Paylaş
Geçmiş bayramın kutlu olsun. Nasıl geçti bu bayram? Eski bayramlara benziyor muydu?
- Bayram güzel geçti. Ama tabii eski bayramlar daha anlamlıydı. Eskiden sürekli ziyaretler yapılırdı. Şimdilerde akrabaları bile evde bulamıyorsun. Bayramlar artık sadece tatil anlamına geliyor.
Peki ilk kimi aradın bayramda?
- Annemi tabii ki. Sıkıysa arama!
Sen de her erkek çocuğu gibi anneci misin?
- Ben gizli babacıyım. Tahmin ediyorum babamın haberi yoktur bundan. (Gülüyor) İletişimimiz zayıf, pek göstermiyoruz sevgimizi çünkü.
Baban öğretmenmiş. Sana okuma yazmayı o mu öğretti?
- Evet. Yarım dönem benim de öğretmenliğimi yapmıştı.
Okuldayken popüler bir öğrenci miydin?
- Evet, popülerdim. Hem sınıf başkanıydım hem de okul takımının kaptanıydım. Daha o zamanlar bir gün insanların beni tanıyacağı bir iş yapacağımı hissediyordum.
İLK HEYECANI KAYBETMEMEK LAZIM
Oyunculuğa nasıl başladın?
- Küçüklükten beri taklit yeteneğim vardı. 1999 yılında bir cips reklamıyla hayallerime ilk adımı atmış oldum. Sonra heves ettim bu işe. 2003 yılında “Bütün Çocuklarım”- la dizilerde oynayama başladım.
Rollerine nasıl hazırlanıyorsun? Ön hazırlık yapar mısın?
- Yapıyorum ama abartmadan. Çok fazla yaptığında detaylarda kaybolup işe yabancılaşıyorsun çünkü. İlk heyecan duygusu çok önemli. Onu kaybetmemek lazım.
Gelelim yeni rolüne. Biraz bahsetsene “Güllerin Savaşı” dizisinde oynadığın karakterden...
- Amerika’da okumuş bir plastik cerrahı oynuyorum. Bir cenaze için İstanbul’a geliyor, burada karşılaştıklarından sonra geri dönmüyor...
Sevdin mi oynadığın adamı?
- “Adını Feriha Koydum” benim için dönüm noktasıydı. O dizinin senaryosu bana gece 23.00’te gelmişti ve ben yarım saat sonra işi kabul etmiştim. Bu da oradaki rolüme yakın bir karakter. Bu rolle özdeşleşebileceğime inandım. İlk üç bölümde de doğru hissettiğimi gördüm.
“YILMA EVRESİNİ” ATLATINCA İLİŞKİ RAYINA OTURUYOR
Bir röportajında “30 yaş farkla flört edilebilir” demişsin...
- 35 ve 65 yaşlarında iki kişi flört edebilir. Ama kız 20, adam 50 yaşındaysa, bu hoş değil.
Peki kadın yaşça büyük olursa?
- O nedense çok hoş karşılanmıyor. Olamaz diye bir şey yok tabii ama bilemedim. Belki bizim toplumla böyle algılanıyordur.
Eşinle kaç yaş var aranızda?
- Biz aynı yaştayız. Aynı yaş güzel. Benden küçük kızlarla hiçbir zaman çok şey paylaşamadım zaten.
Aynı yaşta olunca da ego çatışmaları daha yoğun yaşanmıyor mu?
- Çift birbirini yorduktan, her iki taraf da gardını düşürdükten sonra ilişki başlıyor bence. “Yılma evresi” var her ilişkide, o süreci atlattıktan sonra her şey rayına oturuyor.
Aşkın ömrü kaç yıl sence?
- O sana kalmış bir şey...
Sen eşine hâlâ aşık mısın?
- Aşkın zamanla lezzeti değişiyor. 22-23 yaşlarında çok hoşlandığın bir kadına duyduğun enerji ile 10 seneni birlikte geçirdiğin kadına duyduğun enerji farklı ama bu bunlar yarışabilir tabii. Her yaşta farklı bir lezzet var.
