Paylaş
Yazımın özeti bu ikililerde gizli.
Salı sabahı Ayşe Özyılmazel, ağlamaklı bir sesle aradı: “Ömür Maksi’yi bulamıyorum!”
Maksi, Ayşe’nin sokakta baktığı köpeklerden biri. Sarı renkli, uysal, cana yakın, zararsız, kendi halinde, 1300 kulak numarasıyla sokakta yaşama tutunmaya çalışan bir can dost.
Ayşe her gün başını okşayıp konuştuğu, beslediği Maksi’yi sokakta bulamayınca başına bir şeyler geldiğini anlamış.
Ben önce Beşiktaş, ardından Sarıyer, sonra da İstanbul Büyükşehir Belediyesi veteriner işleri müdürleriyle görüştüm.
“Size bugünlerde 1300 kulak numaralı bir köpek geldi mi?” soruma aldığım cevap olumsuzdu.
Zaten normalde hasta ya da saldırgan değilse belediyelerin sokaktan köpek toplaması yasak.
Ayşe yine de yollara düştü, bütün gün barınaklarda Maksi’yi aradı.
Her köpeğin gözünde Maksi’yi gördü, bir umuttur diye oradan oraya koştu.
Üzücü haber gece geldi. Maksi’ye araba çarpmıştı.
Bir dostun acı haberini almak yıkıcıdır.
Ayşe yorgundu, Ayşe üzgündü, Ayşe bitkindi.
Ayşe’nin acısını paylaşıp telefonu kapatmıştım ki, Radyo Mega Genel Yayın Yönetmeni Hilal Özgani’nin adını gördüm telefon ekranımda.
Açtım, “Ömür açık veteriner bulmamız lazım. Kedi, park halindeyken hızla hareket eden arabanın tekerleğinin altında kaldı, ezen kişi hayvanı ortada bırakıp gitti!” dedi.
Uzatmayacağım, Hilal çok ağladı, kedi çok acı çekti ve öldü.
Bu iki olayda da ezip geçen, dönüp bakmayan, yardım için dönmeyen şoförlerin insaniyet derecesini tabii ki sorguluyorum ben.
Ve her ne kadar şikayet edeni çok olsa da bütün ara sokaklara kasisler konulmasını istiyorum. Park halindeyken hareket etmeden önce gaz, korna vs. mutlaka ses çıkarılmasını, ani ve hızla hareket edilmemesini özellikle rica ediyorum.
Ne yazık ki bizim insanımız çocuk, kedi, köpek çıkabilir, ezilebilir diye bir gözü yol kenarında, bir ayağı frene yakın sürmüyor arabasını...
Matruşka Şeref Meselesi
Sinema salonlarında sinema filmlerinin galaları yapılır.
Diye bilirdik.
Kanal D, ikidir bu geleneği yıkıyor.
Önce “Veda”da görmüştük ve şimdi de “Şeref Meselesi” dizisinin tanıtımı, ekibin de katılımıyla film galası tadında ve şaşaasında yapıldı.
Galada oyuncular dışında fan kulüpleri ve pek çok ünlü isim de vardı.
Gala davetlilerinin oyuncular dışında en fazla ilgi gösterdiği ve fotoğraf çektirdiği ikili, yıllardır “İkinci Sayfa” adlı programı sunan gazeteci arkadaşlarım Müge Dağıstanlı ve Gülşen Yüksel’di.
Özet ve kıssadan hisse: Halkımız haberi, iyi yapılan magazini seviyor ve sıkı takipte.
Galaya dönersem; oyuncuların hepsi birbirinden fenomen ya da fenomen adayı olunca işin rengi değişiyor tabii.
Kerem Bürsin, Şükrü Özyıldız, Yasemin Allen, Şükran Ovalı ve Burcu Biricik, Hollywood starlarını aratmayan hava, hâl, kıyafet ve makyajlarıyla pek bir göz kamaştırdı.
“Şeref Meselesi”, galalı dizi olmasının yanı sıra bir ilke de imza attı. Matruşka misali, dizi içine yerleştirilen ilk dizi oldu.
Cross dizi entegrasyonu denilen bu yepyeni tanıtımla “Ulan İstanbul”un içinde iki sahnede “Şeref Meselesi”nin beş başrol oyuncusu kendi karakterleriyle rol aldı.
Kerem ve Şükrü, “Ulan İstanbul”un oyuncularıyla bilardo maçı yaptı.
Kızlar da şöyle bir endam edip “Pazar günü biz buraya yerleşiyoruz” dediler.
Burası dedikleri Kanal D tabii.
Böyle iddialı ve farklı gelen “Şeref Meselesi”nin ilk bölümü, pazar akşamı saat 20.00’de yayınlanacak.
Bilecik’te tiyatro
Bilecik 9. Ulusal Tiyatro Festivali için Belediye Başkanı Selim Yağcı’nın davetlisi olarak 6 saat yol gittim ama değdi.
Festivalin ilk yıllarında zorla tiyatroya davet edilen halkın, dokuzuncu yılda satışa çıkan biletleri iki saat içinde ışık hızında nasıl tükettiğini gördüm.
Tiyatroya, sanata gönül vermiş bir belediye başkanının sebat ettiğinde neler başarabileceğini anladım.
Halkın festivalde onur ödülü alan Yalçın Menteş’i, artık bizden sayılan Wilma Elles’i, Nejat Uygur’un mirası başarılı tiyatrocu Süheyl Uygur’u nasıl sevgi ve saygıyla kucakladığını izledim.
Ayva ve nar denince Bilecik’te durmak gerektiğini öğrendim.
Osmanlı’ya başkent olmuş, Ertuğrul Gazi’yle, Dursun Fakih’le, Şeyh Edebali ile kendi ruhunu yaşatmakta olan Bilecik’e hayran kaldım.
Size de anlatmadan edemedim.
Tiyatro festivali, 30 Kasım’a kadar tüm hızıyla devam edecek.
Tırnak sanatı!
Bugün ve yarın Zorlu’daki Hande Haluk’ta güzellik günleri var.
İlanda iki şey dikkatimi çekti.
Günerji ve Zoya.
Günerjiyle yaşam kodu analizi bugün 12.00’de. İnsanın günü gününe uymaz derler ya, günlere göre bir rehber olma niyetindeki günerjinin yola çıkış noktası bu cümle.
Zararlı maddeler içermeyen ve bir süredir ülkemizde olan Zoya oje markası ile tırnak sanatı da ilgi çekici.
Tırnak sanatı deyip geçmeyin, Instagram’da en fazla ilgi çeken ve beğeni alan fotoğraflarda tırnaklar var.
Paylaş