Kolonyal zihniyet...

HANİ arada bir "kafamın tası attı" diyesiniz gelir ya...

Batı ülkelerinin, yetkilileriyle medya organlarının kendilerine göre "ikinci sınıf" saydıkları ülkelere dönük sözlerine, tavırlarına, yayınlarına bakınca insanın bazen gerçekten "kafasının tası" atıveriyor.

Son olayı önceki gün bu sütunda yayımlanan "Maskaralığa hayır!" başlıklı yazıda ele almıştık.

Konu, 17 yaşında Marco W. adında bir Alman’ın, Antalya’daki bir otel odasında 13 yaşında bir İngiliz kıza tecavüze kalkışması... Alman genç tutuklandı diye Alman medyasında Türkiye’ye denmedik kötü laf kalmadı... Son olarak da "Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier"in "Türk hükümetinden Marco’nun derhal serbest bırakılmasını talep ettiği"nden söz ediliyordu.

Neyse ki Steinmeier üslubunu yumuşatmış. Dünkü haberlere göre, "Yarın (bugün) Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi’yle görüşeceğim ve kendisinden 17 yaşındaki gencin serbest bırakılması için çaba harcamasını isteyeceğim" demiş.

Bir başka deyişle "kolonyal güç" ifadesini bırakıp, düzgün bir şekilde konuşmuş.

Ona bizim yetkililer nasıl yanıt verirler bilmiyoruz. Ama biri "Sayın Bakan, bizim de zaman zaman sizden isteklerimiz oluyor. Ama Alman hükümeti bunların hiçbirini yerine getirmiyor. Örneğin, sizden bir sanığı yakalayıp bize vermenizi istiyoruz, ona hemen ’siyasi mülteci’ statüsü verip, engel oluyorsunuz. Bazen istediğimiz ismin hemen bir başka ülkeye geçtiğine tanık oluyoruz. Sizin de terör örgütü dediğiniz PKK için operasyon istiyoruz, yapmıyorsunuz. Bugüne kadar adını, sanını, suçunu bildirerek kaç PKK mensubunu (örneğin Remzi Kartal’ı) istedikse vermediniz. Metin Kaplan’dan -onun da terörle ilgili bir suçu yok- başka kimseyi Türkiye’ye teslim etmediniz. Üstelik bunlar yargı ile değil, hükümetinizin kararıyla yapılacak şeylerdi, hiçbirini yapmadınız. Şimdi biz Marco için size neden evet diyelim?" derse haksız mı olur?

Öte yanda Alman medyası hálá, sanki iki genç parkta gezerken birbirinin elini tuttu diye tüm bunlar olmuşçasına taraflı ve gazetecilik adına utanç verici bir yayın kampanyası sürdürüyor. Örneğin, Alman gencin otelde, şikáyetçi kızın yatağına girdiğini, kızın üzerindeki ölü spermlerden ve vücudundaki izlerden ciddi bir tacize maruz kaldığının anlaşıldığını söyleyene nerdeyse hiç rastlanmıyor.

Tüm mesele önceki gün de ifade ettiğimiz gibi kendi kamuoylarını tahrik etmek, onun baskısıyla Türkiye’yi sindirmek... Ve bu baskı sayesinde kendi vatandaşlarının serbest bırakılmasını sağlamak.

İsterseniz şimdilik sadece bir örneği anımsatalım:

İstanbul’da 1972 başlarında 25 kg. esrarla yakalanan 14 yaşındaki Timothy Davey için de o tarihte İngilizler kıyameti kopardılar. Timothy Davey 6 yıl 3 ay hapse mahkûm edilince, Sun Gazetesi Türk mahkemesinin verdiği, "Barbarca karara karşı durmak ve Timothy’nin ihtiyaçlarını karşılamak için kampanya" başlattı. Konu İngiliz Parlamentosu’nda da görüşülüdü. Sonuçta Timothy gerçekten, cezasını tamamlamadan serbest bırakıldı.

Bunun hep böyle devam etmesi mi lazım?



Yazarın Tüm Yazıları