Unutulan bır efsane: İngiliz Kemal

Bizim Boksörler Kulübü'nün ihtiyarları, arada bir toplaşıp rakıya muhabbeti meze edip hasret gideririz.

Üç kadehten sonra Taci İçsel'in şarkıcılığı tutar. Hüseyin Yıldırım ise, içmeden önce türkü çığırır da içince susar. Ama saz-söz dolaşıp laf boks üstüne noktalanır.

Son toplantıda, ‘‘Bölük pörçük bir tarihimiz bile yok. Bilinenlerin hepsi kulaktan duyma tevatürler’’ diye yakınıyorduk. Sonra da ilk Türk boksörü Sabri Mahir'in ruhuna kadeh kaldırdık. Sabri Mahir, Galatasaray Sultanisi'ni bitirmiş yurtdışında da birçok maç yapmıştır. Ama dünyaca tanınması Dünya Ağır Sıklet Maks Şimeling'in antrenörü oluşundandır. Şimeling, Kara Bomba Coe Luiz'i nakavt etmiştir.

Az konuşan ama oturaklı laf eden Kaptan Vural İnan,

‘‘Ama bir de ilk boksörlerimizden İngiliz Kemal vardı’’ diye söze karıştı.

‘‘Sen İngiliz Kemal'i nereden tanıyorsun?’’

‘‘İngiliz Kemal filminin boks sahnelerini ben yönetiyordum. İngiliz Kemal'le film nedeniyle tanıştık. Sonra kardeş gibi olduk. Cin gibi zeki, hareketli ve derya gibi bir adamdı. O sıralarda Macar eşiyle bir kotrada yatıp kalkardı.’’

‘‘Ben de onunla 1960 yılında tanıştım. Pazar Dergisi'nde anılarını yayınlamıştık. Vural Sözer yazıp Altan Erbulak resimlerini çizmişti. Günlerce beraberdik. Yetmişine yaklaşmıştı. Ama müthiş bir dans ustasıydı. Havada iki tur dönüp yere inince step tıkırdardı. İp atlayıp bölge boksu yapardı. Yaşlı bedeni hálá çelik gibiydi. Bir gün sigaramı yaktı. O çakmağı çok iyi tanıyordum.
'Zaten o senin çakmağındı' dedi. Çakmağımı götürürken ruhum bile duymamıştı. Muhteşem bir yankesiciydi’’ dedim.

ÇILGIN BİR MACERA

Birinci ağızdan İngiliz Kemal'i anlatmak isterim. Asıl adı Ahmet Esat Tomruk'tur. İstanbul Cerrahpaşa'da doğmuş, beş yaşındayken babası ölünce dayısının yanına sığınır. Bir süre sonra da Galatasaray Sultanisi'ne başlar. Okulda kartpostal merakı nedeniyle sık sık postaneye gider. Ama ikide bir postaneye gitmesinden huylanan Abdülhamid hafiyeleri küçük Esat'ı yakalar ve Jöntürkler'le ilgisi var diye eza cefa ederler. Dayısı Esat'ı kaçırtmak için bir Yahudi'yle para karşılığı bir gemiye bindirir. Ama İngiliz gemisinin kaptanı Esat'ı derya ortasında yakalar. Ortada para pul yoktur. Esat kaçaktır. Ama insancıl kaptan, Esat'ı sever, korur, sonra da evlat edinir. Esat, İngiliz olarak büyür, okur ve boksör olur. Üstelik yaman bir boksör olur, Paris'e maça gider. İlk Dünya Savaşı sırasında İstanbul'a döner. Zamanını Kemal Begof'un Beyoğlu'ndaki boks kulübünde geçirir. Rahat durmadığı için yakalanıp hapse atılır. Hapiste zamanın ünlü yankesicilerinden Koçaki adındaki Rum'dan, yankesicilik sanatını öğrenir. Bu sanat casusluk yaşamında hayatını bile kurtarır.

