İKTİDARA gelirse partimiz (AKP) ne yapacaktı? Adalet ve Kalkınma Partisi'nin programından okuyalım:
‘‘Partimiz, kamu personelinde kariyer ve liyakat esasını temel alacak ve eleman alımlarını bu kıstasa göre yapacak’’tı. (AKP Programı, Syf. 38)
Peki Seçim Beyannamesi'nde partimiz ne demişti?
‘‘Kayırmacılığın ve yozlaşmanın önlenmesi için;
Personel alımında objektif kriterler getirilecek, terfilerde liyakat ve fırsat eşitliği esas alınacaktır.
Siyasi iktidar değişikliğinin üst kadrolar dışında bürokratik yapıya etkisi en aza indirilerek, yönetimde istikrar ve süreklilik sağlanacaktır’’ dememiş miydi?
Ya Abdullah Gül tarafından kurulan 58'inci hükümetin programında bu konuda ne deniyordu?
Aynen Tayyip Erdoğan'ın hükümet programında dendiği gibi, ‘‘Personel alımında objektif kriterler getirilecek, terfilerde liyakat ve fırsat eşitliği esas alınacaktır’’ denmiyor muydu?
Dahası, Sayın Tayyip Erdoğan ülkeyi Abdullah Gül yönetirken bile kendisinin etkin bir konumda olduğunu göstermek için kamuoyuna 16 Kasım 2002 tarihinde yaptığı ‘‘Acil Eylem Planı’’ açıklamasında;
‘‘Devlet Personel Rejimi Reformu ile bütün kamu kurum ve kuruluşlarında norm kadro uygulamasına geçilecek, göreve alma ve yükselmede objektif kriterler getirilecek (...)’’ demiş, üstelik onunla yetinmeyip, bu reformun bir yıl içinde tamamlanacağını da vaat etmemiş miydi?
Peki şimdi karşılaştığımız tablo nedir?
1950 yılında Demokrat Parti'nin iktidara gelmesi üzerine tüm kamu görevlilerinin yaşadığı tedirginliği dile getiren İsmet Paşa merhumun;
‘‘Görevini dürüstçe yapmaktan başka suçu olmayan devlet memuru dengini bağlamış tayinini beklemektedir’’ şeklindeki sözleri adeta bugünü anlatmaktadır.
Yukarıdaki taahhütler tamamen unutulmuş haldedir. Nasıl olduysa ve hangi objektif kriterlere göre belirlendiyse, eniştelerin, biraderlerin liyakati birdenbire keşfedilmiş olmalı ki, önemli makamlara ya onlar yahut da Başbakan Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Belediye Başkanlığı sırasında kendisiyle çalışanlar getirilmektedir.
Pardon...
Adalet ve Kalkınma Partisi il ve ilçe örgütlerinin tavsiyelerini unutmayalım:
Milli Eğitim Müdürlüklerine, okul müdürlüklerine, yargıçlıklara, savcılıklara, Köy Hizmetleri'ndeki görevlere... Kısaca kamu kesiminde ne kadar makam varsa hepsine nedense liyakatinisadece AKP'lilere ispat etmiş kişiler getirilmektedir.
Bu konuya tekrar döneceğiz ama şimdi yer darlığı nedeniyle tek örnekle yetinelim:
Türk Hava Yolları'nın, özellikle son 5 yılda çok başarılı bir performans ortaya koyan Cem Kozlu, Yusuf Bolayırlı ekibini atıp ‘‘havayolu işletmeciliğine yabancı’’ bir kadroyu işbaşına getirmek, her şeyi açıklamaya yetmiyor mu?