Huysuz İhtiyar

Haberin Devamı

Abuk subuk deprem muhabbetleri

Kahvede deprem var

‘‘Hişt Selim, kahve sallanıyor.’’

‘‘Ben hissetmiyorum abi.’’

‘‘Oturuyoruz da ondan hissetmiyorsun. Ayakta duran şu herife bak, nasıl sallanıyor.’’

‘‘Sahi yahu, hem de fena sallanıyor!..’’

‘‘Arkadaşlaar!.. Kaçın deprem oluyooor!..’’

‘‘Hüryaa!..’’

‘‘Çekil lan önümden.’’

‘‘İtmesene ayı, hepimiz kaçıyoruz işte!.. Seninki can da bizimki Sibel Can mı?’’

‘‘Hösst!.. Ayağıma bastın hıyar! Şimdi çarpacağım ha!..’’

‘‘Vallaa arkadan ittiler abicim.’’

‘‘Hani be, deprem meprem yok... Herkes işinde gücünde.’’

‘‘Sokakta yok ama, kahvede vardı.’’

‘‘Adapazarı, Yalova depremi duydum da, kahve depremi hiç duymadım.’’

‘‘İnanmazsan bak, kahvedeki herif hálá sallanıyor.’’

‘‘Hay Allah, o bizim Yusuf yahu!.. Onun sallanmadığı gün yoktur ki.’’

‘‘Niye?’’

‘‘Sabahtan başlayıp her gün bir büyük rakı içer de ondan!..’’

ATEŞLİ BİR AŞK GECESİ

‘‘Oh sevgilim, bu gece azgınlığın üstünde.’’

‘‘Hııı...’’

‘‘Biraz yavaş ol, yatağı kıracaksın Nihat!..’’

‘‘Hııı...’’

‘‘Oh Nihat, ne kadar ateşlisin? Ne olur biraz dur. Dursana Nihaat... Şişşt sana söylüyorum adam!..’’

‘‘Hııı...’’

‘‘Aaa, Nihat sen uyukluyorsun!..’’

‘‘Hııı...’’

‘‘Sevişmemizi yine artçı depreme rastlattın değil mi?.. Ne olacak tembel herif!..’’

‘‘Hııı...’’

BENİ AFFET SEVGİLİM

‘‘Saatlerdir bağırıyorum, hálá gelen giden yok. Bu enkazın altında öleceğiz Ragıp.’’

‘‘Biraz daha bağır Selma, mutlaka duyan çıkar.’’

‘‘Ciyak ciyak bağırmaktan gırtlağım acıyor vallahi... Sen niye bağırmıyorsun?’’

‘‘Biliyorsun benim bademciklerim hasta. Hemen şişiyorlar. Maça gidince bile ağız tadıyla bağıramıyorum. Ben de elimdeki demirle betona vuruyorum.’’

........

‘‘Boşuna kuvvet harcıyoruz Ragıp, galiba sonumuz geldi. Ben şimdiden halsiz düştüm.’’

‘‘Benim de çok fena karnım acıktı. Bak, buzdolabı yanıbaşına devrilmiş. Şunun kapağını açıver Selma'cığım. Biraz bir şeyler yersek daha fazla dayanırız.’’

‘‘Kapağı zaten açıkmış. Dün geceden kalma zeytinyağlı dolmayla biraz köfte var. Ayrıca beyaz peynir de var.’’

‘‘Kavun yok mu?’’

‘‘Kavunu bitirmiştin ya... Ama üzüm var.’’

‘‘Bana üç dolma yeter karıcığım. Sana da kalsın. Peynirle üzümü de uzatıver. Oh, dolma yine çok güzel. Senin gibi güzel dolma yapan kadına rastlamadım.’’

‘‘Annenden de güzel mi yapıyorum?’’

‘‘Şimdi annemi karıştırma Selma... Ölürsek en çok senin zeytinyağlı dolmalarını özleyeceğim.’’

‘‘Oh Ragıp, beni ağlatıyorsun. Afiyet olsun kocacığım.’’

‘‘Şişşt Selma...’’

‘‘Bir şey mi istedin canım?’’

‘‘Dolapta geceden kalma yarım şişe rakı olacaktı. Üzümle beyaz peynir rakısız gitmiyor.’’

.........

‘‘Selma'cığım, vicdan azabı çekiyorum ve beni affetmeni istiyorum.’’

‘‘Ah Ragıp, böyle konuşma... Beni yine ağlatacaksın. Nah bu betona yazıyorum, kurtulacağız ve ileride daha çok güzel günlerimiz olacak.’’

‘‘Hayır, ölmeden önce senden af dilemek istiyorum.’’

‘‘Ne yaptın ki?’’

‘‘Hani bizim yedek parçacı Turgut'a yemekte cilve yaptın diye seni haksız yere dövmüştüm ya... Beni affet Selma!..’’

‘‘Beni bir bilezik yüzünden de dövmüştün.’’

‘‘Ama o zaman haklıydım. Benim kazandığım parayla sana her yıl bir altın bilezik alamazdım.’’

‘‘Sayısal Loto'ya, At yarışına, rakıya harcadığın paradan biraz kıssaydın bal gibi alırdın.’’

‘‘Bana bak Selma, giderayak yine cinimi tepeme çıkarma!.. Ben küs gitmeyelim diye senden af dilerken sen yine maraza çıkarmaya kalkıyorsun.’’