İşgal İstanbul'da, Esat sokaktadır. İşgal güçleri bol bol eğlence ve spor etkinlikleri yaparlar. Esat, boks karşılaşmalarına musallat olur. Zaten, ikinci anadili İngilizce'dir. İngiltere Ordu Şampiyonu Babi Spiler'le dövüşmek ister. İki karışlık bir Türk'ü tepelemesi İngilizler'e bayram olur. Salon İngiliz zabitan ve hanımları ve de İstanbul'lu Rumlar'la doludur. Ama aralarında gözleri umutla dolu birkaç fesli delikanlı da vardır.

İŞGALE BİR YUMRUK

İngiliz Kemal maçı anlatırken arada bir yerinden fırlayıp eskiv yapıyor, dans adımlarıyla sağ direğini mideye vurup sol kroşesini yukarıya sallıyordu. Bazen de Altan ve Vural tüy sıklet oldukları için beni konu mankeni niyetine kullanıyordu. Tarif için sol direk üstüne sol aparkat vurup eğilip mideye üst üste kısa yumruklar çakıp bana sarılıyordu.

‘‘Babi denen herif benim bir buçuk mislimdi. Fena bir sağı vardı ama yavaştı. Seyircinin gazına geldiği için bir an önce nakavt yapmak için haldır huldur tek yumruk sallıyordu. Ben de o yumrukları eskiv edip böğrüne gömülüp duruyordum. Bir ara ringde ağzını bozdu. Ben de ona en kenar mahalle küfüründen ve en sunturlusundan İngilizce giydirdim. Dangalak şaşırdı. Yedinci rauntta patlak lastik gibi soluyordu. Midesine iki dirsek, çenesine bir sağ kroşe çakınca suratıma nefretle baktı ve yere düştü. Ringden ayakta bile inemedi. Şampiyonu salla sırt götürdüler.’’

Bizim ihtiyar boksör takımı keyifle İngiliz Kemal'e kadeh kaldırdı.

Garbis Zakaryan,

‘‘Ona bir gece yapalım, adını yad edelim’’ dedi. Ama milli boksör ve sosyolog Hasan Çolakoğlu,

‘‘İngiliz Kemal'i Atatürk'ün casusu olarak biliyorduk. Üstüne filmler çekildi, romanlar yazıldı. Ceymiş Bond'u solladı. İngiliz Kemal casus muydu ve ne kadar casustu?’’ diye hır çıkardı.

‘‘O Kurtuluş Savaşı'nın bir casusuydu’’ dedim. İngiliz Kemal'in yaptıklarını bir bilim adamı olan dostum Profesör Haluk Oral'dan dinleyelim.

İZMİR İŞGALİNİ GECİKTİREN ADAM

Prof. Haluk Oral, Amerika'da ve Boğaziçi Üniversitesi'nde bir matematik hocası. Ama onmaz bir imza hastası ve araştırıcı.

‘‘10 yıl önce sahaflarda 'İşgal ve Mücadele Senelerinde bir İstanbul gencinin yaptıkları' adlı eski Türkçe 1926 yılında basılan bir kitap buldum. Yazarı K.Esad... Kitabın 56. sayfasında 'Yeni adım İngiliz Kemal!' yazıyordu.

Gençliğimde onca filmi seyredip onca romanı okuyunca İngiliz Kemal'in gerçeğini anlamak olmazdı. Devlet arşivlerini, anıları, tanıyanlarla konuştum, araştırdım, taradım. En sağlıklı bilgilere General Kazım Özalp'ın anılarında rastladım. İlk görevini Özalp Paşa vermiş. Esat Tomruk İstanbul işgalinde Avrupa'ya kaçıp bir vapura binmiş. Ama Çanakkale'de yakalanmış. Enver Paşa'yı kaçırmakla suçlanıp Çanakkale'de Paşa Çiftliği'ndeki cezaevine konur. Ama Esat kaçıp Biga'ya gelir. Yoksul köylüler, efeler silahlanmış düşmanı beklemektedirler. Genç Esat duygularını kitabında şöyle anlatır:

‘Yüreğimde duymadığım hisler uyandı, kanımın kaynadığını hissettim. İngiltere'de büyüdüm ama burası benim vatanım. Bu büyük mücadele içinde benim de bir yumruk katkım yok mu?’

