Çin işkencesini Brad Pitt de bilir

Çin’de Uygur Türkleri’nin katledilmesinin ardından Çin mallarına boykot çağrısına uyanlar da var, ne alaka diyenler de.

İkinci grup kısasa kısas yapmanın anlamsız olduğunu söylüyor, boykotları gereksiz ve ilkel buluyor.
Ben ise karşı taraftayım, boykot edelim diyorum.
Yapılan çağrılar, yürüyüşler, tepkiler gayet yerinde.
Uygur Türkleri’ne yapılan Çin işkencesine sessiz kalacak değiliz herhalde. Bir şekilde tepkimizi göstermek zorundayız.
Üstelik Çin mallarını boykotun başka açılımları da var bizim için.
Böylelikle ucuz ve kalitesiz maldan kurtulmuş oluyoruz. Hatta belki yerli malı yurdun malı mantığıyla iç üretim bile canlanabilir.
Dahası çocuklarımızı, zararlı maddelerden yapılan ucuz oyuncaklardan korumak istemiyor muyduk zaten.
ısabet oldu.
ışin bir de sinemasal boyutu var.
Yıllar önce hoşlarına gitmeyen bir filmde oynadı diye (Tibet’te Yedi Yıl), hem filme hem de Brad Pitt’e ülkeye girme yasağı koyan Çin hükümetinin ta kendisi değil miydi?
Filmde Brad Pitt’in canlandırdığı Avustralyalı dağcı Heinrich Harrer’ın, Dalia Lama ile tanışması ve Tibet halkının gördüğü zulme tanık olması konu ediliyordu.
ınsanın Tibet’te Yedi Yıl’ı şu sıralar yeniden izleyesi geliyor.
Sonrasında Çin mallarını boykota devam tabii...

Medya düğünü böyle olur

Onları, sevgili Berna ve Cengiz’i (artık ikisi de Semercioğlu), mutlu günlerinde yalnız bırakmadık.
Önce Berna’nın sonra da bizim varlığımızın ona neler hissettirdiğini Cengiz’in gülen gözlerinden okuduk hep birlikte.
Dönüp baktım da Cengiz’le tanışıp, aynı çatı altında çalışmaya başlayalı 15 yılı geçmiş.
O gece takip ettiğiniz yazarların, televizyoncuların büyük bir kısmı oradaydı.
Daha doğrusu hepimiz ailece oradaydık.
Başka gazete, karşı grup, rakip medya ayrımı yapmadan...
Hıncal Uluç’tan Ahmet Hakan’a, Reha Muhtar’a, ıclal Aydın’dan Ayşe Özyılmazel’e, Melike Karakartal’a, Ece Vahapoğlu’ndan Onur Baştürk’e, Müge Dağıstanlı’dan Gülşen Yüksel’e, ırfan şahin’den Fikret Ercan’a, Selim Akçin’e, Ömer Özgüner’e, Fuat Akdağ’dan Erman Yerdelen’e...
Hoş sohbetler, kahkahalar, danslar ve dostluklarla...

Borat, Brüno tuttu, Beyaz nerede?

Sacha Baron Cohen’in son filmi Brüno, Borat’tan da komikmiş.
Film ıngiltere’de gösterime girdi, bizdeki vizyon tarihi ise 14 Ağustos.
ıple çektiğimi söylememe gerek yok herhalde. Brüno, Ali G Show’dan çıkan ikinci karakter.
ılkini, yani Borat’ı hatırlarsınız. Kazakistan’dan kalkıp Amerika’ya gitmiş ve ülkeyi saçma sapan röportajlar ve davranışlarla alt üst etmiş, çoğu izleyiciyi de gülmekten yerlere yatırmıştı.
Brüno ise Ali G Show’un eşcinsel modacısı. Yarattığı karakterlerle kadın-erkek herkesin sinirini bozan Sacha Baron Cohen şimdi de eşcinselleri ve karşıtlarını tedirgin ediyor.
Önce Borat sonra da Brüno’nun başarısını görünce ister istemez Beyaz Show’daki karakterleri, Hüsmenağa, Psikopat, Ejder, Adnan’ı düşündüm.
Beyazıt, onlardan birini öne çıkararak bir film çekmek istiyordu. Hüsmenağa ve Psikopat en fazla ilgi görenlerdi. Ne oldu bilmiyorum tabii.
Evet, belki onların üzerinden çok su aktı, ama yenileriyle neden olmasın?
şahan’ın Dikkat şahan Çıkabilir adlı TV programından çıkarttığı Recep ıvedik tiplemesi başarılı oldu.
Borat ve Brüno da tuttu.
Beyazıt niye hâlâ bu işe el atmıyor, anlamıyorum doğrusu?
Yazarın Tüm Yazıları