Paylaş
Kanat Atkaya’nın tweet’inden öğrendiğime göre, Fenerbahçe’nin Trabzonspor’la berabere kalarak şampiyonluğu Bursa’ya hediye etmesinin ve stadı inleten “yönetim istifa” sözlerinin ardından “Aziz Yıldırım’ın başına gelenler Baykal’ın başına gelenlerin bir benzeridir” demiş.
Merak ettim, Çakar, benim Fenerbahçe stadında yaşadıklarımı neye benzetir acaba?
“Soraya’yı Taşlamak” filmi uygun olur mu?
Olaylar acıklı. Her şey, maça giderken arabamın plakasındaki 1903 sayısı yüzünden köprü altında yumurta yağmuruna tutulmamla başladı.
Oysa ben dost bir Beşiktaşlı olarak stada Fenerbahçe’yi desteklemeye gittim. Tayga’cım ve sevdiklerim üzülmesin ve bir de şampiyonluk ıstanbul dışına gitmesin diye. Yumurtalar ayıp oldu yani.
Fenerbahçeliler’e 1 dakikalığına şampiyonluğu yaşatan anonsun yalan olduğunun anlaşılmasıyla Fenerbahçe camiası adeta yıkıldı.
Bu arada naçizane tavsiyem, anonsu yapan kişinin kimliği gizlensin, hiç açıklanmasın.
ışinden atılmış duyduğuma göre ama bununla bile tatmin olmayıp fazlasını isteyenler olacağına o gece orada olan biri olarak emin oldum.
Millet burnundan soluyordu, ateş püskürüyordu.
Maç çıkışı karşı tribündeki Tayga’yı kurtarma operasyonunda arabamın aldığı darbeler, taş ve sopalı saldırılar, polisin püskürttüğü sularla kendimi savaş alanında hissettim.
Tayga belli ki ürkmüş ve üzülmüş “ben bir daha maça gitmem” diyordu.
Şampiyonluk gitti diye mi yoksa sıcak çatışma alanından çıkıp kendini arabaya zor attığı için mi anlayamadım.
Her ikisi de olmalı!
Sevdanın Son Vuruşu
Behzat Gerçeker bir röportajında çok doğru bir şey söylemişti; “Türkiye’de besteden çok sözlere bakılıyor.”
Ben de ilk sözlere vurulanlardanım.
“Sevdanın Son Vuruşu”nun sözlerine aşık oldum önce, sonra da kendisine.
Aysel Gürel ölümünden önce yazdığı son şarkı sözünde döktürmüş, Tarkan da nefis bestesi (intro ve nakarat şahane) ve yorumuyla son noktayı koymuş.
Sözlerdeki sihir, insana ayrılık anında bile kendini iyi ve güçlü hissettirmesi...
Öyle yalvaran, geri dön diyen, ezik şarkılar sinirleri zayıflatır, yanlış kararlar aldırırken, bu, kuvvet veriyor, haklı ve iyi hissettiriyor.
“Baş eğdim aşka ama bu son saygı duruşu... Sen aşkı çiçek böcek sanmışsın... Sen artık benden sonra sevemezsin yanmışsın... Yüreğimden çıkardım attığın son kurşunu...”
“Sevdanın Son Vuruşu”, ayrılığı güçlü ve keyifle karşılamak için dinlenir.
Bir daha, bir daha, bir daha...
Ölüdeniz ve yunuslar için
Bahçeşehir Aqua Club Dolphin’in basın ve halkla ilişkileri çok alem.
Bana bültenlerini yollamışlar. Neymiş efendim sezon açılıyor, eğlence başlıyormuş. Yunus gösterilerinin başlayacağının müjdesini de vermişler.
Düşünün, bu müjdeyi bana veriyorlar! Yunus gösteri merkezlerini bir kaşık suda boğacak olan bana!
Sayın yetkililer, bana müjde verdiniz ama ben sizde sezonun başlamadan kapanmasını diliyorum. Havuz eğlenceleriniz, konserleriniz, sabun futbolunuz, yamaç kaydırağınız, neyiniz varsa çalışsın ama yunus gösterileri bölümü kapansın. Küçücük havuzlarda hapsettiğiniz yunuslar da bir an önce rehabilite edilip, özgürlüklerine kavuşsunlar.
Bu arada bir yunus gösteri merkezi uyarım daha var. Yunus Parkları Kapatılsın platformundan Deniz Gezgin, Ölüdeniz’de yunus gösteri merkezi yapmak adına küçük bir havuz inşa edildiğini bildirdi. ımza kampanyası başlatılmış, 3 bin kişiden imza alınmış ama inşaat sürmekteymiş.
Ölüdeniz’deki işkence tesisine karşı kocaman bir imza da buradan benden gelsin.
Bir şiir!
Babam anneme öyle şık bir hediye verdi ki geçen gün, kardeşimle gözlerimiz doldu. Bir kez daha ne kadar şanslı olduğumuzu hissettik.
Hediye, bir şiir. Gönülden yazılan, bir sabah çiçekle birlikte sevilen kadının başucuna bırakılan küçük ama anlamlı bir şiir. “Anaya” diye başlamış babam, “gözlerinde o şefkatli bakışlar, içinde ana duygusu, arkanda eşin, yanında çocukların ve sen, ne zarif, ne güzelsin. Öyle!”
Paylaş