Esat, artık Kurtuluş Savaşı'nın içindedir. Sıvas Kongresi'nde yollanan telgrafın emri üzerine Esat, Balıkesir'deki Miralay Kazım'a (Özalp) gider. Kazım Özalp, onun ismini değiştirir. Esat çok sevdiği dostu Kemal Begof'u düşünür. Adı artık Kemal'dir. Kılık değiştirip düşman arasında İngiliz kimliğiyle dolaştığı için arkadaşları ona İngiliz Kemal derler.

Kazım Özalp, İngiliz Kemal'den şöyle söz eder:

‘İngiliz Kemal, İstanbullu vatansever bir gençti. Kıyafet ve hüviyet değiştirip kendisini İzmir'e gönderdik. Yanındaki beyannameleri ve bombaları beraberinde götürdü. Şehrin uygun yerlerine bıraktı. Beyannamelerde İzmir ilhakı ilan edilirse Kuvayı Milliye'nin çok şiddetle davranacağı bildiriliyor ve düşman tehdit ediliyordu. Bunun üzerine İzmir'in ilhakı geciktirildi.’

İngiliz Kemal, defalarca düşman arasına girip istihbarat toplar. Ama en büyük başarısı Aznavur'la görüşmesidir. Amerikan Mister Düri olarak Aznavur çetesine katılır. Amerikan hükümetinin silah ve cephane göndereceğini bildirir ve Aznavur'a ihtiyaçlarını sorar. Sonra da Aznavur'un olanaklarını Ankara'ya bildirir. Kuvayı Milliye de o bilgiyle Aznavur çetesini tepeler.

Yine İngiliz ya da Amerikalı kimliğinde düşman arasına girip çıkar. Ama Antalya'da Çerkez Ethem'in fotoğrafçısı Necati tarafından tanınır ve yakalanır. Önce İzmir'e oradan da Atina hapishanelerine kapatılır. Yankesiciliği sayesinde 14 ay sonra kaçıp İzmir'e döner. Artık Kurtuluş Savaşı bitmiştir. Kemal, beş parasız kalır. Kumarhanelerde kazandığı paraları da mücadele için harcamıştır. Devletten para ve mevki talep etmez. Bazen dansör, bazen boksör, bazen şoför, bazen de krupiye olarak dünyanın dört bucağını dolaşır. Çok yaşlanınca 1964 yılında vatan hizmeti olarak maaş bağlanır. İki yıl sonra da İstanbul'da vefat eder.

Hakkında yazılmış 20'yi aşkın roman ve gişe başarısı yapan 2 film çevrilmiştir.’’

ÖLEN ÖLÜR KALAN SAĞLAR...

Prof. Haluk Oral'ın anlattıkları özetin özeti oldu.

Uzun yıllar önce karlı bir gecede Beyoğlu'ndan Taksim'e doğru yürüyordum. İngiliz Kemal bir lokantanın cemakánındaki yemeklere bakıyordu. Boynunda eski ama şık bir atkısı vardı. Paltosu yoktu. Sarmaştım, lokantaya sürükledim. Karşılıklı incik kebabı yedik. Beni tanımadı ve bir gözüne de perde inmişti.

Belçikalılar, Tenten adındaki bir çizgi kahramanın heykelini diktiler. Amerikalılar da film Roki'sini...

Bizde, ölen ölür kalan sağlar bizimdir diye bir söz vardır. Aslında kalan sağlar bile bizim değildir.
Yazarın Tüm Yazıları