldu. Kendimi ifade etmeyi öğrendim. Hayattaki konumumu, zamanın nasıl hızlı geçtiğini, insan olmak, ahlaklı ölmekle ilgili vaktin aslında az olduğunu, bu konuda çok hızlı hareket etmek gerektiğini fark ettim. Sanıyorum benim hayata gelme amacım anlamak ve anlatmak.
◊ Neyi anlatmak?
- Kendimi, duyguları. Neyin gerçekte ne olduğunu.
◊ “Rüyalar Kızı” adlı bir single’ın var. Senin rüyalarının kızı nasıl?
- Bilmiyorum ki. Öyle bir modelim yok.
DÜNYANIN EN KOLAY ADAMIYIM
◊ Zor bir adam mısın sen?
- Bilmem ki. Bana göre dünyanın en kolay adamıyım. Herkes kendi için böyle söyler.
◊ BKM ile nasıl gidiyor, nasıl girdin bu ailenin içine?
- 2010 senesinde “Şen Yuva” isimli bir sit-com yaptı BKM. Sekizinci bölümde ben girdim. Elif’le tanışıyoruz, arkadaşım benim aynı zamanda, Güldür Güldür’ün de yapımcısı. O da müzisyen. Ortak noktamız müzikti. Haydi gel dedi, ben de sekizinci bölümde gittim. Bütün ekip, yönetmen, prodüksiyon, yapımcı aynı kadro, sonra “Beşer Beşer”i yaptılar. Ardından “İnsanlar Alemi”ne geçerken Elif’le yine toplantı yaptık. Ben arada “Başrolde Aşk” diye bir sit-com yapmıştım.
◊ Komik miydin küçükken?
- Evet, ailenin güldüren çocuğu. Hep böyleydim. Taklitler, şakalar yapardım. Bence kimseye sürpriz olmamıştır şu an yaptığım şeyler.
◊ Dram oynamak ister misin?
- Çok isterim. “Çarşı Pazar”da ve “Dedemin Fişi” filminde ona yakın ufak sahnelerim var.
◊ Sahnede nasılsın? Konser sırasında oyunculuğunu katıyor musun?
- Hayır. Sahnem iyidir ama.
◊ Bir konserin olsa da gelsek aslında.
- İnşallah, martta artık. Yeni albümle beraber konserlere başlarım.
◊ Albüm adı belli mi?
- “Çıplak”
◊ Kim çıplak?
- Ben. Artık çok daha dürüst ve net konuşuyorum. Zaten her şey olacağına varıyor. Hiçbir şey bizim kontrolümüzde değil. Bu yüzden hayata karşı çırılçıplak durmak gerekiyor.
◊ Martta mı çıkıyor albüm?
- Kısmetse.
Fotoğraflar: Murat ŞAKA
Paylaş