Paylaş
Hikâyeyi özetleyelim:
Fransa taa 1991 yılında Tayvan’a 2.8 milyar dolarlık firkateyn (3000-4000 tonluk savaş gemisi) satmış. Bir süre sonra bu satıştan o tarihte İçişleri Bakanı olan Nicolas Sarkozy’nin cebine para girdiği iddiaları ortaya atılmış. İddianın kaynağı 41 kişinin, Lüksemburg merkezli Clearstream isimli bankada hesaplarına ilişkin bilgilerin önce Savcılığa gönderilmesi, ardından da basına düşmesi imiş.
Bu iddiaların tam da ileride Cumhurbaşkanı olmayı düşündüğünü saklamayan İçişleri Bakanı Sarkozy’yi ne kadar zor duruma düşürmüş olabileceğini tahmin etmek zor değil.
Ancak daha sonra, Clearstream isimli bankaya ait diye ortaya atılan belgenin sahte olduğu anlaşılmış. Onun üzerine bankadaki hesaplarından söz edilen (aralarında Sarkozy’nin de bulunduğu) 41 kişi, kendilerine iftira edildiği iddiasıyla Savcılığa başvurmuşlar.
Soruşturmalar olayda bir şekilde Villepin’in de rolü olabileceği kuşkusunu ortaya çıkarmış. Şimdi eski Başbakan Villepin de diğer sanıklarla birlikte “sahte belge” üretme olayının sanığı sıfatıyla mahkeme huzuruna çıkıyor.
Buraya kadar kimsenin anormal sayabileceği bir şey olduğunu sanmıyoruz.
Zaten bu yazıyı kaleme almamıza “Madem orada kamuoyunu çok ilgilendiren böyle önemli bir dava var, acaba o davanın soruşturma aşamasında Fransız kamuoyuna yansıyan yayınlar nasıldı?” sorusuna verilen yanıt sebep oldu.
Bizim “Fransızca”mız olmadığı için Fransız medyasını izleyenlerden öğrendik.
Olayın “soruşturma” kısmı 5 yıldır devam ediyormuş ama kimse hakkında “tutuklama” kararı yokmuş. Bu bir.
İkincisi,“Yargılamanın bir ayda tamamlanacağı” baştan açıklanmış.
Yani soruşturma aşamasında belli ki tüm kanıtlar toplanmış, davanın ertelenmesine yol açabilecek tüm işlemler tamamlanmış. Bu da üç...
Dördüncüsü, soruşturma devam ederken medyada, “Şu kişi ifade verdi” gibi bilgiler dışında hemen hemen hiçbir haber yayımlanmamış.
Özellikle “Şu şunu dedi, burada şöyle bir kanıt ortaya çıktı, bundan sonraki aşamada savcılığın şunun veya bunun üstüne gitmesi bekleniyor (hatta gerekiyor)” gibi bir habere rastlayan da olmamış.
Şimdi bir o örneğe bir de bizim -özellikle herkese medya ahlakı dersi veren- medyanın Ergenekon yayınlarına bakın.
Fransa’daki gazeteciler arasında “Ergenekon soruşturması önümüzdeki günlerde medya gruplarına doğru yön mü değiştirecek? Önce birine, sonra daha büyüğüne?” diye yazıp sonra da “suret-i haktan” (iyi niyetli gibi) görünecek kadar yüzsüz de yok demek. Onlara acımaz mısınız?
Paylaş