BİNGÖL'de yüz kadar yavruyu toprağa gömdük ya... Şimdi hepimiz çok akıllıca laflar ederiz. Çünkü araba çamura battıktan sonra konuşmaya, özellikle kendimizin yapmadıklarını başkasından istemeye bayılırız.
Bir de bağıra çağıra gelen felaketi önemsemeyi ve gerekli önlemleri almayı becerirsek, tamam...
Hayır... Tamam değil. Biz önlemi de alırız ama hemen ardından o önlemi sıfıra indirmenin yolunu da buluruz.
Şimdi siz bu satırları 3 Mayıs günü okuyorsunuz. Bundan aylar önce Radikal Gazetesi'nde, bizim ‘‘alınan önlemi nasıl dejenere ettiğimizi’’ anlatan ilginç bir haber yayınlandı:
Selim Efe Erdem imzalı ve 13 Şubat 2003 tarihli haberde, İstanbul'da yaşayanların bir süredir dikkatini çeken, çeşitli yol kenarlarına bırakılmış, kavuniçi renkli kocaman konteynerler konu edilmişti.
Üzerlerindeki yazıdan bu konteynerlerin ‘‘Deprem olursa, ilkyardım ihtiyacını karşılamak için gerekli malzemeyle dolu olduğu’’ anlaşılıyordu.
Tabii böyle bir durumda o konteynerleri kim nasıl açar, içindeki malzemeyi kimlerin kullanması gerekir?
Bunları üç beş bürokratın bilmesi yeterli sayıldığı için konteynerler oradan geçenleri, geçenler de konteynerleri seyredip durdu...
Hálá da duruyor.
Derken yukarıda sözünü ettiğimiz haberden anlaşıldı ki... Bu konteynerleri valilik hazırlatmış. Ama sıra onları şehrin hangi noktalarına koymak doğrudur sorusuna gelince... 250 adet konteyneri hazırlatan valiliğin gücü bu işe yetmemiş!?
Ve sorunu çözmek için vali muavinlerinin üye, başkanın da vali olduğu bir dernek kurulmuş. Bu dernek -devlete ait konteynerleri- şehir içinde uygun yerlere koyma işini, bunlardan 100'ünün üstüne reklam panosu koyma izni verilmesi koşuluyla, bir reklam firmasına bırakmış.
Siz reklamcı olsanız, bu konteynerleri bir deprem anında halkın en kolay şekilde yararlanabileceği noktaya mı koyarsınız, yoksa o yöreden en çok insanın geçtiği, böylece konteyner sayesinde en çok insana reklam yapılabilecek yere mi yerleştirirsiniz?
Nitekim İstanbul'un depremsellik yönünden en tehlikeli bölgesi olan Avcılar'a sadece 3 (yazıyla üç) adet konteyner koymuşlar. Ama Beşiktaş'a 20, Kadıköy'e 19 adet dağıtmışlar.
Üstelik tüm bunlar, ilgili belediyelere sorulmadan ve izin alınmadan yapılmış.
İşte size harika bir ‘‘depreme karşı alınmış önlem’’ örneği...
Tanrı korusun... Bir deprem olur da o konteynerlerden yararlanmak zorunda kalırsak, bilesiniz ki... Kim açacak, nasıl kullanacak sorularına yanıt buluncaya kadar çoğumuz öteki dünyayı çoktan boylamış oluruz.
Ama ne gam! Fıstık gibi konteynerlerimiz var ya...
Depremin üstünde durulacak daha belki bin tane yönü var. Ama sadece bu bile durumumuzu anlatmaya yetmiyor mu?