Oktay Ekşi: Bu rezalet sürsün isteniyor

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar nüfuzu olan devlete bakın... Bayrampaşa Cezaevi'ndeki şerirlerle 30 yıldan beri başedemiyor. Sonra da ‘‘büyük devlet’’ olmakla övünüyor.

Büyük Devletin Başbakanı resmen ziyaret ettiği bir ülkede tutar da bir Banka Genel Müdürü'nün ayağına gider mi?

Başbakan Ecevit eğer gerekli duyarlığı göstermezse, önümüzdeki günlerde bu dediğimize tanık olacaksınız. Çünkü ABD ziyaretiyle ilgili programı yapanlar Ecevit'in Dünya Bankası Başkanı sıfatlı bir bürokratla görüşmesi için bu bankanın bir otelde kullandığı ofise gidecekmiş.

Sadece şu iki örnek bile gerçek durumun ne olduğunu göstermeye yetiyor. Ama biz şimdi yine cezaevi meselesine dönelim:

Önceki gün İstanbul'un anlı ve şanlı Bayrampaşa Cezaevi'nde yine uzun yıllar unutulmayacak bir skandal yaşandı:

Cezaevine hangi şerir grubunun hükmedeceği meselesi yüzünden silahlar çekildi. Yüzlerce mermi yakıldı. Tam bir bir meydan savaşı oldu. Yedi kişi öldü, 3 kişi yaralandı.

Tüm Yargı-Sen isimli sendikanın Başkanı Tekin Yıldız'ın söyledikleri bu olayı gayet iyi açıklıyor:

‘‘... Cezaevi mafya için cennet haline getirilmiş durumda. Buralarını 5 yıldızlı otel gibi kullanıyorlar. (...) Kendi koğuşlarına kokoreç makinesi sokabilen mahkûmlar var. (...) Mafya liderleri devletin gözünün içine baka baka içeriye silah, cep telefonu sokabiliyor. Devletin gözü önünde dışarıdaki kanunsuzlukları cep telefonu ile yönetebiliyorlar. Devlet bunları görmezden geliyor.’’ (8 Mart 1998 Gazeteler).

Ne demek ‘‘görmezden geliyor’’... Tam tersine buna yardım ediyor.

Etmese bir tutuklunun cezaevine berberi, özel aşçısı ve korumaları ile birlikte girmesine izin verilebilir mi? (5 Şubat 1999 Gazeteler).

Cezaevine böyle giren bir tutuklunun oraya 12 buzdolabı, 2 derin dondurucu, üç çamaşır, iki bulaşık makinesi 2 dikiş makinesi, 17 televizyon, 20 müzik seti, koltuk ve yatak odası takımı hediye etmesine göz yuman devlet büyük olabilir mi? Bu, rüşveti memurun değil de devletin alması değil midir?

Cezaevinde hamile kalan mahkûmdan söz etmiyoruz (3 Ekim 1999 Hürriyet). İçeri sokulan tabancalardan, uyuşturucudan da...

Bu kadar rezaletin yıllardan beri sürüp gelmesi sizce bir tesadüf mü yoksa bir yönetim beceriksizliği midir?

Bize kalırsa ikisi de değil...

Bu düpedüz, cezaevlerinin içindeki mahkûmlar özellikle de mafya tarafından yönetilmesinde çıkarı olanların eseridir. Çünkü bu durumun devamı ancak mafyanın cezaevlerindekileri soyarak kazandığı paradan hisse alan üst düzey yetkililer sayesinde mümkündür.

Yoksa kendisinde devlet haysiyeti olan hiçbir devlet bu kepazeliğe bu kadar yıl izin vermez.



Yazarın Tüm Yazıları