Bugün Dünya Fil Günü

Kadınlar ve filler kendilerine yapılanları unutmazmış.

Haberin Devamı

Bu özel yaratıklarla ortak noktamız bundan çok daha fazla aslında.
Bugün Dünya Fil Günü.
Karada yaşayan en büyük memelinin, bilgeliğin, şansın sembolü olan ve yıllardır işkenceyle çalıştırılan, hapsedilen, dişleri için avlanan, öldürülen, doğal yaşam alanları talan edilen fillerin günü.
1989 yılında av yasağı gelmiş olsa da halen günde 100 kadar fil avcılar tarafından öldürülüyor, geçen 10 yıl fil nüfusu yüzde 67 oranında azaldı, gelecek 10 yılın sonunda ise filler yokolma tehlikesi ile karşı karşıya.
E kolay değil tabii, karşılarında dünyanın en azılı, en acımasız düşmanları var.
Fillerin doğadaki tek düşmanı, tahmin edeceğiniz gibi, insanoğlu.
Oysa onlar sosyalleşmeleri, birbirlerine olan bağlılıkları, aileye düşkünlükleri ve zekalarıyla insana en fazla örnek olacak ama ne yazık ki örnek almadığımız yaratıklar.
Avlayarak, çalışmaya zorlamak için işkence yaparak, sirklerde, hayvanat bahçelerinde canlarından bezdirerek türlerini tehlikeye attığımız canlılar.
Dünya Fil Günü’nde bir kez daha hatırlatayım... Fildişi ürünleri satın almayın, vahşi yaşamı koruma ve hayvan hakları derneklerinin imza kampanyalarını takip ederek bu hayvanların yaşama hakkının savunucusu olun, hayvanların gösteri yaptığı sirklere para vererek gitmeyin...

Haberin Devamı

Ajda Pekkan farkı

Muazzez Abacı bir sohbetimiz esnasında şöyle dedi: “Sektörde en çalışkan, en çocuksu, kalbi en temiz olan kişi Ajda Pekkan.”
Aradan iki hafta geçiyor İzzet Çapa’nın Gönül Yazar ile yaptığı röportajda şöyle bir şey okuyorum: “Kardeşim gibi severim onu. Bu alemde onca arkadaşım oldu, bir tanesi bile Ajda’nın yerini tutamaz.”
Yüksekler tenhadır, yıldızlar yalnızdır.
Ama demek ki Ajda Pekkan süperstarlığa giden yolda kalp kırmamış, kazanmış, ona buna çelme takmadan, çekememezlik, kötülük yapmadan kendi yolunda ilerlemiş.
Onun eski dostlarının yanında benim cümlelerim nedir ki, ama onu tanıyan ve birlikte vakit geçirmiş biri olarak yine de yazacağım: “Ajda Pekkan yumuşacık kalbi, merhameti, hep iyiye kullandığı zekası, hiç bitmeyen enerjisi, çocuksu masumiyetiyle benim kalbimin en güzel ve en kocaman yerindedir, hep de öyle kalacaktır.”

Haberin Devamı


Ölümsüzlük bu mudur?

Michael Jackson’a ölümünden sonra albüm yapılması yetmedi, Justin Bieber ile düet bile yaptırdılar.
Philip Seymour Hoffman’ı ölümünden aylar sonra bir filmde izleyeceğiz.
Sadece o mu, yaşasa bu yıl 44 yaşında olacak olan River Phoenix, öldükten 21 yıl sonra The Dark Blood adlı filmle sinemalarda.
David Foster Wallace’ın hayranları yazarın intiharıyla yarım kalan The Pale King adlı romanının tamamlanıp yayımlanmasından mutlu oldular ama herkeste de şu şüphe vardı: Hayatta olsa ve üzerinde kendisi çalışsa kitap farklı olurdu muydu?
E olurdu tabii, rahat ve tadında bıraksak daha da güzel olurdu aslında.
Sanatçılar ölmez, geride bıraktıklarıyla yaşamaya devam ederler cümlesinin bir gün buralara geleceğini düşünmezdim doğrusu.
5 yıldır aramızda olmayan Michael Jackson’ın geçen mayıs ayında Billboard listelerinde olduğunu da gördükten sonra artık herşeye inananırım.
Tek merak ettiğim bizde bu trendin ne zaman başlayacağı.

Yazarın Tüm Yazıları