KONYA’nın Adalet ve Kalkınma Partili (AKP’li) milletvekili Halil Ürün’ün, ikinci bir hanımla "imam nikáhı" yaparak evlenmesi acaba onların "özel yaşam" sorunu mudur, yoksa konunun "kamusal çıkar"ı ilgilendiren bir boyutu mevcut mudur?
Doğrusu Bayan Ürün’ün bir başka hanımla ilişkiye itiraz etmesi nedeniyle eşinden dayak yediğine ilişkin haberler bizim yönümüzden ilk aşamada tamamen "özel yaşam" sorunu idi.
Ama artık o dönem geride kaldı.
Çünkü Bayan Ürün, dünkü Sabah Gazetesi’nde çıkan mülakatta, "Ben bunları (özel yaşamımızın olaylarını) anlatmak istemezdim. Ama kadınlara mesaj vermek istedim. Ben torunlarıma bakıp oturabilirdim. Kadınların çalışması lazım" dedikten sonra konunun artık "özel yaşam" boyutu geride kalmış demektir.
Nitekim bu konuda AKP Grup Başkan Vekili Salih Kupusuz’dan, Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı’ya kadar başka kişiler de konuştu.
Esasen biri resmi nikáhlı, diğeri (veya diğerleri) imam nikáhlı olmak üzere çokeşli bir yaşam tarzını benimseyen AKP’li milletvekili sayısının hiç de az olmadığı biliniyor.
O nedenle bu konunun sosyolojik boyutuyla ilgili bir çözümü AKP’lilerden beklemek tek kelimeyle abestir.
Oysa birden fazla kadınla evlilik, çağımızın uygarlık anlayışına taban tabana zıttır. Bu eylemin düpedüz zina sayılması gerektiği de sır değil. O ancak 1400 sene öncesine öykünenler dünyasında kabul görebilir. Özetle çift eşlilik, gericiliktir.
AKP yönetiminin ikilemi de bu noktada karşımıza çıkmaktadır:
Bir yandan "çağdaş uygarlıkla", daha doğrusu Avrupa Birliği ile bütünleşmeye, Türkiye’nin hukuk altyapısını ve toplumsal yaşamı Avrupa Birliği’ne uyumlu hale getirmeye çalıştığını iddia eden bir AKP’miz var, öte yandan Meclis’e gönderdiği milletvekillerinden hayli kalabalık bir kesimin çift eşli olmasını hoşgörüyle karşılayan bir AKP’ye sahibiz.
Avrupa Birliği’nin hangi kriteri, Halil Ürün’leri hoş görür?
Olay sadece çift eşlilik (veya poligami) ile sınırlı olsa yine neyse...
Ortada "aile içi şiddet" var. Kadın onurunu ayaklar altına alan bir kabalık var. Dolayısıyla da Cumhuriyet’in 80 küsur senede kazandıklarını tümden yok sayıp, toplumu ortaçağ zihniyetine teslim etmeyi amaçlayan bir akımın nerelere kadar geldiğinin örneği var.
Gerçekten artık açık açık sormak zorundayız:
AKP bizi nereye götürmeye çalışıyor?
Devlet kadrolarını A’dan Z’ye imam hatip mezunlarıyla ve tarikatçılarla doldurmasına, belediyelerin ancak şeriat düzeninde kabul görebilecek türden kitaplar bastırıp dağıtmalarına, kamusal yaşam alanını, din kurallarının kuşatması altına alma çabalarına bakınca içimizden, "Bu AKP ile AB’ye değil, olsa olsa umre yapmak için Suudi Arabistan’a gidilir" demekten kendimizi alamıyoruz.