Bakış...

HER yılın sonunda medya organları ‘‘Geride kalan yıl boyunca neler oldu?’’ sorusuna yanıt veren yayınlar yaparlar. Onlara bir de ‘‘Önümüzdeki yıl neler olacak?’’ sorusuna yanıt veren ‘‘astrolog’’lar mı dersiniz, ‘‘káhin’’ler mi, ‘‘müneccim’’ler mi yoksa ‘‘falcı’’lar mı, her ne derseniz deyin, işte o ‘‘gelecek okuyucu’’ların iddiaları eklenir.

‘‘Önümüzdeki yıl üç devlet başkanına suikast yapılacak, beş büyük deprem olacak, iki önemli savaş çıkacak...’’ türü laflar.

Hani ‘‘iki vakit sonra bir büyük müjde alacaksın’’ der gibi... Nasıl olsa bir gün iyi bir haber alırsın...

Bazen biraz daha somut olabilir bu sözler:

‘‘Usame bin Ladin yakalanacak. Çin ile Tayvan çatışacak’’ gibi.

Merak eder dururuz... Bir yılın başında söylenen bu ‘‘kehanet’’ türü lafları o yılın sonunda irdeleyen hiç var mı?

Biri çıkıp bunu yapsa da şu gelecek okuyucuların marifetini anlasak...

Doğrusunu söylemek gerekirse biz bu ‘‘kehanet’’leri hiç ciddiye almayız. Bizi ‘‘gerçeğin kendisi’’ ilgilendirir. Yani ‘‘ne olmuş?’’ ona bakarız. ‘‘Ne olacağı’’na da o konuyla ilgili verilerin tam ve objektif bir şekilde değerlendirilip değerlendirilmediğine dikkat ederek kulak veririz.

Bu açıdan bakınca, 2003'ü ‘‘insanlık’’ yönünden ‘‘kayıp’’ bir yıl olarak hafızamıza kaydettiğimizi baştan vurgulamak gereğini duyuyoruz.

Kayıp yıl, çünkü insanlık, hukukun üstünlüğü ve insan hakları yönünden en büyük darbeyi Başkan Bush'un ve onun aziz yardımcısı İngiltere Başbakanı Tony Blair'in elinden 2003'te yedi:

Bu iki liderin ülkeleri (onları Romanya ve Hindistan da izledi) öyle yasalar çıkardılar ki, hukuk devleti kavramıyla açıklanmaları mümkün değil.

Örneğin, önce adaletin herkes için eşit olması ilkesini çiğnediler. Bu yüzden, terör zanlısı bir insan, onların kendi vatandaşı ise farklı, değilse farklı yargılama ve ceza alma kuralına tabi tutuldu. Başkan Bush bu kişinin üstelik mahkemede değil bir askeri komisyon tarafından yargılanması yolunu açtı.

Gerek bireysel hukuka karşı yapılan bu saldırı, gerekse Irak'a yapılan ABD-İngiltere saldırısı, uluslararası hukukun son 250-300 yıldaki kazanımlarını ayaklar altına aldı. İnsanlığı en az 250 yıl geriye götürdü.

Kehanet gerekiyorsa, bu gerçeğe bakarak diyebiliriz ki, ‘‘Uluslararası ilişkilerde artık, sadece güçlü olanın sözü geçecek. Bu da bir süre sonra insanlığı, karşılaşabileceği en büyük savaşa sürükleyecek’’.

Ama biz kehaneti yine káhinlere bırakalım. Kendi dünyamıza dönelim:

Geride kalan yıl Türkiye açısından bir öncekinden daha olumlu idi. En azından ‘‘demokratikleşme’’ yönünde, ‘‘ekonominin toparlanması’’ doğrultusunda iyi adımlar atıldı. Ne var ki, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı bu ‘‘olumlu’’ karne notlarına rağmen, ‘‘dış politikada’’ tam bir ‘‘şaşkınlık’’ ve ‘‘kararsızlık’’ tablosu sergiledi.

İçeride de eskiden ‘‘partizanlık’’ dediğimiz ‘‘kadrolaşma’’nın en bayağı ve en kaba örnekleriyle büyük hayal kırıklığı yarattı.

Kuşkusuz geride kalan tüm bir yılın ele alınacak konuları bunlardan ibaret değil. Ama zararı yok. Türkiye'yi siz de bilirsiniz biz de... Nasıl olsa öteki konular yine karşımıza çıkar. Onları da o zaman irdeleriz.
Yazarın Tüm Yazıları