Kendi tarihini yaşamak

ULUSÇA önemli günlerimiz arasında 26 Ağustos’un özel bir yeri vardır. Çünkü Türklere Anadolu’nun kapısını açan Malazgirt Zaferi de 26 Ağustos’a rastlar, Anadolu’nun sahibini tarihin tapu siciline kaydettiren Büyük Taarruz da...

Nitekim dün hem Malazgirt’te hem de Kocatepe’de törenler yapıldı. Kısaca nutuklar atıldı, marşlar çalındı, geçit resmi izlendi, konserler verildi...

Sonra...

Ertesi yıl bu tarihe kadar konu rafa kaldırıldı.

Eminiz dünkü törenlere katılan okul öğrencilerinin pek çoğu ‘Bu sıcakta bu tören çekilir mi?’ diye kendi kendine sormuştur.

Sırf merakı veya ulusal heyecanı nedeniyle törene katılanlar da, neyin ne olduğunu, hangi komutanın veya hangi birliğin düşmanı nerede nasıl yendiğini, nerede zor durumlar yaşadığını bilemeden, öğrenemeden oradan dönmüştür.

Yukarıdakileri, dünkü törenleri izlediğimiz için değil, pek çok tarihi günümüzü böyle yaşadığımızı bildiğimiz için söylüyoruz...

Gerçekten biz dünyanın belki de tarihi en zengin milletiyiz. Ama aynı zamanda kendi zenginliğini değerlendiremeyen milletler sıraya konsa eminiz en başta biz geliriz.

Örneğin dün Büyük Taarruz’un 83’üncü yıldönümü dolayısıyla Kocatepe’de yapılan törene eğer okul öğrencileri getirildiyse (tatil yüzünden belki getirilmemişlerdir) garanti verebiliriz ki o çocuklar, o yöreye daha önce hiçbir zaman getirilmemişlerdir. Kimse onlara kitaplarda okudukları yerleri göstermemiştir, anlatmamıştır. Kimse, ‘Biz bu nedenle büyüğüz’ dememiştir.

Sadece Afyon’daki okullar ve öğrenciler için söylemiyoruz bunu... Eskişehir’deki öğrencilerin İnönü Savaşları’nın yapıldığı yerlere, Polatlı’dakilerin Sakarya savaş alanlarına, Çanakkale’dekilerin Çanakkale Savaşı’nın en önemli yerlerine... Sadece yakın tarihimizinkilere değil örneğin Truva Savaşı’nın cereyan ettiği sanılan yörelere... Ankara’daki öğrencilerin Timur ile Yıldırım Bayezid’in savaştıkları Çubuk Ovası’na, Kars’takilerin, Sarıkamış’takilerin o yörelerin önemli olaylarının meydana geldiği mekánlara götürüldüklerini kat’iyyen düşünmüyoruz.

Götürüyoruz derlerse sevinçten uçacağız.

Keşke yapıyor olsalar da bir halk kitlesini ‘ulus’ yapan en önemli öğelerden birinin ortak tarih bilinci olduğunu Milli Eğitim Bakanlığı’nın da anladığını görerek mutlu olsak.

Korkarız karşımıza, ‘Öğrencileri oraya buraya götürmemizi önermeniz güzel ama gerçekçi değil. Çünkü bizim ne o öğrencileri tarihi mekánlara götürecek aracımız, ne de araç bulsak yakıt parasını verecek ödeneğimiz var. Öğrencilere dağıtacak sandviçin parasını bile bulamayız’ türü bir yanıt çıkacaktır.

Büyük millet olduğumuzu söylerken mangalda kül bırakmayanlar neredeler?

Bizim bu Eğitim Bakanı’ndan umudumuz yok. O nedenle ona söylemiyoruz. Ama askeri birliklerimiz bu hizmeti ‘Silahlı Kuvvetler’in tanıtımı’ açısından bakarak üstlenemezler mi? Valilikler, belediyeler bunu yapamazlar mı?
Yazarın Tüm Yazıları