Paylaş
İddiamıza göre biz Türkler, ‘‘düşene’’ vurmayız. Hele ‘‘sığınana’’ hiç el kaldıramayız. Çünkü bize göre bunun aksini yapmak ne insanlığa, ne yiğitliğe, ne de dürüstlüğe yakışır.
İyi de... Ortada, bu iddiamızla yan yana getiremediğimiz iki örnek var.
Birini televizyonların haber saatlerinde izlemişsinizdir:
İstanbul'u karıştırmayı aklına koymuş sokak sergerdelerinden biri, 1 Mayıs olayları sırasında polisten kaçarken sığındığı yerdekilerin hiç de ‘‘dost’’ tavırlı olmadığını görünce pencereden atlamaya kalkar. Lakin onun dışarı sarkmasını fırsat bilen alt kat komşuları, bu kişiyi pencereden içeri çekerler. Burası da -iddiaya göre- bir ülkücü derneğidir.
Bir sopa da burada!
Öteki örnek daha vahim:
Bolu'daki İzzet Baysal Üniversitesi öğrencisi Kenan Mak, çıkan bir tartışma sırasında oraya gelen 20 kadar ‘‘ülkücü’’ genç tarafından dövülür ve bıçaklanır. Az sonra da ölür...
Yakıştı mı?
Hadi diyelim ki 1980'den önce ‘‘devleti komünistlerden korumak’’ gibi, ülkücü olmakla övünen kesimin -ipe sapa gelmez- bir bahanesi vardı.
Bu koruma işini de hukuka sahip çıkarak değil, cinayet işleyerek yapıyorlardı. Nitekim 12 Eylül'den sonra MHP hakkında açılan davanın iddianamesinde belirtildiğine göre 1971-80 yılları arasında toplam 694 kişi ‘‘ülkücü’’ler tarafından öldürüldü (4 Şubat 1995 Cumhuriyet).
Peki şimdi kimi kimden koruyorlar?
Solculardan deseniz, onların öyle 1980 öncesi gibi, sokak çeteleri kurup ‘‘faşist avı’’na çıkacak mecalleri kalmadı. Çünkü 12 Eylül döneminden sonra devletin sillesi enselerinde öyle bir ‘‘şak’’ladı ki... Feleklerini şaşırdılar. Akıllıları, yasalardan dışarı çıkmamayı öğrendi. Geriye, orada burada maraza çıkarmaya kalkan üç beş serseriden başka kimse kalmadı.
O nedenle anlamakta sıkıntımız var:
Alparslan Türkeş'in geçen sene kendilerine ‘‘Gerekirse üniversitelerde bir dönem kaybedin. Ama çatışmaya meydan vermeyin’’ talimatını gönderdiği (28 Şubat 1997 Hürriyet) ülkücüler şimdi kimin dediğini dinliyorlar?
Dahası: Hepimizden daha Türk olduğunu sanan bu Ülkü Ocakları mensubu yiğitlerin, kendilerine sığınan bir insanı pencereden içeri çekip eşek sudan gelinceye kadar dövmelerini nasıl açıklayacağız?
Kendimizi aldatmayalım: Özellikle üniversitelerde neler oluyor diye geriye dönüp bakınca görüyoruz ki, bu ‘‘ülkücü’’ takımın kafasında ve metodunda hemen hiçbir şey değişmiş değildir. Nitekim öğrenciler üstünde egemenlik kuracaklarına inandıkları tüm üniversitelerde her türlü zorbalığı yapmakta, en hazini çoğu kez polisten de yardım görmektedirler.
Devletin ‘‘büyük’’leri bunları normal mi sanıyorlar? Yoksa çareyi bizden mi bekliyorlar?
Paylaş