‘‘Peki komşudan geç döndüğüm için dövdüğüne ne diyelim?’’

‘‘Eşşeklik etmiştim. Ben, yedek parçacı Turgut'un teyzesine herifle buluşmak için gittiğini sanıp seni kıskançlıktan dövmüştüm. Halbuki sen Nazan'lara gitmişsin. Beni affet Selma'cığım... Dolapta başka rakı yok mu?’’

‘‘Yarım şişe yetmedi mi Ragıp?’’

‘‘Şimdi bulunacağım itiraf için cesarete ihtiyacım var karıcığım.’’

‘‘Söyle canım, çekinme... Artık bizim için bu dünyaya ait hiçbir şeyin değeri kalmadı.’’

‘‘Selma sevgilim...’’

‘‘Efendim canım...’’

‘‘Benim bir de metresim vardı. Hani ayda birkaç kere bayiler toplantısı için İzmir'e gittiğim geceler vardı ya... O gecelerde ben....’’

‘‘Ragıp...’’

‘‘Efendim?..’’

‘‘Artık dayanacak gücüm kalmadı. Seni zor duyuyorum. Elimi tut. Filmlerdeki gibi el ele ölelim sevgilim. Ne yaptınsa helál olsun. Dünyanın derdi dünyada kalır.’’

‘‘Beni affettin değil mi Selma?’’

‘‘Affettim sevgilim, sen de beni affet!..’’

‘‘Neyini affedeyim?’’

‘‘Ben, o gece Nazan'lara değil gerçekten Turgut'un teyzesinin evine gitmiştim. Ama yemin ederim herif senin kör tırnağın bile olamazmış.’’

‘‘Neee!..’’

‘‘Artık ne önemi var Ragıp... Demin saydım nabzım 40'a düşmüş. Ben gidiyorum...’’

‘‘Selmaa, dur gitme. Beni bırakma!.. Ben de seni affediyorum. Selmaa, beni duyuyor musun?’’

‘‘Elveda sevgilim!..’’

‘‘Elveda Selma!..’’

Taka!.. Tuka!.. Gümm!.. Patt!..

‘‘Siz de kimsiniz?’’

‘‘Biz AKUT'çularız. Sizi kurtardık.’’

‘‘Selma'cığım duydun mu kurtulduk!..’’

‘‘Duydum canım!..’’

‘‘Sevgilim, bir tanem, yaşıyorsun demek!..’’

‘‘Yaşıyorum Ragıp, Rabbim bize acıdı.’’

‘‘Demek yaşıyorsun... Ulan kaltak, o Turgut moruğuyla aslan gibi kocanı boynuzlamaya kalkarsın haa!..’’

‘‘Ahh!.. Vurma Ragıp... Ayy, elin kırılsın e mi!.. İmdaaat!..’’

BİR ARTÇI DEPREMZEDE

‘‘Beni duyuyor musunuz?’’

‘‘Evet.’’

‘‘Yaralı mısınız, üstünüze devrilmiş eşya veya inşaat döküntüsü var mı?’’

‘‘Hayır, her yerim sağlam.’’

‘‘Kımıldayabiliyor musunuz?’’

‘‘Hatta, emekleyebiliyorum bile.’’

‘‘Güzeel... O zaman ışığa doğru gelin. Enkazdan rahatça çıkabileceğiniz genişlikte bir delik açtık.’’

‘‘Kriz masasının önünde hálá çadır kuyruğu var mı?’’

‘‘Evet, birkaç yüz kişi bekliyor.’’

‘‘Vali ne yapıyor?’’

‘‘Vali ortada yok.’’

‘‘Ya Belediye Başkanı?’’

‘‘O, yeni okul ihaleleriyle ilgileniyor. Kardeşinin bir inşaat şirketi varmış.’’

‘‘Yurtdışından gelen yardımlar bize vardı mı?’’

‘‘Hayır, gümrükte takıldı. Kızılay'a bağışlanmadan yurda giremezmiş.’’

‘‘O, Kızılay'ın Malazgirt savaşından bize miras kalan lüks otellerin gelin dairesi meraklısı başkanı Kranta Kemal hálá iş başında mı?’’

‘‘Evet.’’

‘‘Ya Bakan?’’

‘‘Hangi Bakan?’’

‘‘Kan meraklısı Sağlık Bakanı. Hani Yunan yardımını ve Amerikan hastane gemilerini geri çevirip Türk kanını sulanmaktan kurtaran tosun!..’’

‘‘O da yerinde duruyor.’’

‘‘Ya Başbakan?’’

‘‘Başbakan'ın derdi çok. Başkan Clinton'a dert yanmaya gitti.’’

‘‘Öyleyse açtığınız deliği kapatın.’’

‘‘Niye?’’

‘‘Çünkü, dışarı çıkmıyorum. Burası daha rahat!..’’

EŞCİNSEL DEPREM

‘‘Ah aah!.. Zamane çok bozuldu. Memleketi eşcinseller mi bastı nedir?.. Nereye baksam birkaç eşcinsel görüyorum. Hatta, depremlerin bile ahlakı bozuldu. Onlar da eşcinsel olmuş.’’

‘‘Depremin de eşcinseli mi olurmuş beybaba?’’

‘‘Meğer oluyormuş evladım, benim zamanımdaki depremler hep öncü depremdi. Şimdikilerin adı artçı deprem. Söyler misin bu artçı lafı ne manaya geliyor?’’

Yazarın Tüm Yazıları