Erken evlendiğini düşünüyor musun?
- Hayır. 29 yaşımda evlendim. Küçüklüğümden beri çocuğumla aramda yaş farkı olsun istemezdim. Bir de 20-29 yaşları arasında çok yoruldum ve artık farklı bir düzene geçmek istedim.
Yani 20-29 yaş arasındaki hayatından uzaklaşıp, kendini durdurmak için mi evlendin?
- Bu da var ama ben aşık olarak, severek evlendim.
Eşin kıskanıyor mu seni?
- Vaktiyle kıskançtı. Şimdi değil, çünkü yorulmalarımız bitti...
Ne gibi kıskançlıklar yapardı?
- İlk başlarda öpüşme sahnelerimde gözlerini kapatırdı mesela. Arkadaşları da arayıp “İzledik, gerçekten öpüşmüş” derlerdi...
Öpüyor musun gerçekten de o sahnelerde?
- Tabii ki. Karşında güzel bir kadın var ve rol gereği de olsa gerçekten öpüşüyorsun. Yalandan öpüşmek diye bir şey yok dizilerde.
“İş gereği yaptık, bir şey hissetmedik” derler genelde...
- İş gereği de olsa yaptın mı, yaptın. Ten tene değiyor sonuçta. Birlikte olduğun kişiyi ne kadar telkin edebilirsin ki? Onun iç dünyasında neler yaşanıyor bilemiyorum...
Eşin bu sektörden değil. Olsaydı, sen kıskanır mıydın? Öpüşme sahnelerini de bilen biri olarak!
- Kıskançlık yapmazdım ama gitsin öpüşsün diye de destek olmazdım. Bazen görmemek, duymamak, üç maymunu oynamak lazım.
Kendini kandırmak değil mi bu?
- Bu bir tarzdır. Mutlu olayım da hafif kör, sağır olsam ne olur?
Mutluluğun tanımı ne sence?
- Güzel bir kahvaltı, spor, işine gidebilecek bir motivasyon. İşini yapıp karşılığını almak. Bunlar olunca aşk ve aile de yolunda gidiyor.
Önce iş mi diyorsun?
- Tabii. Bunun maddi gelirle ilgisi yok. Bana tomarla para verseler ama işim olmasa, ben hayattan zevk alamam. İş, sosyal yaşantın da oluyor bir yerden sonra.
Seksi bir erkek misin sence?
- Evet. Seksiliğim fiziksel görüntümden değil ama. O bir enerji meselesi. İyi bir enerjim olduğunu düşünüyorum.
En çok nereni beğeniyorsun?
- Çevremdekiler en çok ellerimi beğenir. Fena değiller bence de.
FİLMDE ŞARKI SÖYLÜYORUM
Şu anda Kıbrıs’tayız. Burada bir film çektiniz, biraz bahseder misin?
- Biray Dalkıran’ın filmi bu. Adı “Seni Seviyorum Adamım”. Aralık ayında vizyona girecek. Bu filmde tam istediğim karakteri oynuyorum; sahil kasabasında yaşayan, her şeyini kaybetmiş, kendini bırakmış, saçı sakalı salmış bir adam. Filmde Türk sanat müziği şarkıları da söylüyorum. Hoşuma gidiyor şarkı söylemek.
ŞİMDİ EVLİ OLMAK MAKBUL
Ünlüler arasında bu aralar evlilik çok moda. Ama sen bunu yıllar önce keşfetmişsin!
- Şimdi evli olmak makbul. Ben evlendikten sonra popüler oldum. Şimdi çıtır kızlarla da günümü geçirebilirdim. Ama bence rezil olma duygusu, korkulması gereken bir şey. Hayatı hak ettiği gibi yaşamak lazım. Elindekilerle mutlu olmak en önemlisi.
Paylaş