Dağ mı, Alacakaranlık mı?

Gençler Alacakaranlık Efsanesi’ne ve Dağ’a gidenler olarak ikiye ayrılacak.

Haberin Devamı

Memleket meselesi, asker hikayesi diyenler Dağ’ı seçerken, kurt adam ve vampir savaşında son roundu merak edenler “Alacakaranlık Efsanesi: Şafak Vakti Bölüm 2”ye koşacak.
“Alacakaranlık Efsanesi”ne gidecek kitle belli, ilk filmlerin takipçileri merakla beklenen bu final bölümünü kaçırmayacak.
Dağ ise daha bizden bir film.
“Bir ölür bin dirilir” cümlesi üzerinden iki askerin ölüm kalım mücadelesi üzerine odaklanıyor.
Alper Çağlar, milliyetçi ve militarist duyguları besleyen bir film çekmiş.
Görüntü kalitesi ve başrol oyuncukları gayet başarılı.
Uzun dönem, kısa dönem, paralı askerlik karşılaştırmaları da filmin en belirgin söylemlerinden.
Dağda ölüm kalım savaşı veren iki askerin aralarındaki tartışmaların çoğu buradan çıkıyor.
Jake Gyllenhaal’u izliyormuş gibi kilitlendiğim Çağlar Ertuğrul’a bayıldım.
Ufuk Bayraktar’ın Müslüm Gürses’in ‘Affet’i eşliğinde döktürdüğü sahneye ise dikkat diyorum.
Nefes’le ‘Götür Beni Gittiğin Yere’ şarkısı yeniden gündeme gelmişti.
Dağ ise ‘Affet’i patlatacak gibi görünüyor.

Haberin Devamı

İstanbul’u kim kurtaracak?

2011-2012 Türk sinemasında Fetih 1453 ve Çanakkale filmiyle kahramanlık filmlerinin yılları oldu.
Gelecek yılın trendi ise şimdiden belli... Fonda İstanbul olan filmler.
İlk hedef olarak her ne kadar New York’tan sonra Avrupa başkentlerini ihya eden Woody Allen telaffuz edilse de, asıl atağı bizimkiler yapacak.
Kiminle konuşsam, İstanbul’da geçecek romantik komedilerden, dramlardan, aksiyon filmlerinden söz etmeye başlıyor.
Taken 2 ve Skyfall’un İstanbul’a gelip Kapalıçarşı’dan dışarı çıkamamış olmaları bizimkileri daha da ateşledi tabii.
Abdullah Oğuz, İstanbul’da geçecek filmine Kültür Bakanlığı’ndan destek almış bile.
Gerçi Oğuz’un filmlerinin 2 trilyondan aşağıya çıkmadığını düşünürsek aldığı destek filmdeki yedi hikayeden birinin bütçesini ancak karşılar.
Yine de hiç yoktan iyidir tabii ve bakanlık desteği prestijdir de aynı zamanda.
Seri cinayetler üzerinden ilerleyen “İstanbul Hatırası”, Abdullah Oğuz tarafından Ahmet Ümit’in aynı adlı romanından sinemaya uyarlanacak.
Hikaye üç dört gün içinde geçiyor. Yedi ceset var, her bir ceset elinde bir döneme ait sikke ile farklı bir tarihi mekanda bulunuyor.
Ayasofya, Demirkapı, Dikilitaş, Topkapı Sarayı gibi mekanlarda geçen film ister istemez İstanbul’a bir güzelleme niteliği taşıyacak.
Bu ve bunun gibi filmler bir de uluslararası pazara taşınırsa işte o zaman değmeyin keyfimize.

Yazarın Tüm Yazıları