Paylaş
Üstelik bildiğim ve tanıdığım kadarıyla ne o yönetmen ne de oyuncular bunlardan medet umuyor ya da bu tip manşetlerden hoşlanıyor. “Anadolu’nun Kayıp Şarkıları” adlı müthiş belgeselle bizi mest eden Nezih Ünen’in “Mavi Pansiyon”u keşke biraz daha iyi bir film olsaydı da “cesur Özlem Tekin” veya “üstsüz görünen Pelin Acar”dan daha farklı başlıklarla haber olabilseydi.
-Şerif Gören’in bu cuma vizyona girecek olan “Ay Büyürken Uyuyamam” filmini basın gösteriminde izledim.
Keşke o gün hasta olsaydım, uyanamasaydım ya da gösterime geç kalıp sinemaya giremeseydim de, usta bir yönetmenin sezonun en kötü filmini nasıl çıkardığına şahit olmasaydım.
Drama komik diye yeni bir türdü izlediğimiz.
Dramatik olması hedeflenen sahnelerde kahkahalar yükseliyordu salondan. Üzüldüm, gerçekten çok üzüldüm.
-Emek sineması için yıkım kararı çıktı. Onca feryadımıza, yürüyüşe, protestoya rağmen.
Hazır karar da çıkmış-ken çok bekleyeceklerini sanmıyorum. Yakındır, yıkacaklar onca yıllık Emek’i. Anılarımızla, filmlerle, sinemamızın tarihiyle birlikte.
Çocuklarımıza Emek için yeterince emek harcayamadığımızı nasıl anlatacağız!
Fotoğrafa makyaj
Hürriyet Pazar’da Banu Tuna yazdı, photoshop’u tespit eden program geliştirilmiş.
Fotoğrafların üzerine yapılan müdahaleler 1’den 5’e değerlendirilecek ve açıklanacakmış, gördükleri fotoğraftakiler gibi mükemmel, onlar gibi kusursuz, onlar gibi zayıf olmaya çalışan insanların psikolojileri yerine gelsin diye.
Photoshop’u anlayan öyle özel bir programa gerek yok aslında.
Az çok film, müzik sektörünün içindeyim, ben size hemen söyleyeyim.
Film afişlerinde, albüm kapaklarında, basına verilen sanatçı fotoğraflarında yüzde 90 ağır photoshop, yani oynanma oluyor.
Üstelik sadece kadınlarda değil, erkeklerde de.
Aslında o kadar uzağa gitmeye de gerek yok, vesikalık çektirenler bile fotoğraflar üzerinde oynamıyorlar mı?
Photoshop’suz vesikalık veren fotoğrafçı bile kalmamışken, albüm kapaklarını, film afişlerini sorgulamak niye?
Sinema bir sihirbazlıktır
George Melies, sinemada özel efektleri ilk kullanan kişi, bugün bile kullanılan pek çok tekniğin mucidi, sinemanın babası.
İlk mesleği sihirbazlık.
Sinemanın bir sihir olduğunu ilk anlayan ve sonrakilere öğreten adam.
Çektiği 500’ün üzerindeki filmin çoğu yanan, hayatının son zamanlarını bir oyuncakçı dükkanında geçirmek zorunda kalan büyük usta.
Ve hem onun hem de sinemanın nasıl bir yolculuğu olduğunu anlatan müthiş Martin Scorsese filmi “Hugo”.
Geçtiğimiz hafta sonu vizyona giren “Hugo”, sinemanın büyüsünün nasıl başladığının ve nerelere geldiğinin müthiş bir örneği.
Sihirbaz bir adamın hayalinin günümüze kadar uzanıp, 3 boyutlu müthiş bir görsel şölene dönüşmesinin hikayesi.
“Hugo”yu sinemaya ilgi duyan herkes izlemeli.
Oscar yarışında adını sıkça duyacağınızı da şimdiden garanti ederim.
Bu fuar açılmamalı
17-19 Ocak 2012’de TÜYAP’ta Uluslararası Kürk Fuarı varmış.
Şimdiden söylüyorum, bu fuarı her şekilde, her fırsatta protesto edeceğim, açtırmamak için elimden ne gelirse yapacağım.
Neden mi?
Aşağıda yazılanları yüksek sesle okuyun lütfen, şu anda yanınızda kim varsa ondan da sizi dinlemesini rica edin...
“Kürk endüstrisi için her yıl milyonlarca kedi ve köpeğin yanında çakal, vaşak, karakulak, leopar, keseli sıçan, kunduz, misk faresi, su samuru, rakun, fok gibi evcil olmayan birçok hayvan, tuzaklar ve çiftliklere tıkılmak suretiyle boyun kırma, kesme, tel ile boğma, asma, vajinadan elektrik verme, belkemiği ve boyun kırma, kimyasalla zehirleme gibi zalim süreçlerden geçirilerek katlediliyor.”
Midenize bir yumru oturdu, gözleriniz karardı, başınız döndü, öyle değil mi?
Bunu okuyup da kayıtsız kalacağınızı hiç düşünmemiştim zaten.
Protestomuza tüm hayvan hakları savunucularını, hayvana, doğaya yapılan tüm zulümlerin karşısında olan herkesi, sizleri davet ediyorum.
Amerika’da hayvan dostu yasalarla tanınan West Hollywood kenti kürk satışına getirdiği yasakla konuşuluyor.
Türkiye de bu kanlı fuarı açtırmayan ülke olarak tarihe geçebilir.
Paylaş