Oktay Ekşi: Derviş'in iki kaygısı...






Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

ESKİDEN ‘‘Hacı yolu bekler gibi’’ diye bir deyim vardı. Washington'daki ilk temaslarını tamamlayan Devlet Bakanı Kemal Derviş'in yolunu işte öyle hacı yolu bekler gibi bekler olduk.

Derviş gelecek. Kendisinin ‘‘ulusal’’ olması gerektiğini ısrarla söylediği yeni bir ekonomik kurtuluş programı çizecek.

Bunu önce hükümete, sonra da kamuoyuna benimsetecek ve uygulamaya geçecek.

Derviş'in vurguladığı -ve çok doğru bulduğumuz- ikinci bir nokta daha var:

Bu program tam bir ekip anlayışı içinde çalışarak uygulanırsa sonuç alınabilir. Yani tek başına Kemal Derviş, ağzıyla kuş tutsa yetmez.

Programın ulusal bir kimlik kazanması önemli. Ancak hiçbir programın başlığına ulusal yazarak onu ‘‘ulusal program’’ yapamazsınız. Ulusallık toplumun siyasi, sosyal, kültürel tüm kesimlerinin o programı benimsemesiyle sağlanabilir.

Buna muhalefet partileri de dahildir.

Yetmez... Memuru, emeklisi, işçisi, çiftçisi ve işvereniyle toplumun temel direği konumundaki tüm kesimlerin desteğini açıkça sağlamak zorunludur. Bunu sağlamak kolay değildir.

Ama Kemal Derviş'in şu anda sahip olduğu yüksek prestij dürüst ve hatasız uygulamalarla güçlenirse, o kesimlerin de anlayış ve desteğini sağlamak mümkün olur.

Bu noktada belki de yapılacak en doğru şey, 19 Şubat krizi sonucu Hazine Müsteşarlığı'ndan istifa eden Selçuk Demiralp'in arkadaşımız Erdal Sağlam'a söylediği gibi işçi, işveren gibi kesimlerin desteğini yazılı bir taahhüde dönüştürmelerini istemektir. Çünkü aksi halde hem destek veriyor gibi görünüp hem de sıra fedakárlığa gelince birçoğu kaçmaktadır.

Keza daha önce Türk Telekom'un özelleştirilmesi söz konusu olunca görüldüğü gibi, hükümetin aldığı kararı bir bakan (Ulaştırma Bakanı) engellerse bir yere varılmaz. Hükümet politikasını benimsemeyen bakanın yapacağı tek şey istifa etmektir.

Derviş'in uyumlu bir ekiple çalışma düşüncesi de yerindedir. Bu konuda bize kalırsa Derviş'in en önemli eksiği Türkiye bürokrasisini bilmemesidir. O nedenle ekibini kurarken hem konusunun uzmanı olan hem de devlet bürokrasisini iyi bilen, kişiliği ve mazisi itibariyle bürokrasiden gelecek engelleri aşabilecek birikime sahip olan isimler aramalıdır. Bu açıdan Hazine Müsteşarlığı'na, Zekeriya Temizel'den boşalan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Başkanlığı'na ve Merkez Bankası Başkanlığı'na getirilecek isimler son derece önemlidir.

Diğer ikisini bilemiyoruz ama Zekeriya Temizel'in yerine halen bu kurulun Başkanvekili sıfatıyla görevi sürdüren ve daha önce Maliye Bakanlığa Müsteşarlığı, sonra da TBMM Plan-Bütçe Komisyonu Başkanlığı yapan Biltekin Özdemir'den daha uygun bir ismi, biz Türkiye'de göremiyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları