Paylaş
Bunun haklı nedenleri var. Kuzey Kore’nin 2006 yılından beri nükleer bir güç olduğu biliniyor. Kuzey Kore ilk nükleer denemesini yapmadan 3 yıl kadar önce Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’ndan çekildiğini de açıklamıştı.
Kuzey Kore’nin nükleer silah programı ve elindeki nükleer silahlar konusunda çok sağlıklı bilgiler yok. Ancak bu ülkenin nükleer silah yanında kimyasal ve hatta biyolojik silahlar da ürettiği ifade ediliyor. Yani Kuzey Kore kitle imha silahlarına sahip ve kitle imha silahları programını her gün daha da geliştiren bir ülke.
Vaşington’u daha da fazla kaygılandıran husus Kuzey Kore’nin füze programı. Kuzey Kore elindeki kitle imha silahlarıyla Güney Kore, Japonya ve ABD’ni vurabilecek bir dağıtım sistemi; kısa, orta ve uzun menzilli füzeler üzerinde çalışıyor. Kuzey Kore’nin yaptığı her nükleer deneme ve özellikle orta ve uzun menzilli füze denemeleri Vaşington’da (bu arada Seul ve Tokyo’da) ciddi kaygılara neden oluyor.
ABD’nde Trump’ın yönetime gelmesinden sonra zaten gergin olan ABD-Kuzey Kore ilişkileri daha da kötüleşmiş gibi. Trump ve Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’un birbirlerine yönettikleri hakaretler ( “küçük roket adam-bunak” ) ile iki liderin de diğer tarafı nükleer silah kullanımıyla tehdit etmeleri ve bunu yaparken ellerindeki (nükleer silahları ateşleyecek) düğmelerin büyüklüğünü karşılaştırmaları dünya kamuoyunun dikkatini (esasında çok ciddi olan) bu konuya çekmiş durumda.
Kuzey Kore’nin özellikle orta ve uzun menzilli füze denemelerinden sonra Trump Yönetimi, Çin ve Rusya’nın da desteğini sağlayarak, Pyongyang’a 2006 yılından bu yana uygulanan Birleşmiş Milletler yaptırımlarının daha da kuvvetlenmesini sağladı. Bugün BM Güvenlik Konseyi’nin kararlarıyla Kuzey Kore’ye çok sıkı bir uluslararası ekonomik yaptırımlar rejimi uygulanıyor. Ancak bu yaptırımların Pyongyang üzerindeki etkileri konusunda görüş ayrılıkları var.
Bir süreden beri devam eden ve Trump yönetiminin bir sene önce Vaşington’da yönetime gelmesiyle tırmanmaya başladığı izlenimini veren Kuzey Kore sorunundaki son gelişme Güney Kore’nin soruna bakışıyla ilgili. Kısa bir süre önce seçilen ve göreve gelen yeni Güney Kore Cumhurbaşkanı Moon Jea-in, sorunun Kuzey ve Güney Kore arasındaki diyalog ile çözümüne ve Kuzey Kore ile işbirliğine, seleflerine göre, daha yakın ve istekli. Bu konuda gerekirse Trump Yönetimi ile ters düşmeyi bile göze alabileceği izlenimini veriyor.
Moon Jea-in Güney Kore’de düzenlenen Kış Olimpiyatlarını da kullanarak başarılı bir diploması gerçekleştirdi. Kuzey Kore’yi Olimpiyatlara davet etti. Hatta iki Kore sporcuları Olimpiyatlara birlikte katıldılar. Kuzey Kore lideri Olimpiyatların açılış törenine bir heyetle birlikte kız kardeşini gönderdi. Açılış töreninde Kim Jong-un’un kız kardeşi ile ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence aynı türbünde oturdular, ama görüşmediler.
Güney ve Kuzey Kore arasındaki Olimpiyat diplomasisi sonuç vermiş gibi gözüküyor. İlk önce iki Kore’nin devlet başkanlarının Nisan ayı içinde görüşme kararı aldıkları haberi geldi. Geçen hafta da ABD Başkanı Trump’ın Kuzey Kore Başkanı Jong-un’un davetini kabul ettiği ve Kuzey Kore Devlet Başkanı ile yüz yüze görüşeceği haberi uluslararası gündemin ilk sıralarına oturdu.
