Paylaş
Irak’ta yapılan seçimlerin üzerinden hemen hemen üç aya yaklaşan bir zaman geçti. Ancak 12 Mayıs 2018 seçimlerinin ülkeye istikrar getirdiğini söylemek zor. Her şeyden önce seçimlere yapılan itirazlar bitmiş değil. Irak’ta seçimlerde usulsüzlük iddiaları çerçevesinde yaşananlar, itirazlar hala devam ediyor. Özellikle Kerkük, Süleymaniye ve Halepçe’de seçimlere usulsüzlük karıştırıldığı şikayetleri seçimlerden bu yana sürüyor. Irak Türkmen Cephesi’nin Kerkük’te, (KYB ve KDP haricindeki) belli başlı siyasi partilerin ise Irak Kürdistan Bölgesinde seçimlerin yenilenmesi konusunda ısrarlı talepleri bulunuyor.
12 Mayıs 2018 tarihinde yapılan genel seçimlerin usulsüzlük ve oylamaya hile karıştırılması nedeniyle istendiği gibi gerçekleşmediği ortada. Bu konuda Irak Temsilciler Meclisinin ve Irak Anayasa Mahkemesinin aldığı bazı kararlar bulunuyor. Ancak 10 Haziran günü Bağdat’ta seçim sandıklarının tutulduğu deponun kundaklanması ve bu yangında kullanılan oyların önemli bir bölümünün imha olması başlatılan oyların elle sayılması sürecini engelleyecek bir gelişme gibi görünüyor.
Genel seçimlere ilişkin resmi sonuçların Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu tarafından Ağustos ayı başında ilan edilmesi bekleniyor. Resmi sonuçlar açıklandıktan sonra Irak’ta yeni hükümet kurulması çalışmalarının hızlanması beklentisi var. Açıklanacak (resmi) sonuçlara göre oluşacak yeni Meclis Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Meclis Başkanını belirleyecek. Irak’ta Başbakanın Şii, Cumhurbaşkanı’nın Kürt ve Meclis Başkanı’nın Sünni toplumdan gelmesi yönünde bir gelenek oluşmuş durumda. 2005 Anayasası ile kurulan Irak yönetim sistemi ülkede yürütme gücünü Başbakan’ın elinde bulunduruyor.
Konu hakkında daha önce kaleme aldığım bir yazımda Irak’ın 12 Mayıs genel seçimlerine büyük ölçüde bölünmüş bir şekilde gittiğini vurgulayarak, mezhep ve etnik temelde ayrılmış Irak toplumunun Şii, Sünni, Arap, Kürt ve Türkmen kesimleri içindeki bölünmelerin seçimleri ciddi şekilde (olumsuz yönde) etkilemesinin beklendiğini ifade etmiştim. (1 Mart 2018 tarihli ve Orta Doğu’daki Dengeler ve Irak Seçimleri başlıklı yazım).
12 Mayıs seçimlerinde Irak Temsilciler Meclisi’nin 329 sandalyesi için 205 siyasi parti, 143 siyasi partinin oluşturduğu 27 siyasi koalisyon ve yaklaşık 7 bin aday yarışmıştır. Gayrı resmi sonuçlara göre yeni Meclis’te (büyük küçük) 31 parti temsil edilecektir. Seçimlere katılım oranının (% 44,5 seviyesinde) düşük kalması Irak toplumunun siyasi hayata olan ilgisinin ve siyasi sisteme güveninin azaldığını göstermektedir. Bu oranın 2005 yılından bu yana Irak’ta düzenlenen seçimler arasında en düşük katılım oranı olarak kayda geçtiğine, 2014 genel seçimlerine katılım oranının %62 olduğuna işaret edilmektedir.
12 Mayıs 2018 seçimlerinin (resmi olmayan) sonuçları oldukça ilginçtir. Irak seçimlerinin ABD ile İran arasında da ciddi bir rekabete neden olduğu, bu iki ülkenin de seçimleri etkilemeye çalıştıkları bilinmektedir. ABD, Irak’ı işgal ettiği 2003 yılından bu yana Irak üzerinde etkisini sürdürmektedir. ABD’nin Irak’ta bulundurduğu asker sayısı tekrar yükselme eğiliminde girmiş ve 6 bin civarına çıkmıştır. ABD’nin Saddam Hüseyin rejimini yıkmasından sonra ülkede Şii kesimin artan rolüne paralel olarak İran da Irak üzerindeki etkisini arttırmıştır. Bugün Irak üzerinde ilginç ve ilginç olduğu kadar ironik bir Vaşington-Tahran mücadelesi ve çatışması yaşanmaktadır.
