Önce Sophia Loren, sonra Gina Lollobrigida ve şimdi de Claudia Cardinale.
Bir zamanlar sinema dünyasını kasıp kavuran, seks sembolü, ünlü İtalyan sinema yıldızları, geç de olsa birer birer ülkemize geldiler.
Üçleme tamamlanmış ve ben bu üç İtalyan oyuncuyla da sohbet etme, vakit geçirme şansını elde etmişken biraz ahkam kesebilirim diye düşünüyorum.
Önce zamanı geriye saralım.
Sophia Loren, 2005 yılında 24. Uluslararası İstanbul Film Festivali kapsamında Türkiye’ye gelmiş, açılış töreninin ardından bizlerle onuruna verilen yemekte birlikte olmuştu. Loren’in o yemekte protokolden sıkılmış olduğunu çok iyi hatırlıyorum. Onunla sinemadan, sağdan soldan konuşacak birkaç genç yüz gördüğünde (masadan kalkıp sık sık lavaboya gitmesi bundan mıydı acaba?) gözlerinin ışıldaması boşuna değildi. Yaşına rağmen dekoltesiyle, endamıyla hepimize taş çıkardığını da saklayacak değilim tabii!
Ve bir zamanların bir başka İtalyan seks bombası Gina Lollobrigida. Burçak Evren sağ olsun, kendisi geçen yıl Bursa Film Festivali için ülkemizdeydi. Lollobrigida, çekimlerde ışığı, açıyı vs. sorun ederek kameraman arkadaşıma kan kusturmuştu. Neyse ki iş bitip konu sohbete gelince o da şeker gibi oluvermişti.
Ve bu yıl 27. İstanbul Film Festivali’ne onur konuğu olarak Claudia Cardinale geldi.
Onunla hem gündüz yapılan basın toplantısında hem de akşam onuruna verilen yemekte birlikteydik.
Rahatlıkla şunu söyleyebilirim: Sophia Loren, Gina Lollobrigida bir yana, Claudia Cardinale bir yana.
Üçlünün içinden tek geçtiğim CC oldu. İçlerinde star kaprisi en az olan Claudia Cardinale. Sıcak, samimi, esprili bir kadın. Loren ve Lollobrigida’nın aksine oram kırışmış, buram sarkmış, oradan çekmeyin, şu profilden alın diye kameraman ve fotoğrafçılara kan kusturmuyor. Kendisiyle barışık bir kadın, zamanın getirdiklerine kızmadığı için de çok mutlu.
Sinemadan, kadın haklarından ve hayattan konuşmaya da bayılıyor, sevgisini, hayranlıklarını saklamıyor.
Açılışta Şevval Sam’ın seslendirdiği şarkıları ve Türk müziğini çok sevdiğini söyledi bana.
Kapalıçarşı’dan kızı için aldığı onyx taşından kolye, yüzük, küpe takımına bayılmış.
Sultanahmet’i de anlata anlata bitiremiyor.
Cardinale burayı çok sevmiş yani. Biz de onu çok sevdik. İyi ki festival olmuş, iyi ki gelmiş.
Türk’e benziyor muyum?
Sophia Loren, Gina Lollobrigida ve en son Claudia Cardinale ağız birliği etmişçesine aynı soruyu sordular bana. Ben de çok sık karşılaştığım bu soru sayesine Türkiye’nin Avrupa’dan nasıl göründüğünü bir kez daha anlamış oldum.
Soru ve ardından akan diyalog şöyleydi:
"Siz Türk müsünüz?"
"Evet."
"Sarışın, yeşil gözlü ve bu kadar modern. Hiç Türk’e benzemiyorsunuz."
Sarışını, kumralı, esmeri, Avrupai tipi olan çok kadın var bu ülkede. Tek sorun dışarıdan bakıldığında imajımızın kötü olması herhalde.
İzin verirlerse eğer, zaman içinde kendimizi göstere göstere yeneriz bu önyargıları.
Ama benim asıl korkum yarın öbür gün sadece benim gibi bir sarışına değil, onlara göre daha Türk tipi olan esmer ya da kumral bir kadına da sırf başı açık diye "Siz Türk müsünüz?" sorusunu yöneltmeleri. Clauida Cardinale ile biraz da bunları konuştuk o gece.
Yüzüme baktı ve aynen şöyle dedi: "Sen böyle kal, sarı saçlarını, yüzünü zorla kapatmalarına sakın izin verme."