Paylaş
Eeeeeeyyy! Muhalefet!
Eeeeeeyyy fitne ve şer ocağı. Yemin töreninin icra edildiği gün Meclis’te yaptığınız şey neydi? Koca Meclis Başkanı’nın (*) kafasını nişanlayıp, iç tüzük kitabını atmak marifet miydi?
O kitap Cemil Bey’in yüksek fikirlerle dolu “kutlu kafasına” denk gelse, cilt yeri başında yara açsa, değerli büyüğümüzün pekmezini akıtsa daha mı iyi olurdu?
Kuzey Kore gibi, Katar gibi, Malezya gibi, Papua Yeni Gine gibi dünyanın en önemli devletlerinin temsilcileri oradaydı. Böyle bir kanlı sahneye tanık olduktan sonra kendilerine gelebilirler miydi?
Onlar özür dilemiyor, ben dileyeyim. Ama muhalefet namına değil, duayen bir köşe yazarı olarak insanlık namına, hatta kanun namına Sayın Cemil Çiçek’ten özür diliyorum.
***
Peki, suçu neymiş Sayın Cemil Bey’in? Muhalefetin boş konuşan adamlarına söz vermemiş olmasıymış. Niye versin ki? Meclis Başkanı’nın görevi muhalefeti değil, iktidarı konuşturmaktır.
Ayrıca Sayın Cemil Çiçek üçüncü dönem kuralına takıldığı için gayet dertli. Kimi bulursa Meclis’te makam odasına tıkıyor, kendine cıgara sararken “Ne olacak bu milletvekillerinin hali?” diye sorup içleniyor.
Seçilememe ihtimali o kadar içine işlemiş yani..
İstese “O Güzel Sevgi İnsanına” gidip bizzat bu soruyu sorar. Ancak üstün memleket aşkı ve hizmet tutkusu yüzünden liderini böyle küçük ayrıntılarla meşgul etmek istemiyor.
Tabii biraz da paçası sıkmıyor ama bu demokrasilerde normaldir.
Varsın olsun, seçilemezse de biz onu hep hatırlayacağız. Giydiği frakı kendine yakıştırmasını, resmi törenlerde valiyi karşılayan köy muhtarı içtenliği ile dimdik durmasını özleyeceğiz.
Güle güle git Sayın Cemil Çiçek. Parlamentodaki yerin dolmaz ama elimizden geleni yapacağız.
Şimdi zat-ı aliniz için asıl görev taşrada başlıyor. Memleketiniz Yozgat’taki bir kahvede arkadaşlarınızla domino oynarken, partimizi savunmak da bir memleket hizmetidir.
***
Bu Kemal Kılıçdaroğlu’ndan iyice sıtkım sıyrıldı.
Adamı Meclis’te vukuat çıkarmış, onu ayıplayıp “Ben onun dersini veririm” diyeceğine dikine dikine konuşmasın mı?
Kalkmış milletin gözüne baka baka “Ben yalana tanıklık etmem” diyor. Sanki ona “Bize yalancı şahit lazım, gelir misin?” diyen olmuş da naz yapıyor.
Tanıklık etmezsen etme.
Bugün tanıklık etmeyen, gün gelir sanıklık eder. Bunu da böyle bilesin. Laflarına o kadar kızdım ki tarafsızlığımla bilinen bir köşe yazarı olmasam, denk geldiğim ilk muhalife tekme sille girişirdim.
Benim de böyle duygusal bir tarafım vardır işte.
***
Sayın Abdullah Gül’ün sivil hayata adım attığı gün arıza çıkarma eğiliminde olduğunu hayretle gördüm. Mezar ziyaret etmeler, hukuk herkesten üstündür, diye “O güzel sevgi insanına” laf sokmalar.
Şık durmadı.
Şimdi sağa sola twitt atarak milletin kafasını karıştıracak.
Sayın Abdullah Gül böyle hırçın değildi ama sanırım eşi hanımefendi onu fiştikliyor. İnşallah aile içi muhalefetin oyununa gelmez. Notlarımı burada bitiriyorum.
Her nerede yaşanıyor ve yaşatılıyorsa, oradakiler sevgi içinde kalsın.
THE END
(*) O’Yazar kullandığı bu cümlede Sayın Meclis Başkanı için “koca kafalı” demek istemiyor. Cemil Çiçek’in oturduğu makamın yüceliğinin altını çizmek istiyor.
Paylaş