BİZİM mi gözlerimiz bizi aldatıyor yoksa Çocuk Esirgeme Kurumu’nun (SHÇEK) yurt ve yuvalarındaki 12 bin 500 çocuğun iyi bakımından, korunmasından, iyi birer birey olarak yetiştirilmelerinden sorumlu olan Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun gözleri mi ona yalan söylüyor, doğrusu anlamakta zorlanıyoruz.
Nimet Hanım iyimser:
CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in bir soru önergesine geride kalan mayıs ayında verdiği yanıta inanırsanız, "2003-2008 yılları arasında SHÇEK’e bağlı yetiştirme yurdu ve çocuk yuvalarında şiddet ve kötü muamelenin olduğu bilgisi doğru değil"miş.
Nimet Çubukçu bununla kalmamış. Bu dönemde "Korunma altındaki çocuklara karşı kurum içinden hiçbir taciz ve tecavüz fiili yaşanmadı" demiş.
Çubukçu’nun bu yanıtlarını İngiliz Kraliyet ailesinin eski gelini -şimdiki unvanıyla York Düşesi- Sarah Ferguson’un SHÇEK’e ait iki yurtta gizli kamerayla saptadığı gerçeklerin kamuoyuna yansıması nedeniyle anımsadık.
Bayan Ferguson, Ankara yakınlarındaki Saray köyünde bulunan tesisi "Dünyanın en kötü yurdu" olarak nitelemiş. Kamerayla saptananları, "Çocukların saçı kazınmış, el ve ayakları bağlı, koridorlar idrar, dışkı ve kusmuk kokusundan geçilmiyor. Çocuklar insan görünce korkup çığlık atıyor. Bazıları köpek gibi duvar ve ranzalara bağlanmış" diyerek aktarmış.
Zeytinburnu’ndaki tesisi de gezen Ferguson, "Bir odaya girdiğimde aynı yatağı paylaşan iki kadın, insan dışkısı içindeki yataklarından ayağa fırladı. Hemen hazır ola geçip ellerini arkalarına kavuşturdular. Odadaki pis koku katlanılır gibi değildi.(...)" diye ilave etmiş.
Bu durumu SHÇEK Genel Müdürü Dr. İsmail Barış’a sorduk. "Çekimlerin gerçeğe uygun olup olmadığını araştırdıklarını" söyledikten sonra "Kurum tesislerindeki bakım düzeyinin gelişmiş ülkelerdeki benzerleriyle aynı standartta olduğunu" ifade etti.
O zaman anladık ki, bizim bulunduğumuz yerden görünenlerle Bakan’ın ve Genel Müdür’ün bulunduğu yerden görünenler siyahla beyaz kadar zıt.
Yine de kendi gözlemlerimizin ve Bayan Ferguson gibilerin saptadıklarının doğru olmadığını kabul etmeye hazırız.
Ama o zaman, bundan tam da 3 yıl önce yani Kasım 2005’te Malatya’daki SHÇEK Çocuk Yuvası’ndayine böyle gizli kamerayla ortaya çıkartılan çocuk dövme, eziyet etme, dışkı yedirme, aç bırakma olayını nasıl açıklayacağız?
Ahmet Ersin’in sorusu o dönemi kapsamıyor muydu?
Hadi onu sineye çekelim. Kadıköy Yeldeğirmeni Çocuk ve Gençlik Merkezi’nde 2007 yılının Ocak ayında ortaya çıkan "7 çocuğa tecavüz" olayını ne yapacağız?
Daha bakın Dr. Turhan Çömez’in geçen dönemde yani AKP milletvekili iken ileri sürdüğü "SHÇEK yurtlarında kızlar taciz ve tecavüze uğruyor, fuhuşa sürükleniyor" iddiasına değinmedik.
Yine de soralım, Çubukçu’nun 6 Şubat 2007 tarihli VATAN Gazetesi’ndeçıkan "Malatya’daki dayak olayı Çocuk Esirgeme Kurumu tarihinde milattır. Geçmişle bugün geldiğimiz yer kıyaslanırsa başarımız görülecektir" sözü eğer geçerliyse, Bayan Ferguson’un kamerasıyla ortaya çıkanlar hálá milat noktasında bulunduğumuzu ortaya koymuyor mu?