KAVGA ilk bakışta "türban" denen "sıkmabaş" yüzünden çıkmış gibi görünüyor.
Unvanını, kendisinin sevdiği şekilde söyleyelim:
"Dokuzuncu Cumhurbaşkanı" Sayın Süleyman Demirel’in, bir TV programında üniversitelere "türbanlı" (sıkmabaşlı) öğrencilerin alınmamasından söz ederken sarf ettiği birkaç cümle kıyametin kopmasına yetti.
Demirel, gazetelere yansıyan özete göre, "Orası üniversite... Oranın kuralları var. Danıştay, Anayasa Mahkemesi karar vermiş. İlle başı bağlı okumak istiyorsan, başı bağlı olarak okunabilecek yerler var, oraya git. Arabistan’da falan öyle yerler vardır, oraya gidin, orada okuyun! Türkiye laiklikten vazgeçemez. Herkes aklını başına toplasın. Bu ülkenin halkı yüzde 99 Müslüman diye, Müslümanlığı istismar ederek, bu milleti arkamıza düşürürüz diyen varsa aldanıyor. Hem de çok aldanmaktadır. Cumhuriyet 5’inci neslini yetiştirmiştir ve bu nesil Cumhuriyet’e sahip çıkmaktadır. Türban (sıkmabaş) özgürlük falan değildir. Bu gericiliktir.
AKP türban sorununu çözemez. Bunu yapamaz çünkü Anayasa Mahkemesi’nin kararı var. Danıştay’ın kararı var. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararı var. Hadi aş bakalım bunları görelim. (Anayasa’yı) Neyle değiştireceksin? Gel değiştir de görelim bakalım! O işe kalktığınız zaman bakalım ne kadar destek göreceksiniz? Türkiye’de başka güçler de var" demişti. (1 Mayıs 2006 gazeteler)
Bu sözleri nedeniyle Demirel’e Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) yöneticileri tarafından siyasi nezaket ve terbiye kurallarıyla bağdaştırılması olanaksız sözler söylendi. AKP lideri Tayyip Erdoğan bu konuda en ileri noktaya gitti. Ülkeye uzun yıllar Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak hizmet etmiş bir siyasiyi, macera romanlarının kibar hırsız tipi Cingöz Recai’ye benzetti. Demirel’e:
"Bu topraklar içinde sen nereden hak alarak ’Suudi Arabistan’a git’ diyorsun? Bu yetkiyi nereden aldın? Kim veriyor sana?" türü cümlelerle hitap etti.
Ama "Demirel’in değindiği sorunu şu şekilde çözeceğiz"diyemedi.
Burada insana ilginç gelen laik cumhuriyete yeterince sahip çıkmıyor diye uzun yıllar eleştirdiğimiz Sayın Süleyman Demirel’in şimdi -yani seçimle, oyla ilişiği kalmayınca- laik sistemin aktif savunucusu olarak karşımıza çıkmasıdır. Bu, siyasi çıkar meselesi ortadan kalkınca insanların doğru olanı ne kadar kolay ve açık şekilde söyleyebildiğini göstermektedir.
Kavganın özüne gelince:
Asıl mesele laik cumhuriyetin temel değerlerini içine sindiren zihniyetle o değerleri benimsiyormuş gibi görünmesine rağmen aslında onlara karşı savaş açan zihniyetin çarpışmasıdır. Bunun bir başka göstergesi de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bizzat gittiği AKP İl Kongrelerinde bile izleyicilerin harem-selamlık düzeninde oturmalarına itiraz etmediği gibi bu gerçeği ortaya koyan gazeteler hakkında saldırgan sözler söylemesidir.
Erdoğan’a birileri, "AKP öncesindeki Tayyip Erdoğan kafasıyla bugünün Türkiye’sini yönetemeyeceğini" söylerse büyük bir dostluk yapar.