Paylaş
Kayseri’deki kilisenin restorasyonu üç yıl önce başladığına göre ortada “protokol” olsa da olmasa da belli ki o zaten açılacakmış. Ama öteki yani “Ermeniler taleplerini ortaya koymaya başladılar” diyen haberin üzerinde biraz durmak lazım.
Önce belirtelim:
Ermenilerin taleplerinde de yenilik yok. Şahsen biz bile taa 1968 yılında Los Angeles’ta görüştüğümüz Taşnaksiyun üyeleriyle tartışırken, “6 Osmanlı vilayetini geri alacağız” demeleri üzerine, “Size biraz pahalıya patlar. Bunun için ölecek 500 bin kişiniz var mı?” yanıtı verdiğimizi anımsarız.
Nitekim son olarak David Davidian isimli bir Ermeni aydını da 29 Haziran 2009 tarihli yazısında “Ermenistan topraklarının 30 bin kilometrekare olduğunu ama Sevr Antlaşması hükümlerine göre Türkiye’den 110 bin kilometrekare toprak almaları gerektiğini” savunuyordu.
Dünkü Hürriyet sadece toprak taleplerinin değil Türkiye’den “tazminat” taleplerinin de tüm hızıyla devam ettiğini, hatta Ermenistan’ın Bern Büyükelçisi Charles (Şahnur) Aznavour’un, 1924 tarihli, bilmediğimiz bir sözleşmeye atıfta bulunarak “O anlaşmayla vaat edilmiş toprakları almak için 85 sene daha bekleyemem” dediğini bildiriyordu.
Bunlar bir bakıma işin “fasa fiso” tarafı...
Asıl önemlisi son iki protokolü Ermenilerin nasıl gördüğü:
Protokole karşı çıkanları biliyoruz. Bunlardan örneğin Dr. Dikran Kaligian düşündüklerini 3 Ekim günü New York’ta doğruca Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın yüzüne söylemiş, onu, Ermenistan’daki Ermeniler ile Ermenistan dışındakilerin tarihi haklarından vazgeçmekle suçlamıştı.
Ama ötekilerin yani “protokol”ü destekleyenlerin bakışı ilginç. Örneğin Kanada’daki “Ermeni Kongresi” isimli örgüt üyeleri özetle:
“Protokolde ne Karabağ’a yapılmış bir atıf, ne de bizim soykırım iddiamızdan vazgeçmemizi gerektiren bir husus var.
Kurulması öngörülen komisyon da soykırım konusunu değil, iki hükümet arasındaki ilişkileri konuşacak. Burada günlük konularla ilgili görüş üretilecek” diyor.
Keza “Ermenilerin tazminat ve toprak taleplerinden vazgeçmelerinin hiçbir şekilde söz konusu olmadığını” vurguluyor.
Demek ki Ermeniler yönünden verilmiş hiçbir ödün yok.
Kanada’daki Ermeni Kongresi adına yapılan açıklamada bu görüşlerinin dayanağı olarak da “Protokol”ün resmi metni aktarılıyor.
Neyse ki “Protokol”ün “1921 tarihli Kars Anlaşması’nı tanıma anlamına gelmediği” yolunda bir laf etmemişler.
Bir de onu söyleselerdi Sayın Şükrü Elekdağ’ın bu protokolün “Ermeniler tarafından aynen böyle anlaşılacağı” yolundaki eleştirilerini anımsatıp, birilerine “Bakın gerçek neymiş?” demek gerekirdi.
Paylaş