Çıplak koştuğum sahnede cok utandım

* “Yeşil Deniz” dizisinin çekimleri nedeniyle İzmir-İstanbul hattında gidip geliyorsun. Gerçi İzmir senin memleketin, iyi de oluyordur...

- Evet. Anne tarafım Aydınlı olduğu için İzmir-Aydın arasında mekik dokudum çocukluğumda. Anneannemler Makedonya’dan gelmişler.

* Baba tarafın?

- Babam Malatyalı, dedem Ağrı doğumluymuş. Rus savaşı çıkınca Ağrı’dan Malatya’ya yerleşmişler.

* Bir kültür çatışması oldu mu anneyle baba arasında?

- İkisinin İzmir’de üniversitede birbirlerini bulması benim kafamda hep Romeo-Juliet aşkı gibidir.

* Hayatındaki etkileri nasıl oldu?

- Annem mali müşavir, vergi denetmenliğinden emekli. Babam muhasebe öğretmeni. Yumuşak ve çok eğlenceli, mizah anlayışları olan insanlardır. Şu andaki hazinemi onlara borçluyum.

* Oyunculuğunla ilgili tek bir olumsuz cümle yok. Nedir bunun sırrı?

- 7 yaşından beri oynayarak anlatıyorum kendimi. İfade tarzım coşkuludur. Yemeği de büyük aşkla yerim, sevgimi de büyük aşkla gösteririm, üzüldüğümde de gereğinden fazla dram yüklerim.

* Kariyerindeki dönüm noktası?

- 2004’te İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nden mezun oldum. Yıldız Kenter Hoca bizi mezun etti. 2003’te Şehir Tiyatroları’na girmiştim, şansıma 25 yaşında Haldun Dormen Hoca’yla oynadım. Beğenildi, ödül aldım. Sonra gerisi geldi.

* Şans mı bu?

- Biraz şans. Bir de çok çalışkanım. Bir hafta “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz”ı oynuyordum 3 saat, bir hafta “Romeo ve Juliet”te Romeo oynuyordum, bir hafta kabare oynuyordum. Yıllarca bu tempoda çalıştım. Şöyle bir döndüm, arkadaşlarım evlenmiş, çocukları olmuş, annem yaşlanmış, babam ameliyat olmuş, bana söylememişler...

* Aaa, neden?

- “Oğlum sen ekmeğini moralinle kazanıyorsun ya moralini bozmak istemedik” dediler.

* Hiç dinlenmez misin?

- Yazın bile menajerimin başının etini yedim “Oynamam lazım, bir işe yaramıyorum” diye. Benim bir şeyle uğraşmam gerekiyor. Bir şey beni dürter.

* “Deniz kum güneşi” sormuyorum sana o zaman!

- Zaten çok sevmem. Bence bir oyuncu başka şeylerle de ilgilenebilmeli. Şu an diziyi çektiğimiz yerde de bir tane eski konak aldım, annemle işleteceğiz.

* Nerede bu konak?

- Ödemiş, Birgi’de. UNESCO’nun koruma altına aldığı bir yer. Garip bir şey yakaladı beni oradayken. İstanbul’a gelesim olmuyor, kahvede amcalarla oturuyorum. Bir de at aldım oradan, onunla ilgileniyorum.

ASTRONOT OLMAK İSTİYORDUM

* Çocukken oyuncu olmak geçiyor mu aklından?

- Hayır. Astronot olmak istiyordum. Sonra lisede branşlar ayrılırken almam gereken 120 puanı alamadım. Sonra annemle babamı mutfakta “Bu çocuğun öğrenme problemi mi var” diye konuşurlarken duydum. Ardından dershanemi değiştirdiler. İzmir’in en pahalı dershanelerinden birine gittim, 120’yi geçtim. Sonra yetenek sınavlarına girmeye başladım.

* Ailenin tepkisi ne oldu oyuncu olmak istemene?

- “Bak annenin muhasebe bürosu var geç başına, ne gerek var” dediler. “Bak açlıktan ölüyor oyuncular, çöp evde mi bulacağız seni yıllar sonra?” falan diye korkuttular. Sonrasında ise destek oldular.

* “Yeşil Deniz”, ekrandaki uzun soluklu üç-beş işten biri. Nasıl hissediyorsun bu dizide?

- Çok iyi hissediyorum. Ben genelde kararlarımı aklımla almam, yüreğimle hissedersem yaparım. İyi ki bu diziye evet demişim diyorum.

* Asıl çıkışını “Mucize”yle yaptın. O projeye nasıl dahil oldun?

- Mahsun Kırmızıgül, iki-üç yıldır her gördüğünde “Bir film yapacağız, döktüreceksin” diyordu. Başından beri herhalde beni koymuştu kafasında.

* Nasıl anlattı sana? Ne kadar sürdü hazırlık süreciniz?

- Ben böyle ciddi ciddi toplantılar bekliyorum, o ise 29 saniyelik bir kayıt yaptı telefona, arkadaşı Aziz’i anlattı. Ben elimde 29 saniyelik kayıtla kaldım, “Abi nedir bu çocuğun hastalığının adı” diye.

* Neymiş?

