İTİRAF edelim ki Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in isminin geçtiği bir yazı yazmak zorunda kalınca huzursuzluk duyuyoruz. Çünkü ne zaman bir karar verse altından Çapanoğlu çıkıyor. Ya yargının duvarına çarpıyor, ya YÖK’e karşı savaş niteliği taşıyor, yahut da eğitimi medreseleştirme amacı taşıdığı izlenimini veriyor.
Ve biz, ister istemez sadece eleştirme durumunda kalıyoruz.
Son olarak büyük bir zafer kazanmış kumandan edasıyla, "Meslek lisesi öğrencilerinin aynı anda Açık Öğretim Lisesi’ne kaydolup oradan diploma almaları suretiyle, Öğrenci Seçme Sınavlarında (ÖSS) genel lise mezunu sayılmaları için gerekli yönetmelik değişikliğini yaptığını" ilan etmişti. Tabii burada asıl amacın İmam Hatip Lisesi (İHL) öğrencilerine "genel lise" diploması aldırmak olduğu belliydi. Ama Sayın Bakan herkes enayi, bir tek kendisi akıllı olduğu gibi bir iyimserlikle ortada dolaştığı için kafayı kuma gömmenin yetmeyeceğini hesaplamamıştı.
O ufak (!?) yanlışın kötü sonuçlarından ilki, bu yönetmeliğin uygulanması Danıştay kararıyla durdurulunca ortaya çıkmıştı.
İkinci sonuç da bakanın aklına uyup Açık Öğretim Lisesi’ne (AÖL) kaydını yaptıran ve o yolla ÖSS’ye girmeyi bekleyen öğrencilerin başvurularının geçersiz sayılacağının YÖK tarafından ilan edilmesiyle ortaya çıktı.
Hangi rakam sağlıklıdır bilemiyoruz ama bir bilgiye göre meslek lisesi öğrencilerinden 54 bini bu şekilde AÖL yoluyla sınava girmek için başvurmuş. Bunlardan 21 bini İmam Hatip Lisesi öğrencisiymiş.
İkinci bilgiye göre, sonuç olarak 17 bin öğrencinin bu yıl sınava girme hakkı yanıyormuş.
Bu çocukların kafaları Milli Eğitim Bakanı’nın dáhiyane buluşuyla (!)karıştırılmış olmasaydı onlar meslek lisesi öğrencisi haklarından yararlanıp ÖSS’ye gireceklerdi. Kendi meslek dalında yüksek öğrenim görmek isteyenler, "katsayı düşüklüğü" söz konusu olmaksızın yüksek öğrenime girme şansını kullanabileceklerdi.
Ne oldu şimdi?
Bakan Hüseyin Çelik birilerine -o birileri kimdir, Başbakan mıdır, İHL öğrencileri ve mezunları mıdır, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) mensupları ve destekçileri midir? Her ne ise, onlara- yaranmak için bir hamle daha yaptı. Muzaffer komutan havalarına girdi ve örneğin 17 bin çocuğun bir yılının kanına girdi. Enver Paşa’nın Sarıkamış harekátında 80 bin (40-50 bin diyen de var) askerimizin bir tek kurşun atmadan donup ölmesi gibi bu da bir hamlede 17 bin kayıp verdi.
Yazık günah değil mi?
Bu ne mene bakandır ki, hangi kararnameyi gönderse Cumhurbaşkanı’ndan, hangi kuralı getirse Danıştay’dan, hangi tayini yapsa İdare Mahkemesi’nden, hangi eğitim projesini üretse ya YÖK’ten ya Meclis’tendönüyor.
Buna rağmen, dün Kızılcahamam’da AKP milletvekillerine hitaben konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan’a belli ki "makbul ve başarılı bakan" görünüyor.
Allah onu ve Kemal Unakıtan’ı Başbakan’amübarek etsin...