Paylaş
Avatar’ın renkli ve farklı gezegeni Pandora’nın, bir zamanların ünlü rock grubu Yes’in Roger Dean imzalı albüm sürreal kapaklarından esinlenilerek yaratıldığı iddia ediliyor.
Peki, James Cameron’un “11 yılda yarattım” dediği Avatar’ın dünyası gerçekten de orijinal değil mi?
Yes denince benim için akan sular durur.
Boğaziçi Üniversitesi’nin efsane rock korosu, Deniz şener yönetimindeki Mavi Topluluk olarak Queen, Crosby Stills Nash & Young ve Yes’e ağırlık veren bir repertuvarımız vardı.
Hatta Cemal Reşit Rey’de sadece Yes şarkılarından oluşan bir konser bile vermiştik.
Deniz’in hayal dünyası, en az Roger Dean ya da James Cameron kadar geniştir. Elinde imkan olsa çok şey yapabilirdi bence.
Neyse, bize o Yes konseri öncesinde Yes’in albüm kapaklarındakine benzer bir dekor yaptırmıştı.
20-30 üniversite öğrencisi işi gücü bırakıp, sabahlara kadar boş bir arsada Pandora benzeri bir gezegen ve kanatlarıyla birlikte 10 metreyi bulan kuş maketi yapmıştık.
Konserde ise Pandora’da havada asılı olan kayalara benzeyen, tavana asılı, yerden yüksek kayalar üzerinde söylemiştik Yes şarkılarını.
Sahnemiz, Roger Dean’in Yes albüm kapaklarının maketi gibiydi.
Ben şimdi o günleri düşündüğümde, James Cameron’un Pandora’yı yaratırken Yes albüm kapaklarından esinlenmiş olabileceğine inanıyorum.
Avatar’ın DVD’si çıktığında sesini kısıp, filmi Yes şarkıları (mesela “gölün içinde ve etrafında, gökyüzünden dağlar çıkıyor ve orada duruyorlar” diyen Roundabout) eşliğinde seyredeceğim.
Müthiş bir deneyim olacağına eminim.
Öyle ya da böyle James Cameron’a Avatar’daki dünyayı yarattığı ve Yes’in yeni nesiller tarafından bir şekilde tanınmasına, hatırlanmasına vesile olduğu için de ayrıca teşekkür ediyorum.
Biz birbirimizi anlıyoruz
Kimse kusura bakmasın, beni en heyecanlandıran okur mail’leri hayvan severlerden gelenler oluyor.
Bilgisayara bakarken durup dururken gülümsüyorsam, bilin ki onları okuyorumdur.
“Köpek kokusuna bayılıyorum” yazıma cevap yazarak beni yüreklendiren ve doğru yolda olduğumu hatırlatan tüm okurlara teşekkürler. ışte onların o güzel yazılarından bazıları...
“Bugün, burnum sızlayarak, gözüm yaşararak ‘köpek kokusu’ başlıklı yazınızı okudum. Artık ne yazık ki bizimle olmayan bir Shitzu sahibesi olarak sizi çok iyi anlıyorum. Bilseniz o koku nasıl burnumda tütüyor. Hele hafif yağmurdan sonraki haliyle. O bakışları, patileri ıslak burun darbelerini ise hiç açmayın. Bunu yaşamayan anlamaz, ama boş verin biz birbirimizi anlıyoruz ya.” (Zeynep Handan Ögel)
“Hırkamın koluna sokak köpeğim Tüftüf’ün kokusunun sindiğini fark ettim, durmadan burnuma götürüp içime çekiyorum.” (Meliha şengül)
“Sizlerin köşelerinde hayvanlardan ve hayvan sevgisinden söz etmeniz belki ülkemizde işkence edilen hayvancıklara biraz olsun sempati duyulmasını sağlar... Elinize, yüreğinize, kaleminize sağlık.” (Filiz ıpek)
“Aynı fikirdeyim. Sakın geri adım atmayın. Gözlerinizden öpüyorum.” (İnci Tügel)
“Köpekleri seviyorsunuz, çünkü onlar yardım ettiğiniz takdirde size sadık kalacak ender canlı türüdür. ınsan değillerdir yani.” (Twitter’dan Fırat Özmen)
“Anne kokusundan sonra hayatımdaki en önemli ve en güzel koku minik meleğimin kokusudur. Barınak köpeğiydi onu aldığımda sevgiye aç, bakımsız, cılız ama çok şirin bir şeydi. Sonra o benim dünyamın merkezine geldi oturdu, onun yumuşak patileri olmadan, nefesini yüzümde hissetmeden uyuyamaz oldum ama onu trafik kazasında kaybettim. Gerçekten haklısınız, yaşamayan anlamaz. Sevgiyle kalın. Yüreğinizden hayvan sevgisi eksik olmasın.” (Ayşe Akyurt)
“3.5 yaşında bir kızım var, Maya (onun maceralarını ve annenin komik hallerini bloğumda anlatıyorum: www.sifirkilometrebizdiklar.blogspot.com)
Maya’ya hayvan sevgisini anlatırken sağdan soldan duyduğu lafı söylüyor ‘Ama kediler tırmalar anne’ diyor. Memleketim ne zaman bu zavallı canlılara saygı ve sevgi duyacak acaba? Yazınız çok güzeldi.”
(Defne Ongun Müminoğlu)
Paylaş