Güney ve Kuzey Kore Devlet Başkanları daha önce de 2 kere görüşmüşlerdi. Nisandaki görüşme iki Kore arasındaki 3. zirve olacak. Ancak eğer gerçekleşirse ABD Başkanı’nın Kuzey Kore Devlet Başkanı ile görüşmesi bir ilki teşkil edecek. Görüşmenin nerde yapılacağı, tarihi (İsveç’in adı geçse de, Mayıs ayı sonundan önce ifadesi kullanılsa da) henüz belli değil. Kuzey Kore şu ana kadar görüşmeyle ilgili bir açıklama yapmadı. Görüşmede masada ne olacağı açık değil. Vaşington bütün bu konulara açıklık getirilmesini için Kuzey Kore’nin tutumunu ortaya koyması beklentisi içinde görülüyor.
Yapılırsa Trump ile Jong-un’un görüşmesinden bir şey çıkar mı? ABD’nin amacı Kuzey Kore’nın kitle imha silahları ve füze programlarını durdurmak. Kuzey Kore ise muhtemelen içinde bulunduğu diplomatik yanlızlığa son vermek, kendisine uygulanan yaptırımları kademeli olarak kaldırmanın bir yolunu bulmak istiyor. ABD ve Kuzey Kore’nin farklı beklentileri bir şekilde birbirine yaklaştırılabilir mi? Çok kolay gözükmüyor. Ama Trump ile Jong-un’un biraraya gelmesi ABD ile Kuzey Kore arasında “kavga” yerine “diyalog” ortamını başlatabilir.
Kore, hemen 2. Dünya Savaşı’nın bitiminde, Soğuk Savaş’ın ilk yıllarında patlak veren bir sorun. Yani Soğuk Savaş’ın bir sonucu. 1950-1953 yılları arasındaki “milliyetçi” Güney ile “komünist” Kuzey arasındaki Kore İç Savaşı’nı kamuoyumuz da çok iyi hatırlıyor. Türkiye de, ABD ve müttefikleriyle birlikte Güney Kore yanında bu savaşa katılmıştı. 1953 yılında imzalanan ateşkes anlaşmasından bu yana Kore yarım adası ikiye (iki devlete) bölünmüş durumda.
50 milyon nüfuslu Güney Kore ile 25 milyon nüfuslu Kuzey Kore arasındaki farklar çarpıçı. Serbest piyasa ekonomisini ve çoğulcu serbest seçim sistemini uygulayan Güney ile katı komünist ekonomisi ve tek partili totaliter sistemi ile Kuzey birbirinden çok farklı. G-20 üyesi olan Güney Kore (kişi başına milli geliri 30 bin doları aşan) büyük bir ekonomi ve demokratik bir siyasi sistem kurmayı başarırken, Kuzey Kore bugün dünyadaki en kapalı ekonomik ve (iktidarın fiilen babadan oğula geçtiği) siyasal sistemlerden birine sahip.
Konuya Kore yarımadasındaki askeri dengeler açısından bakarsak durum oldukça farklı. Önemli bir askeri güç olan ve şimdi de kitle imha silahlarına sahip olan Pyongyang sadece Güney Kore için değil, Vaşington’un bölgedeki en yakın müttefiki Japonya ve hatta ABD’nin kendisi için bir tehdit oluşturuyor. Küresel olarak ekonomik ve siyasi önemi her geçen gün artan Çin’le birlikte değerlendirildiğinde Kuzey Kore, Uzak Doğu ve Pasifik Bölgesi’ndeki dengelerin ABD aleyhine dönmesinde rol oynuyor.
Vaşington Uzak Doğu ve Pasifik bölgesindeki başat statüsünü devam ettirebilmek amacıyla bölgede büyük güç bulundurmaya devam ediyor. ABD’nin Japonya’da 40, Güney Kore’de 35 bin civarında askeri, hava ve deniz üsleri var. ABD Güney Kore ve Japonya ile bölgede sıklıkla askeri manevralar gerçekleştiriyor. ABD ayrıca bölgedeki (özel statüyle kendisine bağlı) Guam Adası’nı adeta kalıcı bir “uçak gemisi” gibi kullanıyor. Kore yarımadasına 3 bin kilometre kadar uzaklıktaki Guam’da ABD’nin önemli hava ve deniz üsleri ve çok sayıda askeri bulunuyor.
ABD kadar olmasa da, Çin ve Rusya’nın da Kuzey Kore’nin kitle imha silahlarını geliştirmesinden ve füze programlarından çok da memnun olmadıklarını, özellikle Pyongyang’ın (zamansız) tek başına hareket etme “ içgüdülerinden” rahatsızlık duyduklarını söylemek mümkün. “Büyük” ülkelerin kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi konusunda (bir ölçüye ve yere kadar) birlikte hareket edebildiklerini izliyoruz. Bu, Kuzey Kore için olduğu kadar, bir kitle imha silahları yarışının patlama potansiyelinin çok yüksek olduğu Orta Doğu bölgesi için de geçerli.
Paylaş