Paylaş
Hafta başı Avrupa’nın diplomasi şehri Strazburg’da bu başarının kutlaması, teşekkürü ve bir anlamda gövde gösterisi vardı.
Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi yeni başkanı Mevlüt Çavuşoğlu, milletvekilleri, kültürel kolların başkanları bu ödülün resmini çizmek ve Avrupa-Türkiye arasında dostluğu geliştirmek adına tam bir kültür çıkarması yaptılar Strazburg’a.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Çevre Kültür ve Bölgesel ışler Komitesi Başkanı Alan Meale’nin “Bir başkent ilk kez Avrupa’da böyle görkemli bir tanıtım yapıyor” demesi boşuna değildi gerçekten.
Ankara fotoğraflarının yer aldığı sergi gayet organizeydi. O pek alışamadığım Ankara, fotoğraflarda pek bir güzel (benim ve fotoğrafçıların gözü arasında fark bariz!)... Sergiyi gezen Papandreu da aynı fikirde olmuştur bence.
Yabancı ve Türkçe şarkılardan oluşan bir repertuvarla salondaki farklı ülkelerden parlamenterlerin ilgisini ayakta tutmayı başaran Ferhat Göçer’in konseri keyifle izlendi.
Ondan önce FOMGET folklor ekibi sahnedeydi. FOMGET, Türkiye’yi dolaşmış, bana Strazburg’da denk geldiler. ıyi de oldu, sadece Türkler’in değil, yabancı parlamenterlerin de gösteriyi nasıl ağızları açık izlediğini görmüş oldum.
Gecenin sunucusu TRT kökenli Çiğdem Tunç’un sahnede ne kadar sağlam ve her şeye hakim olduğunu görünce “neden televizyonda yok ki artık” demeden edemedim içimden. Tunç’u televizyon yöneticilerine hatırlatmış olayım.
Ve Ren nehrinin içinde kıvrım kıvrım dolaştığı, biraz Amsterdam’a benzettiğim Strazburg.
Avrupa ınsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu’na ev sahipliği yapan, Alman ve Fransız etkileri taşıyan (şehir tam sınırda çünkü, üstelik tarih boyunca bir o tarafa bir bu tarafa geçmiş, adının “yol kalesi” anlamına gelmesi bundan) bu özel şehrin bence en görülesi yeri muhteşem katedrali. Giderseniz mutlaka gezin.
Ama yemek derseniz, orada durmanız gerekiyor; 14.00-19.00 arasında restoranlar kapalı.
Gece 21.00’den sonra da ara ki bir restoran, manav ya da market bulasın. ıki gece üst üste Subway’de sandviç yemek zorunda kaldık.
Ne kadar düzenli, güzel ve medeni de olsa Strazburg’u “gözünü seveyim ıstanbul’un” diyerek dolaştığımı inkar edemeyeceğim.
Bizim kentin vampirlerini besleyen Bodrum Mantı, Kızılkayalar, Canım Ciğerim, Apik, Doğa şarküteri ve diğer gece dostlarına sevgilerimle.
Hollywood Fransa’da beklemede
Bir süredir Fransa’da yaşayan Menent Savaş’la Strazburg’da karşılaştım. Beni görünce ilk sorusu “Meraktan ölmek üzereyim, Sherlock Holmes’ü beğendin mi?” oldu.
“Nasıl yani?” dedim, “daha buraya gelmedi mi?”
Gelmemiş.
Çünkü yerli filmleri koruma kanunu nedeniyle bazı Hollywood filmleri Fransa’ya geç geliyormuş. Sherlock Holmes de şubattan önce gösterime girmeyecekmiş.
Bunu duyunca biz yerli filmleri neden korumuyoruz diye düşünmedim değil tabii...
Menent’ten öğrenip, şaşırdığım bir başka şey de Fransa’da vizyonun cuma değil, çarşamba günleri değişiyor olması... Bunun nedenini öğrenmek için bir tweet attım. “ınsanların en mutsuz olduğu günün çarşamba olduğunu okumuştum, ondan olmasın”la başlayıp, “bulamadım, çıldıracağım, neymiş acaba?”yla son bulan pek çok yanıt geldi.
Doğru cevabı ise Fransa’da karşılaştığım meslektaşım Ömer Aydın’dan aldım: “Fransa’da yeni filmler çarşamba günü vizyona giriyor. Çünkü çarşambaları
okullar tatil. Böylece gençler, öğrenciler rahatlıkla sinemaya gidebiliyorlar.”
Meraklısına bir ufak not daha; Fransa’da ocak ve temmuza denk gelen ve büyük olay olan yıllık indirimler de aynı mantıkla çarşamba günleri başlıyormuş.
Sizi bu gece sokağa çağırıyorum
Bu havalarda hep sokaktaki kedi, kuş ve köpekleri düşünürüm.
Şimdilerde aklım sokaktaki yaşam savaşında yine.
Belediyelerin toplayıp, ormanlara attıkları köpeklerde.
Barınaklarda aç bırakılan, hatta üzerlerine çöp dökülen hayvanlarda (Ankara Gölbaşı barınağından böyle bir haber geldi, araştırıyorum, bilgisi olan yollasın lütfen)...
Sadece ben değil, çoğu hayvan sever geceleri uyumayıp, onların yanına koşuyor.
Biz bu gece 22.00-24.00 arasında TRT’deki radyo programımızdan sonra evde onlar için hazırladığımız yemeklerle sokaklarda olacağız.
Diğer caddelerde ve sokaklarda sizin de varlığınızı hissetmek en büyük isteğim.
Lütfen bizi ve karla, buzla kaplı sokaklardaki aç hayvanları yalnız bırakmayın.
Emin olun, siz de mutlu olacaksınız.
Paylaş