Suriye’deki gelişmeler ve Münih’in düşündürdükleri.....

Türkiye’nin Afrin operasyonu hızlanarak sürüyor.

Haberin Devamı

Şam rejimi ile YPG arasında anlaşma sağlandığı ve rejime bağlı milis güçlerinin Afrine gireceği yönündeki haberler ve daha sonra rejim yanlısı bazı milislerin Afrin şehir merkezine gitmeye çalışmaları ve silahlı kuvvetlerimizin açtığı uyarıcı topçu atışlarıyla geri çekilmeye zorlanmaları durumu değiştirmedi. Ankara’nın Afrin’deki   kararlılığı aynen devam ediyor ve Zeytin Dalı operasyonunu Afrin PYD/YPG’den temizlenene kadar devam edeceği çok açık.

 

Şam rejimi ve PYD/YPG arasında temasların hız kazandığı ve Afrin’de sıkışan PYD/YPG’nın Şam rejimini bir şekilde Afrin’e çekme çabası içinde olduğu anlaşılıyor. Haklı olarak, Rusya ve İran’ın açık desteği olmadan, Şam rejiminin sıcak bir çatışmaya dönüşecek şekilde Türkiye’yi Afrin’de karşısına almaya cesaret  edemeyeceğine işaret ediliyor. Rusya’nın ise Şam rejiminin böyle bir adımını onaylamayacağı ve Ankara’yla  Suriye bağlamında yürüttüğü işbirliğini tehlikeye atmayacağı da altı çizilen hususlar arasında.

Haberin Devamı


Vaşington’dan şu ana kadar Şam rejimi ile Suriye’deki “yerel müttefiği” durumuna getirdiği PYD/YPG arasındaki temasları ve işbirliğini nasıl gördüğü  konusunda anlamlı  resmi bir açıklama gelmiş değil. Ancak , bu son gelişmeler en azından ABD Savuma Bakanı Mettis’in YPG’ye her istediklerini yaptırabileceklerini ima eden ifadelerini de pek doğrulamıyor. Vaşington PYD/YPG’nin Şam rejimi ile temaslarını ve işbirliği arayışlarını ne ölçüde biliyor ve onaylıyor? PYD/YPG’nin her sıkıştığında Şam rejimine koşmasından ne ölçüde memnun? Herhalde Ankara bu soruların cavabını da bilmek isteyecektir.


Şam rejiminin PKK ‘ya desteği ve PKK’nın Suriye’deki uzantılarıyla bağlantıları esasen yeni değil. Şam’daki mevcut rejimin PKK ve terorist örgütlere destek
konusunda çok kötü bir sicili var. Ankara’nın da hafta başında gelen Afrin’de Şam-PYG işbirliği haberlerini ciddiye aldığı  ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin ve Hasan Ruhani ile yaptığı telefon konuşmalarında konuyu Rus ve İran’lı muhataplarıyla görüştüğünü izledik. Ankara’nın Şam rejimi ile PYD/YPG arasındaki “pazarlık ve kirli oyunlar” olarak değerlendirdiği temasları ve işbirliğini yakından takip ettiği ortada.

Haberin Devamı


Şam rejimi Doğu Guta üzerindeki baskısını da arttırmış görülüyor. Doğu Guta Astana’da çatışmasızlık bölgesi ilan edilen dört bölgeden biri. Ancak Esad abluka altında tuttuğu Doğu Guta’yı muhaliflerden geri alarak, başkent Şam ve çevresi üzerindeki kontrolünü tamamlamak ve muhalifleri burdan çıkartmak istiyor, çatışmaları tırmandırıyor. Rejim güçlerinin askeri operasyonlarından bölgede yaşayan 400 bin kadar sivil çok olumsuz şekilde etkileniyor.


Suriye’deki çatışma ortamı Şam rejiminin ülkenin tamamındaki kontrolünü arttırma yönündeki adımlarıyla tekrar tırmanırken, Suriye’nin Orta Doğu’daki genel tabloda süren bölgesel ve küresel güç mücadelesi içindeki yerinin  de ön plana çıktığı görülüyor. Orta Doğu’da ABD veya Rusya tarafından desteklenen bölgesel güçler arasındaki bölünme ve güç mücadelesi derinleşiyor. Bu mücadelenin bir yanında Vaşington’un desteklediği Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri ile İsrail, diğer yanında Rusya’nın desteklediği İran yer alıyor.

Haberin Devamı


Orta Doğu’da hızlanarak devam eden bölgesel güçler arasındaki bu çatışma geçen hafta gerçekleştirilen 54. Uluslararası Münih Güvenlik Konferansı’na da yansıdı.  Konferansa katılan İsrail Başbakanı Netanyahu ve Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Cubeyri ile İran Dışişleri Bakanı Zarif’in yaptığı karşılıklı suçlamalar ve uyarılar dünya kamuoyunun dikkatini çekecek ölçüde sertti.


Netanyahu  İran’ı “Suriye’yi kolonize etmeye çalışmakla“ suçlarken, İsrail’in Tahran’daki “tiranların“ İsrail’i “arka    bahçesinden“   tehdit etmesine ve İsrail’in güvenliğini tehlikeye düşürmesine izin vermeyeceğini ifade etti. Netanyahu Tahran’ın dünya güvenliği için en büyük tehdit durumuna geldiğini ileri sürdü. Cubeyri’nin İran karşıtı söylemleri de aynı sertlikte idi ve Tahran’ı tüm Orta Doğu bölgesini istikrarsızlığa sürüklemekle suçladı.

Haberin Devamı


Netanyahu’nun konuşmasını “sirk” gösterisi olarak nitelendiren Zarif ise Munih’te yaptığı konuşmalarda bölgede saldırgan tarafların İsrail ve Suudi Arabistan olduğunu mesajını  işledi. Münih’te ortaya çıkan tablo önümüzdeki dönemde Suriye ve tüm Orta Doğu’da bölgesel güçler arasındaki güç mücadelesinin artarak devam edeceğine, özellikle  Suriye ve Yemen’deki durumun daha da zorlaşacağına, İsrail ve Suudi Arabistan ile İran arasında doğrudan bir çatışmanın bir yerde patlak vermesi ve büyümesi tehlikesinin devam ettiğine işaret ediyor.


10 Şubat tarihinde  İsrail’in Golan bölgesinde İran’a ait bir İHA (insansız hava aracı) aracını düşürmesi, daha sonra bir İsrail F-16 savaş uçağının Suriye’den açılan ateşle düşülmesiyle başlayan  olayların Suriye’de  İsrail ile İran ve Hizbullah arasında daha büyük bir çatışmaya dönüşmesinin Rusya’nın girişimleriyle engellendiği anlaşılıyor.

Haberin Devamı


İsrail’in F-16 savaş uçağının düşürülmesinden sonra Suriye’de Şam çevresindeki 12 kadar Suriye, İran ve Hizbullah askeri tesisine karşı hava saldırısı düzenleyerek  misillemede bulunduğu haberleri basında yer aldı. İsrail’in Suriye’deki İran ve Hizbullah askeri varlığına karşı saldırılarını tırmandırmaktan Netanyahu-Putin telefon görüşmesinden sonra vazgeçtiği ortaya çıkıyor.

 

Yazarın Tüm Yazıları