REFERANDUMA birkaç gün kala ister istemez insanın aklına, sandığa giren oyların başına bir şey gelip gelmeyeceği sorusu geliyor. Malum, bizim demokrasi “kör”dür, “topal”dır ama yeterince gelişmemiş demokrasilerle kıyaslarsanız bizde seçimlergöreceli olarak “temiz” geçer. Elbet istisnaları var. Onlara değineceğiz.
Ama “göreceli olarak temiz” seçim yapma geleneğini, demokrasi tarihimizin en kirli seçimi olan 1946’dan alınan derslere borçlu olduğumuzu kaydetmeliyiz. O seçim “kirli” idi ama o tarihte iktidarda olan CHP bundan ders aldı ve 14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti’yi iktidara getiren “gizli oy-açık sayım” ilkeli yasayı kabul edip uyguladı. O tarihten sonraki 1957 seçiminde Demokrat Parti iktidarının kendi taraftarı seçmenlere -İstanbul’da ve bazı illerde- çift oy kullandırdığı iddia edildi ama konu resmi bir soruşturma sebebi sayılmadı. 1977 seçimlerinde “seçmen sayısı”nın bir öncekinden 3 milyon kadar fazla olduğu açıklandı ama bunun sonuçları etkileyen bir hile içerip içermediği tartışılmadı. Keza o seçimle Adalet ve Kalkınma Partisi’ni iktidara getiren 3 Kasım 2002 seçim akşamı tüm Türkiye’de elektriklerin yarım saatten fazla süre kesilmiş olmasının sonuçları ne kadar etkilediğini soran olmadı. Bir de 1994’te Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu “yerel yönetim” seçimi var. Orada da özellikle CHP’ye verilmiş binlerce oyun şehrin muhtelif yerlerindeki çöp konteynerlerinden çıktığı bilinmektedir ama o oyların o konteynerlere nasıl girdiği hâlâ bilinmemektedir. Keza 22 Temmuz 2007 Milletvekili Genel Seçimi’nde oy sayım sonuçlarını elektronik sistemle Yüksek Seçim Kurulu’na iletmek için kullanılan “SEÇSİS” isimli sistemin ne kadar “güvenilir” olduğuyla ilgili tartışmalar devam etmektedir. Son olarak 29 Mart 2009’da yapılan Yerel Yönetim Seçimi’nde oy kullanan seçmen sayısının bir öncekine göre 6 milyon kadar yüksek olmasının nedeni henüz açıklanamadı. 12 Eylül’de yapılacak “referanduma” gelince: “SEÇSİS” sistemi bugün de tartışılıyor. Nitekim Demokratik Sol Parti (DSP), Yüksek Seçim Kurulu’na başvurarak “Partilerin Yüksek Seçim Kurulu’nda uzman gözlemci bulundurmasını” istedi ama başvurusu reddedildi. Konunun uzmanı CHP Adana milletvekili Tacidar Seyhan, “SEÇSİS”te uygulanan sistemin benzerinin “güvenilir” olmaması yüzünden Yunanistan’da terk edildiğini söyledi, tek çare olarak “Yüksek Seçim Kurulu tarafından sandık sonuçlarının da internette tek tek yayınlanmasını” önerdi ama henüz sesine kulak veren olmadı. Şimdi geriye kalan tek çare var: Parti gözlemcisi, görevli olduğu sandıkta sayım bitip sonuç ilçe seçim kuruluna götürülünceye kadar görevini terk etmeyecek. Bir de sonuçlara ilişkin tutanaktan bir suret alıp, partisine teslim edecek. Yahut da kaybedince ağlamayacak.