ÇOĞU Ankaralı’nın bir ayağı İstanbul’dadır. Hem iş, hem de sosyal hayat, Ankaralı’yı sıkça İstanbul’a sürükler.
İşleri yoğun olup da tatil beldelerine gidemeyenler için ise, İstanbul’daki yazlık mekanlar daha büyük önem taşır. Geçtiğimiz günlerde Boğaz’da bir teknede verilen bir akşam yemeğine katıldım. Ki İstanbul Boğazı benim yeryüzünde en sevdiğim yerdir. Boğaz turu boyunca yine büyülendim. Sayısız kez izlediğim halde her seferinde sanki ilk defa görüyormuş gibi hayranlıkla baktiğım yapıları izledim. Topkapı Sarayı, Süleymaniye Camii, Galata Kulesi, Kızkulesi, Beylerbeyi Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Çirağan Sarayı, Ortaköy Camii, Kuleli Askeri Lisesi ve diğerleri... Hangi birini saymalı, tam bir görsel şölen. Ama benim seyrinden en cok keyif aldığım bina, Kuleli Askeri Lisesi’dir. Angelique’de mola...
Boğaz turumuz sürerken yurtdışında yaşayan bir arkadaşım aradı ve kısa bir süre için İstanbul’a geldiğini haber verdi. Bu hoş tesadüfü, tekne gezisi bittikten sonra buluşup, benim önerimle önce Angelique’e giderek değerlendirdik. Yazın gelmesiyle birlikte terasını açmış Angelique. Teras keyifliydi, henüz fazla kalabalık yoktu. Ki zaten bazı mekanlara göre daha küçüktür ve daha sıkı kapı politikası izlerler.
Ortaköy’de üç katlı bir yalıda kurulan restaurant/gece kulübünün manzarası ise harikadır. Mekanı Kitchnette, Wanna, Da Mario, Aija, Gina, Vogue ve Zuma’nın da işletmecisi olan Doors Group işletiyor. Ve yurtdışında görmeye alışkın olduğumuz, ancak Türkiye için yeni sayılabilecek bir girişimcilik örneği veriyorlar.
Reina’da altı lokanta ve eşsiz bir manzara
Angelique’in ardından Reina’ya geçtik. Reina da yazlık mekanının kapılarını açmış. Geçen seneyle aynı. Sağda Köşebaşı Kebapçısı, üzerinde Dragon Çin Lokantası, solda ve önde Blue Topaz, üzerinde Park Şamdan Lokantaları, ayrıca Itsumi Japon Lokantası ve Reina olmak üzere altı lokanta var bu yıl Reina’da. Ortada ise Reina Bar. Burası da fazla kalabalık değildi, daha çok yabancı misafir grupları dans ediyor, kendi aralarında eğleniyorlardı. Reina’nın manzarası da eşsiz. Boğaziçi köprüsü mücevher bir gerdanlık gibi uzanıyor karşısında. Yıllar önce orası Nix olarak faaliyet gösterirken o zamanki işletmecisi, Ingiltere’den arkadaşim Sacit’le şimdiki Şamdan’ın olduğu yerdeki VIP barda İngiltere’den gelen bazı arkadaşlarla sohbet ediyorduk. Boğaziçi Köprüsünü hayran hayran seyreden bir Ingiliz arkadaşımız mırıldandı: “Sacit, bu mekanı sat, şu köprüyü al...”
Ankara’dan İstanbul’a giden başarılı işletmeci
Cuma akşamı Sortie’nin açılışı vardı. Ben başka bir programım olduğu için yemeği başka bir yerde yedikten sonra orada olan arkadaşlarımın ısrarıyla Sortie’ye uğradım. Buranın da manzarası güzeldir. Bu yıl yepyeni bir yer olmuş. Emre Ergani işletmeciliğinde belli ki bu yazın en gözde mekanı olacak. Içerisinde Venge, Cafe des Paris, Blackk Lounge, Fishmekan, Public ve Rodizio olmak üzere burada da altı restaurant ve Biber Bar, Niwa ve Sortie Bar olmak üzere üç bar var.
Deniz kenarında sağ taraf Emre Ergani’nin Biber’i. Nişantaşı’nda açıldıktan kısa bir süre sonra Istanbul cemiyet hayatının tanınan yüzlerini burada bir araya getirmeyi başaran Ergani açılışta aralarında Işıl Sarraf, Tuğba Peksayar, Emre Kütük, Mehmet Mutlu, Murat Tabanlıoğlu ve Ilker Mengi olmak üzere hemen hemen tüm tanıdıklarını buraya getirmeyi başarmıstı. Kendisi de her zaman olduğu gibi işinin başındaydı. Emre Ankara’dan Istanbul’a giden başarılı bir işletmeci. Ben Ankara’daki döneminde Ankaralı değildim ama Bodrum’da şimdi Bianca, önceki adıyla Havana, Istanbul’da Blackk de aralarında olmak üzere her mekanının zaman zaman ziyaret eden sürekli müşterisi oldum.
Biber belli ki bu yaz Sortie’nin VIP barı olacak. Ve Ortaköy de yine Istanbul’da gece hayatının kalbi...