Paylaş
Üç sevmeyi öğrendim.
Mustafa Düzenli bir engelli babası.
Oğlu, Down sendromlu, +1 kromozom fazlalığı ile hayatını sürdüren 18 yaşında bir delikanlı.
Baba oğulun, Google’a “Üç” yazdığınızda izleyebileceğiniz bir kısa filmi var. (Mutlaka izleyin.)
Mustafa, “Oğlum sizi üç seviyor, filmi izleyince anlarsınız” demişti.
İzledim, ben de artık onu üç seviyorum.
Baba gibi baba dediğim Mustafa, “Dünyada herkes Down sendromlu olsa hiç savaş olmazdı, her şey sevgi üzerine kurulu olurdu” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Oğlum sık sık âşık olur, gitar çalmaya çalışır, müzik dinler, çılgın bir Pinhani tutkunudur. Resim yapar, yani herkes kadar sever, herkes kadar anlar. Hatta birçok insandan çok daha fazla üretkendir. Birlikte bir kısa film bile yaptık.
Bizim engellilerle birlikte sürdürdüğümüz yaşam Osmaniye’de her geçen gün büyüdü, şimdi kocaman ve her engel grubundan 300 civarı üyemiz var. 8 dernek bir araya geldik, platform olduk. Ama sıkıntılarımız var.
Para, pul değil. Göstermelik hediye edilip medyaya servis edilen tekerlekli sandalye fotoğraflarına da alıştık. Yılda bir kez hatırlanmak da artık sarsmıyor bizi. Peki sorun ne?
Lütfen bizi bu dünyayı birlikte paylaştığınız bir insan olarak görün.
‘Hepimiz bir engelli adayıyız’ tarzı, sadaka ve günah çıkarma kültürünün ötesindeki bu cümleden ne olur vazgeçin.
Bizi engelli adayı olduğunuz için değil, insan olduğunuz için sevin. Zorlamayın.
Kadın haklarına saygı gösteren bir erkek, ‘hepimiz kadın adayıyız’ diye mi saygı gösterir? Hayvan hakları konusunda duyarlı biri, ‘Hepimiz hayvan adayıyız’ diye mi emek verir? Hayır.
Engelli adayı olduğunuz ya da olmadığınız için değil, hayata ve size göre ‘diğerleri’ olanlarla paylaşmak için yanımızda olun.
Bizim diğer yanınız olduğumuzu unutmamanız ve tüm insanlığın kalbini sevgiye açması ümidiyle.”
Evet, böyle bir çağrıda bulunuyor Mustafa, “Hepimiz engelli adayıyız cümlesini kullanmayın” diyor. Ben de ricasının altını çiziyor ve herkesi, ayırt etmeden, ötekileştirmeden üç sevmeye davet ediyorum.
Paylaş