12 Mayıs seçimlerinin ABD (ile Irak’taki müttefiki İngiltere) ve İran için “hayal kırıcı” geçtiğine işaret edilmektedir. Seçimlerde ABD şimdiki Başbakan Haydar İbadi ve partisi Zafer İttifakı’nı açık bir şekilde desteklemiştir. İran ise desteğini (Şii milis güçleri Haşd-i Şabi ile ilişki ve bağları bilinen) Hadi Amiri liderliğindeki Fetih İttifakı’na vermiştir. Eski Başbakan Nuri Maliki liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu ile Ammar El Hekim liderliğindeki Ulusal Hikmet Akımı Koalisyonu’nun da Tahran’a yakın oldukları bilinmektedir. Seçimlerden birinci parti olarak (Şii ancak Arap milliyetçisi olarak tanınan) Mukteda Sadr’ın “Sadr Hareketi” tarafından kurulan Sairun Koalisyonu’nun çıkması “sürpriz” olarak karşılanmış, bu sonuç ne ABD ne de İran’a yakın olmadığı bilinen, Mukteda Sadr’a Irak siyasi hayatında daha geniş bir rol oynama imkanı getirmiştir.
12 Mayıs seçimlerinin Irak nüfusu içindeki Şii-Sünni ve Arap-Kürt-Türkmen ayrımları kadar bu kesimlerin kendi içindeki bölünmeleri de ortaya çıkarttığı görülmektedir. Irak Şii kesimi kendi içinde 5 büyük koalisyona (Sairun, Fetih İttifakı, Zafer İttifakı, Kanun Devleti Koalisyonu, Ulusal Hikmet Akımı Koalisyonu) ve daha küçük parti ve koalisyonlara bölünmüştür. Irak Sünni kesimi içindeki bölünmeler de seçimlerde kendisini göstermiştir. Bu çerçevede Usama Nuceyfi, Selim Cuburi, Cemal Karbuli, Hamis Hançer ve Muhammet Temimi gibi önde gelen Sünni siyasetçilerin “Ulusal Mihver İttifakı” adı altında birleşme çabalarının sürdüğü izlenmektedir.
Şii ağırlıklı partiler içinde yeni Başbakanın kim olacağı konusunda süren görüş ayrılıklarının bir benzerinin Sünni ağırlıklı partiler arasında Meclis Başkanının kim olacağı ve yeni hükümette (Sünnilere düşecek) bakanlıkların nasıl paylaşılacağı konusunda devam ettiği görülmekte, bu durum Irak siyasi hayatının daha da karmaşık bir hale gelmesine neden olmaktadır. 12 Mayıs seçimleri sonuçları Irak toplumunun Arap kesimi içinde bulunan bölünmelerin Irak Kürt ve Türkmen nüfusu içinde yaşandığını da (bir kez daha) göstermiştir.
Gayrı resmi seçim sonuçlarına göre Irak Temsilciler Meclisi’ne 3 Kürt ağırlıklı parti (Kürdistan Demokrat Partisi, Kürdistan Yurtseverler Birliği ve Goran) girmiş olmakla beraber, Irak Kürt bölgesindeki küçük partiler Süleymaniye ve Halepçe’de KYB kaynaklı usulsüzlükler nedeniyle seçim sonuçlarını reddetmiş ve bağlayıcı görmediklerini açıklamışlardır. Irak Türkmen Cephesi de Kerkük’te KYB kaynaklı seçim usulsüzlüklerinden şikayetlerini sürdürmektedir. Özellikle Sünni ve Şii bölünmesi sebebiyle bir bütün halinde hareket edemeyen Türkmenler farklı parti koalisyonlarından Meclise 9 milletvekili sokabilmişlerdir.
12 Mayıs (Meclis) seçimlerinden sonra Irak’ın önünde duran önemli bir sorun ülkenin yeni Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanı ile Başbakanının seçilebilmesidir. Yeni Başbakanın bulunmasından sonra Meclis’te çoğunluğu sağlayacak bir (koalisyon) hükümetin kurulması gerekmektedir. Seçimlerden bu yana Irak’ta izlenen gelişmeler yeni Başbakanın bulunmasının kolay olmayacağına işaret etmektedir. ABD ve İngiltere tarafından da desteklendiği bilinen şimdiki Başbakan Haydar İbadi’nin göreve devam etmek istediği bilinmektedir. İbadi’nin Başbakan kalmasının (aralarında Suudi Arabistan’ın da bulunduğu) bazı komşu ve Arap ülkeleri tarafından da desteklediği görülmektedir. İran’ın ise Irak’ta Başbakan olarak Hadi Amiri’yi görmek istediği konuşulmaktadır. Son gelişmeler İbadi’nin göreve devamının zorlaştığını gösteren yöndedir.
