Paylaş
Ankara'daki arkadaşlarımızdan Kadir Ercan galiba yeni ve büyük bir skandalın tam da ortasına çomak soktu: Biliyorsunuz, birkaç gün önce Ercan'ın verdiği haber sayesinde hepimiz ‘‘arabalarımızın üzerinde TR rumuzu bulunmayan plakalarını yıl sonundan önce değiştirmezsek bu işlem için daha sonra 20 milyon TL. yerine 35 milyon ödemek zorunda kalacağımızı’’ öğrenmiştik.
Dün yeni haber geldi:
Ercan'ın haberi üzerine İçişleri Bakanlığı'nın valiliklere genelge göndererek, ‘‘TR rumuzlu plaka verme işlemlerinin ve bu şekilde olmayan plakaların değiştirilmesini’’ durdurmuş.
Bir başka deyişle İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş valiliklere, vatandaşın gereksiz yere soyulmasına izin verilmemesini emretmiş.
Ama olay ‘‘Şimdiye kadar yapılanlar artık geride kalmış. Bundan sonrasına engel olalım’’dan ibaret değil.
Ortada devletin yetkisini kötüye kullanma ve bu amaçla bir şebeke kurma olayı var.
Kaldı ki konu daha önce müfettişler tarafından incelenmiş. Ama kimse müfettişlerin dediğine aldırış etmemiş.
Yani anlaşılan şebeke tüm köşe başlarını iyi tutmuş.
Yoksa bu kadar uzun süre bu mekanizma işleyebilir miydi?
Hem de o kadar iyi işler hale gelmiş ki, geçen gün bir yakınımıza araba alınca ‘‘Trafikteki işlerin yağdan kıl çeker gibi tıkır tıkır işlemesi’’ dikkatimizi çekmişti ama doğrusu altından böyle bir çapanoğlu çıkacağını düşünmemiştik.
Gerçekten araba, plakasıyla, ruhsatıyla, hatta trafik sigortası da yapılmış olarak eve teslim edilince biz de ‘‘kendi bürokrasimize bazen haksızlık yapıyoruz’’ diye için için mahcubiyet duymuştuk.
Meğer makinenin tüm mafsalları yağlanıyormuş da işler o sayede yürüyormuş.
Şimdi işte, bu olayın taa köküne inmek gerekir:
Ortada bir zorunluk yokken ‘‘Avrupa Birliği’’ bahanesini kim icat etti? Yönetmelik değişikliğini kim önerdi? Plaka değişikliği kampanyası kimlere yaradı? Plaka yapımı işi kime hangi koşullarla verildi? Bu işten hangi kurum ve hangi kişi sebeplendi?
Gördüğünüz gibi eğer ciddiyetle üstüne gidecek olursanız, ortada kamu yetkililerinden bazılarının görevlerini kötüye kullandıklarını ve bu sayede vatandaşın düpedüz soyulduğunu ispat eden vahim bir olay var.
Anımsar mısınız? Bir süre önce ‘‘arabaların arkasına zorunlu olarak ceset taşıma torbası konulmasına’’ kalkışılmıştı da basının yayınları üzerine o rezillik önlenmişti. Ama sorumlulara bir şey yapılmamıştı.
Türkiye'nin ne hale geldiğini görüyor musunuz?
Anlaşılan ‘‘çete’’ler için üniversite açsak, yeter sayıda hem hoca hem de talebe bulacağız.
Paylaş