Durumun özeti...

ANKARA’da aşağılık bir serserinin hepimizi vurması, haklı olarak dikkatlerimizi bu terör eylemine çevirdi.

Oysa öte yanda hükümet, Türkiye’nin Terörle Mücadele Temsilcisi Edip Başer’i aynı gün görevden almıştı.

"Artık terörle mücadeleye gerek kalmadığı için" mi, yoksa "Edip Başer ve arkadaşları kendilerinden bekleneni yapamadıkları için" mi?

İkisi de değil...

Gerçeği öğrenmek istiyorsanız, dünkü Bugün gazetesinde Murat Çelik tarafından gün ışığına çıkarılan, bugün de arkadaşımız Uğur Ergan tarafından ayrıntılarıyla yazılan haberin özetini aşağıda okuyun.

Görevde 8 ay kalan ama fiilen hiçbir şey yapmasına izin verilmeden görevden alınan emekli Orgeneral Edip Başer’in yardımcısı, emekli Tümgeneral Yaşar Karagöz’ün anlattıklarını kendi ağzından dinleyelim:

"28 Eylül 2006’da atama yazım yazıldı. Sayın Başbakan bu yazıyı 9 Ocak 2007’de imzaladı.

Görevden alınma yazımız Başbakan adına Müsteşar Vekili Emin Zararsız imzasıyla geldi.

8 ay devletten 5 kuruş almadık.

İnsan hiç olmazsa yaptığı hizmetler karşısında bir teşekkür bekliyor ama eden olmadı. Abdullah Gül, kamuoyunda sevecen bir insan olarak tanınır. Bundan dolayı, belki ulaşırım diye onu aradım. Telefonuma geri dönseydi, ’
3.5 ay gecikmeli de olsa atama yazımı Sayın Başbakan imzaladı. Bari görevden alınma yazımızı, bir teşekkürle birlikte siz imzalasaydınız’ diyecektim.

Bu görev için ne Edip Paşa ne de ben beş kuruş para talep etmedik. Sayın Başbakan ’
Size örtülü ödenekten para verelim’ dedi. Biz de ’Hayır, bizim emekli maaşımız var, yetiyor bizlere. Önemli olan devlete hizmet etmektir’ dedik.

Edip Paşa’nın 13 Eylül 2006’daki atama yazısında ’
Bütün talepleri ivedilikle karşılanacaktır’ emri var.

Ya Sayın Başbakan’ın bu emri gerçek değildi, ya da Müsteşar Ömer Dinçer yerine getirmedi. Dinçer’den iki üç defa randevu istedim. Sonuçta başbakanlık bürokrasisinin büyüğü, ’
Ben de burada çalışmaya başladım. Desteklerinizi bekliyorum’ diyecektim.

Bir defa olsun telefonuma çıkmadı. 8 ay boyunca birbirimizi görmedik. Beni şimdi görse inanın tanımaz, çünkü yüzümü görmedi.

Dinçer ilginç bir insan. Ağırdan alarak, önemsemeyerek, insanları bekleterek, görüşmeyerek, aşağılayıcı bir tavır içinde. Böyle davranarak bir şekilde işkence yapıyor insana.

Bu kadar zaman, orada bulunduk. Sayın Başbakan’ın kadrosundan bir kişi, ’
Hayırlı olsun, bir ihtiyacınız var mı, yok mu?’ diye sormaz mı? İnanın sadece bir kişi dışında, kimse hayırlı olsun demedi.

Bir tek sekreterimiz Melek Hanım dışında ne faks var, ne fotokopi makinesi. Bütün bu ihtiyaçlarımızı diğer birimlere giderek karşılıyorduk.

İnanmayacaksınız ama çayımızı, şekerimizi bile Edip Paşa bizzat cebinden ödedi."

Terörle mücadele için görevlendirdiklerimize yaptığımız muameleye bakın, sonucu anlayın.
Yazarın Tüm Yazıları