"Özcan Deniz’in sevgilisi Fahriye Evcen’in başrolünde oynadığı Aşk Tutulması..."
Böyle başlayan cümleler Murat Şeker’in filmini resmen ’dıdısının dıdısı’ konumuna sokuyor.
Tanıtım açısından faydası olduğu şüphe götürmeyen bu durumun bir noktadan sonra olayın içinde yer alan herkesi rahatsız etmeye başlaması kaçınılmaz.
Ama o zaman iş işten geçmiş oluyor tabii.
Murat geçen gün basından arkadaşlara, kim kiminle çok takılmayın, filme bakın demiş.
Ben de "Aşk Tutulması"na bakmak üzere Murat Şeker ve Tim Seyfi’yle buluştum.
BİR FENERBAHÇE FİLMİ
"Aşk Tutulması", sinemamızın en şeker ve en yakışıklı yönetmeni olarak bilinen Murat Şeker’in bir yıldır anlatmakta olduğu Fenerbahçe filminin ta kendisi.
Murat, kadın erkek aşkına paralel giden bir takım aşkı işlemiş.
Ve "Aşk Tutulması"nın ana cümlesini şöyle kurmuş: "Bir erkek takımına duyduğu aşkı ve sadakati bir kadına gösterebilir mi..."
Buyrun burdan yakın...
Fanatik bir taraftar olarak takım aşkının ne demek olduğunu iyi bilirim. İyi günde de seversiniz, kötü günde de. Mutlu ettiğinde de birlikte olursunuz, üzdüğünde de. Beraber ağlamak bile güzeldir.
Yeter ki bütünleşebileceğiniz doğru takımı bulun.
Aşk ve sadakat hediyesi olarak yanında gelir zaten.
Doğru insanı bulduğunuzda da durum aynıdır işte.
"Aşk Tutulması"nın sorusuna benim vereceğim cevabı anladınız: "Evet, doğru kadını bulan bir erkek takımına duyduğu aşkı ve sadakati o kadına da gösterir."
ROMEN DİYOJEN
Film, ortaya attığı bu soruyu nasıl cevaplayacak bilmiyorum tabii. Bildiğim kadronun son derece renkli olduğu. Filmde Fahriye Evcen, Tolgahan Sayışman’ın dışında Murat Şeker’in vazgeçemediği oyuncusu Tim Seyfi de var.
"Duvara Karşı" ya da "İki Süper Film Birden"den hatırlayacağınız Tim, Almanya’da yaşıyor. Henüz 38 yaşında ama 13 yıllık kariyerinde, çoğu yabancı 50’ye yakın filmde oynamış. Emir Kusturica, Fatih Akın gibi yönetmenlerle çalışan oyuncuyu bu sezon sadece "Aşk Tutulması"nda değil, iki yabancı filmin başrolünde izleyeceğiz.
Bunlardan biri Sırp yapımı "The Beautiful Blue Danube", diğeri ise Danimarka yapımı gerilim "The Door."
Ve geleyim kanka yönetmen oyuncu ikilisinin planladıkları projeye.
Murat Şeker ve Tim Seyfi ortaklığı 2010 yılında "1071"’ adlı filmle devam edecek.Çalışmalarına şimdiden başlanılan filmde Tim Seyfi, Malazgirt Savaşı’nda Alpaslan’a yenilen Bizans imparatoru Romen Diyojen’i canlandıracakmış.
Şimdiden 2 yıl sonrasının planı yapılır mı demeyin.
Murat Şeker, geçen yıl Altın Koza’da buluştuğu Tim Seyfi’ye "2008 yazını boş bırak, film çekeceğiz" demişti.
"Aşk Tutulması" bu ikilinin ne kadar planlı, programlı olduğunun en güzel kanıtı oldu.
Kara Şövalye çok konuşulacak
Şu anda tüm dünya, 2008’in bombası, son Batman filmi "Kara Şövalye"yi (Dark Knight) konuşuyor.
Christopher Nolan’ın yönettiği, Christian Bale, Heath Ledger, Morgan Freeman, Aaron Eckhart, Maggie Gyllenhaal ve Michael Caine’in rol aldığı bu önemli filmi önceden görme şansını yakalamış biri olarak söylüyorum, bu cuma sinemalara bomba gibi bir seyirlik geliyor. İnternetteki en iyi ve güvenilir sinema sitesi olan imdb’de bir numara olan "Kara Şövalye", Amerika’da "Örümcek Adam 3"ün 151 milyon dolarlık ilk iki gün gişe rekorunu da kırmış durumda.
Batman ve Joker’i karşı karşıya getiren filmle ilgili olarak herkesin en çok merak ettiği kısa bir süre önce ölen Avustralyalı aktör Heath Ledger’ın Joker rolünde nasıl olduğu.
Hemen söyleyeyim; daha önce Jack Nicholson tarafından canlandırılan Joker, Ledger sayesinde çok daha ete kemiğe bürünmüş bir karakter olmuş. Ledger, hem şakacı hem de kötü olan Joker’in içini çok iyi dolduruyor.
Şöyle söyleyeyim; bu rol, yaşasa Heath Ledger’a bir Oscar getirebilirdi. Ama hayata böyle bir performanstan sonra veda etmesi de onu unutulmazlar arasına sokmaya yetiyor bence.
Hafta sonunuzda bu filme yer ayırın ve söylemedi demeyin, 2,5 saat boyunca nefes nefese izlenen Kara Şövalye’ye ve Heath Ledger’ı ölümsüz kılan Joker’e bayılacaksınız.
Sonbahar’ın yaz atağı
Haziran başında yapılan 15. Altın Koza Adana Film Festivali’nin sürprizi Özcan Alper’in yönettiği "Sonbahar" adlı filmdi. Adana’da En İyi Film başta olmak üzere üç ödül alan "Sonbahar", şimdi de uluslararası festivalleri dolaşmaya hazırlanıyor.
"Sonbahar", İsviçre’de 6-16 Ağustos’ta düzenlenecek olan Locarno Film Festivali’nde Altın Leopar için yarışacak. Sonrasında ise 14. Sarajevo Film Festivali’ne gidecek.
Ölüm oruçları ertesinde, adli tıp raporu ile tahliye olan Yusuf’un on yıl sonra memleketine dönmesiyle başlayan film, 1990 döneminin ironisini ve acımasızlığını perdeye yansıtıyor.
Yakın tarihimize eleştirel bir bakış getiren bu film bakalım bizi etkileyen sade ve samimi anlatımıyla yabancı sinema adamlarını da etkileyebilecek mi?