Sairun Koalisyonunun Meclis’te 1. parti olmasıyla Irak’da ağırlığı artan Mukteda Sadr’ın Başbakan Haydar İbadi’yle arasının iyi olamadığı bilinmektedir. Sadr dün yayınladığı ve “ulusal şartname” adını verdiği belgede yeni “milliyetçi”, “bağımsız” ve “partiler üstü” bir başbakan istediğini açıkça ifade etmiştir. Sadr’ ın “müstakbel” Başbakanda aradığı nitelikler arasına “çifte vatandaşlığının bulunmamasını” da eklemesi ilginçtir. Haydar İbadi’nin Irak dışında İngiltere vatandaşlığının da bulunduğu bilinmektedir. Mukteda Sadr’ın (Başbakan yanında) Bakanlar Kurulu üyelerinin de Meclis dışından gelmesini istediği ve teknokratlardan oluşan bir hükümeti tercih ettiği de bilinmektedir. Sadr bu görüşünü dün yayınladığı belgede de yinelemiştir.
Irak Dini Merceiye makamında bulunan Ali Sistani de daha önce yaptığı bir açıklamada yeni başbakanın “güçlü ve muktedir” olması gerektiğine işaret etmiştir. Irak Şii kesiminin dini lideri durumundaki Ali Sistani’nin siyasi hayattaki rolü İran’daki dini liderin (Ali Hamaney) durum ve pozisyonundan çok farklıdır. Bununla beraber Sistani’nin görüşlerinin Irak Şii partilerinin kararları üzerinde etkili olduğu da bilinmektedir. Bu gelişmeler 2014 yılı Eylül ayından beri Başbakan olan ve yeni Meclisteki 3. büyük partinin başında bulunan Haydar İbadi’nin Başbakanlık görevinde kalma şansını oldukça azaltmış görülmektedir.
Irak’ta seçim sonrası bu gelişmeler meydana gelirken ülkenin ciddi bir ekonomik krizin içerisine girdiği konuşulmakta, ülkenin Şii nüfusunun yoğun olarak yaşadığı (güney) bölgelerinde şiddet içerikli sosyal huzursuzların yaşandığı izlenmektedir. Petrol üretimi ve limanıyla Irak ekonomisinin önemli bir merkezi olan Basra şehrinde, su ve elektrik kesintilerini ve ülkedeki yaygın işsizlik ve yolsuzlukları protesto etmek amacıyla Temmuz ayı ilk haftasında başlayan kitlesel gösteriler, kısa bir sürede şiddet olaylarına dönüşmüş ve ülkenin Şiilerin yaşadığı güney vilayetlerinde hızla yayılmıştır.
Irak Hükümetinin Basra, Necef, Kerbela ve Bağdat gibi büyük şehirleri de etkileyen güney vilayetlerindeki sokak gösterilerini (internet erişiminin engellenmesi, yoğun gözaltılar ve yer yer sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi gibi tedbirlere rağmen) kontrol altına almakta zorlandığı, can ve mal kaybının büyüdüğü izlenmiştir. Başbakan İbadi, Şii dini lider Sistani ve ülkedeki diğer Şii siyasetçiler konuyla ilgili yaptıkları açıklamalarda halkın gösterileri haklı sebeplerle yaptıklarını teslim edilmekte, ancak göstericilere şiddetten ve kamu düzenini bozucu eylemlerden kaçınmaları çağrısında bulunulmaktadır.
Bazı acil önlemler ve Elektrik Bakanının görevden alınması ile yerel makamlarda görev değişiklikleri gibi tedbirlerle göstericilerin tepkilerinin yatıştırılmaya çalışmasına karşılık, Şii bölgelerinde patlak veren olayların Irak’taki siyasi ve ekonomik yapısal sorunlarla yakından ilişkili olduğu açıktır. Son gösteri ve olayların İbadi’nin yeniden Başbakanlığını zorlaştırdığı da konuşulmaktadır.
Irak’ın güneyindeki protesto gösterilerinin bölgedeki aşiret yapısı ve ülkedeki ABD-İran çatışma ve rekabetiyle ilişkileri de üzerinde yoğun olarak konuşulan diğer hususlardır. Gösterilerde Şii aşiretlerin, İran ve ABD’nin rolü üzerinde duranların ve bu rolleri ön plana çıkartanların sayısı az değildir. Sonuçta Şii nüfusun yaşadığı güney bölgelerinde meydana gelen yoğun gösterilerin ciddi siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlarla karşı karşıya bulunan ve yıkıcı bir iç savaştan daha yeni çıkmakta olan Irak’da, 12 Mayıs seçimleri sonrası, siyasi çözümler bulma ve hükümet kurma sürecini daha da karmaşık hale getirdiği ve zorlaştırdığı açıktır.
Paylaş