Paylaş
Vali Bey benim dostumdur. Yaş olarak akranım, sosyal statü olarak dengim değildir ama severim kendisini. 2005 yılında ilk valilik tayinini ben yaptırmıştım.
O zaman da “Duayen köşe yazarıydım.” Sağ olsun hükümet üyeleri beni çok sayardı. Gidin tek tek bakın. 2002’den sonra hükümete giren kim varsa, cep telefonlarına bakın. Şahsi telefon numaram mutlaka kayıtlıdır. Ayrıca çoğunda banka hesap numaram vardır.
Bunu övünmek için değil, o güzel “sevgi insanının” hükümetleri ile nasıl et tırnak haline geldiğimi belirtmek için anlatıyorum.
Sayın Vali’nin basın danışmanı bana bir e-mail atmış.
“Güneşli güzel bir günde Hızlı Tren ile gelecek olan büyüğümüzü Arifiye’de beraber karşılayalım, ne dersiniz?” diye yazmış.
Derhal cevap yazıp “Görevden asla kaçmayız..” dedim ve şahsi otomobilimle yola çıktım. İki saat sonra oradaydım. Baktım benim sevgili Vali’m, tiril mi tiril takım elbise içinde istasyonda bekliyor.
Bütün maiyeti de yanında.
Siyah takım elbise giymiş. Sinekkaydı tıraş olup, gür kaşlarını yukarıya doğru burdurmuş. Saçları tepeden sola yatırarak, üst noktadaki verimsiz boşlukları doldurmuş.
Gözlerinde memleket sevgisi, ifadesinde büyüklere bağlılık, elinde “Olur da gözyaşlarımı tutamazsam” diye her ihtimale karşı taşıdığı mendil. Gözünü raylardan ayırmıyor.
Beni görür görmez koşup elime sarılacak oldu. Elimi hızla çekerken “Sakın haaa!” dedim. “Burada büyük olan, Vali olan sensin. Ben sıradan bir duayen köşe yazarıyım.”
Elimi tuttu.
“Bari hemen yanımda dur” dedi. O olur.
***
Bana olan sevgisi, saygısı taaa Adana vak’asından. Bizim vali orada 10 Kasım törenlerinde konuşurken halktan bir kendini bilmez “Biz partili vali istemiyoruz” diye bağırıyor.
Bu da sinirlenip polislere “Yakalayın o gavatı” emrini veriyor. Tabii mikrofonu açık unuttuğundan “gavat lafı” Adana’nın ortasından yankılanıp Toros dağlarına kadar gidip gelmiş.
Ertesi gün basın medyasında bir tantana.
“Vay vatandaşa gavat, dedi.”
Sanki memlekette gavatlık yapan hiçbir vatandaş yok, hepsi kadrosuz evliya. Basın üzerine gelince bizimki bunaldı. “Ben gavat demedim, kavas dedim” diye kıvırdı.
Kavas ne lan? Bari gavat demedim, kravat dedim laflarını akıl etseydin. Araya ben girdim.
Ağır bir makale yazdım. Vatandaşı yerin dibine sokup çıkardım. Valimi onlara yedirtmedim. Ondan beri, beni şey eder.
***
Uzun etmeyelim. Hızlı tren hakikaten hızlı trenmiş.
Önümüzden bir geçti bu kadar olur. Rüzgârından bekleşen erkek memurların kravatları suratlarına yapıştı. İki üç bayan memur vardı. Etekleri kalktı ama ben gözümü trene diktiğimden ne yazık ki göremedim.
Yalnız trene doğru el salladım. Benden sonra vali ile arkasındakiler de akıl edip el salladı ama gecikmişlerdi. Vali Bey biraz bozuldu.
İstasyondan ayrılırken kulağına “Keşke müzik düzeni kursaydın” dedim. Yüzüme bakınca açıkladım.
“Bir hışım ile geldi geçti, Hızlı Tren hey hey hey” diye istasyonu köpürtürdük, memurları oynata oynata giderdik.
“Haklısın büyüğüm” dedi. “Tecrübe dedikleri bu işte.”
Baktım gözleri dolmuştu. Ben de hislendim.
Paylaş