- Çocuk menenjiti. Aslında beni entel bir muhabbetin içine soksalardı, belki kendi dehlizlerimde kaybolabilirdim. Sonra en iyisini yapmam gerek dedim ve kendime başka motivasyonlar buldum. Dustin Hoffman’lar izledim, Daniel Day-Lewis’ler, Sean Penn’ler izledim ve rolle aramda bir köprü aradım.

SEVGİ VE AŞK HER ŞEYİ GÜZELLEŞTİREBİLİR

* Böyle radikal bir iyileşme hikâyesine inanıyor musun?

- Sevgi ve aşk her şeyi güzelleştirebilir ama tabii doktorlar böyle bir iyileşmenin imkansız olduğunu söylüyor.

* “Mucize”de köyde çıplak koşma sahnen var. Utandın mı soyunduğunda?

- Çok. Umarım hiçbir meslektaşım karşı karşıya kalmaz böyle bir durumla. İstediğim kadar kendime “Şener Şen de Çıplak Vatandaş’ta koşmuş” diyeyim, yine de zor oldu...

* Anlatsana biraz...

- İbo vardı prodüksiyondan, fıstık yeşili bir battaniye tutuyordu. “Gerçekten soyunacak mıyım?” diye sordum. Mahsun sete döndü, “Bütün bayan arkadaşlarımız, makyöz, kameraman kim varsa çıksın” diye bağırdı. Çıktılar ama hâlâ birkaç kişi vardı. Ben koşmaya başladım. Çok zordu. Bu arada bana bir şey olmasından daha çok korktum. 34 haneli bir köyde çekiyoruz filmi, tamam “Birazdan çıplak bir adam sokakta koşacaktır, karınızı çocuklarınızı evden çıkarmayın, silahlarınıza davranmayın” diye anonslar da yaptılar ama mesela koyunlarını otlatmaktan gelen adamla köşede karşılaşabilirdik. Her şey gelebilirdi başıma.

* Artık çıplaklıkla daha barışık mısın?

- Hayır. Ama bu filmde hem bir atla samimi olacağımı hem de uçurumun kıyısına geleceğimi biliyordum, ki yükseklik korkum da vardır.

* Onu nasıl yendin?

- Yıllar sonra filmin DVD’sini alıp izlediğim zaman pişman olmamak için çektim o sahneleri...

* Sen hayvanlardan da korkuyormuşsun.

- Çok korkuyorum.

* Niye?

- Öyle büyüttüler beni. Vay kedi tırmalar, ölürsün, köpeğin kılı bir yerine saplanır yeşil yeşil safralar atarsın... Ama atımla çok iyi anlaştık. Baksana at aldırdı bana Ödemiş’te.

* “Oscar’lık performans” dendi bu filmdeki oyunculuğuna.

- Abartma. Çok daha iyi örnekleri var dünya sinemasında.

KADIN TOPUKLU GİYMELİ

* “Topuklu ayakkabı giyen kadınlara bayılıyorum” demişsin...

- Topuklu giymeli kadınlar. Kendilerine bol gelen kotlar da giymemeliler. Kot üstlerine oturmalı ve bakkala gidiyorken bile güzel giyinmeliler. Çünkü ben sabah sete giderken bile iyi giyinip gidiyorum. Eşofman altında kirli bir tişörtle gitmiyorum. Karşımdaki oyuncuyu, makyözü de öyle görmek istemiyorum. Şu lafa inanırım; en büyük düşmanınla karşılaşacakmış gibi giyin her zaman.

* Tespih kullanıyorsun...

- Sigara içmiyorum, bıraktım. Onun yerine tespih çekiyorum. Tespihin erkeğe yakışan bir aksesuvar olduğunu düşünüyorum.

10 DAKİKA MEDİTASYON 2 SAAT UYKU DEMEK

* Her gün mutlaka yaptığın şey?

- Meditasyon. 10 dakika meditasyon 2 saat uyku demektir. Bir de alıp vereceğimiz nefes sayısı bellidir derler ya, gerçekten oksijen yaşlandıran bir şey, çünkü yakıyorsun onu. Ne kadar az sayıda alıp verirsen, fabrika ayarların o kadar ağırlaşır.

“NE KADAR MİDESİZSİN!”

* “Seversem uzun sürmez” yazmışsın Twitter’a. Şaşırdım, çünkü 7 yıllık ilişkin olmuş...

- Genelde ilişkilerim hep uzundur.

* Nasıl kadınlardan hoşlanırsın?

- Ben bir kadın güzel mi çirkin mi söyleyemem, sevip sevmediğimi söyleyebilirim. Bu yüzden bütün arkadaşlarım “Ne kadar midesizsin” demiştir bana zamanında.

* Neden?

- Onlara göre güzel olmayan, kilolu bir kızla beraber olduğum için.

* İlişkide nelere tahammül edemiyorsun?

- Dürüstlük önemli. Kendim kadınlara karşı çok dürüst olmadığım için. (Gülüyor) Güvenmek, sevmekten daha büyük bir lütuftur. Kendine bakmamasına, savaşmamasına da tahammül edemem. Israrla seni dahil etmediği o alanı korumalı. Kendini benden korumalı.

* Genelde ilişkiler sektör içinden yaşanıyor.

- “Sektörden” lafına bayılıyorum. Benim de setten olmuştur aşklarım.

* Şu anda var mı biri hayatında?

- Var.

* Setten mi?

- Sektörden. (Gülüyor)