TAM geçmişi unutmak ve Türkiye'nin ‘‘terörden tamamen arınmış’’ günlere kavuştuğunu görmek özlemi içindeydik...
Konya'nın Ilgın İlçesi'nde, İrfan Yayla isimli gencecik bir uzman çavuş için yapılan cenaze töreni, geride kalan 18 yılın tüm o trajik olaylarını hafızalarımızda bir kere daha tazeledi:
Türkiye'ninbütünlüğü için mücadele ederken şehit düşen yaklaşık 6 bin asker, polis ve geçici köy korucusu, bir o kadar sivil insanımız için döktüğümüz gözyaşlarını...
Vatan hizmeti yapmak için askere gidip, doğduğu büyüdüğü ilçesine veya köyüne tabut içinde dönen gencecik fidanları...
Diyabakır'ın Tapantepe Mevkii'nde İrfan Yayla'yı şehit edip 5 askeri yaralayan PKK/KADEK militanları gerçi yaptıklarının bedelini 48 saat içinde ödediler.
Ama yaşanan olay önemli bir gerçeği hiç unutmamamız gerektiğini ortaya koydu:
Türkiye'nin artık hiçbir yerinde Olağanüstü Hal yok. Çünkü ‘‘terörün kökünü kazıdık’’ diyeceğimiz bir noktaya geldik.
Ama şimdi bir kere daha görüyoruz ki teröristin tatile çıkması gibi bir durum yok. Terörist her an teröristtir.
O nedenle 1984'te yani PKK'nın ilk Eruh ve Şemdinli baskınıyla başlayan terör döneminin ilk yıllarında yaptığımız yanlışı tekrarlamamak durumundayız:
Anımsanacağı gibi söz konusu baskınlar üzerine o zamanın başbakanı Turgut Özal olayların ‘‘üç beş çapulcunun eseri’’ olduğunu söylemiş, önemsememişti. Keza o tarihte İçişleri Bakanı olan Yıldırım Akbulut da ‘‘faillere gereken cezanın verileceğinden kimsenin kuşkusu olmamasını’’ tavsiye niteliğinde laflarla kamuoyunu tatmin etmeyi ummuştu.
Herkesin bildiğini tekrar etmeye gerek yok. Yalnız şu kadarını söyleyelim ki bu yanlış yaklaşım bize çok pahalıya patladı. O arada yıllar geçti. Güneydoğu'da geniş bir bölgeye uzun süre geceleri PKK hükmetti. Taa ki Silahlı Kuvvetlerimiz ‘‘sabahı beklemek’’ yerine ‘‘gece hareket etmek’’ kararını alıp uygulayıncaya kadar.
Terörü yendik ama tamamen ortadan kaldıramadık. Daha doğrusu Abdullah Öcalan'ın yakalanması PKK'nın belini moral açıdan da büktü. Ama PKK (şimdiki adıyla KADEK) kendini feshetmedi. Silahıyla, mühimmatıyla Kuzey Irak'a sığındı. Bugüne kadar da silahlarını terk etmedi.
PKK/KADEK'in durup dururken silahlarını terk etmesi elbet beklenemez. Onu kendini feshetmeye de, silahlarını teslim etmeye de ancak dış etkenler zorlayabilir. Bu bir yandan PKK'nın sığındığı ülkelere baskı uygulayarak, bir yandan da Türkiye'de silahlı mücadele yaparak bir sonuç alamayacaklarını onlara göstererek sağlanabilir.
Silahlı Kuvvetlerimiz son olayda verdiği gibi ders vererek sonuncu koşulu yerine getirir. Ama hükümetin de ihmal etmeyip ilgili komşularımızı yola getirmesi zorunludur.