Paylaş
Önce deprem, ardından gaz çıkışında artış bilim insanlarının ilgisini çekerken, volkanın uyanacağı endişelerine bir yenisi eklendi; Tuz Gölü.
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, konuyu Meclis gündemine taşırken, olaya başka bir açıdan yaklaştı. Deprem yaşanan fayla, 550 milyon metreküplük birinci fazı tamamlanan Doğalgaz Depolama Tesisi’nin yer aldığı Tuz Gölü’nün altından geçen fayın aynı olduğuna dikkat çekti. Gürer, depremlerin gölün içine yapılan doğalgaz depolarına etkisinin olup olmadığının araştırılmasını önerdi.
Böylece konu, Hasan Dağı’ndan çıkıp, geniş kapsamlı bir güvenlik meselesine dönüştü. Gündemdeki konular baş döndüren hızla değişirken, unutulan bu konu, hem bölge milletvekillerini, hem de bölge halkını yakından ilgilendiriyor.
Uzmanlar, dağın eteğindeki Keçikalesi köyünde karbondioksit gazı çıkışlarıyla ilgili bilimsel araştırma yapılmasını isterken, bu bölgede 20 farklı noktada gaz çıkışı yaşandığı ve bunların takip edildiği öğrenildi. Bu gazların kökenine yönelik izotop analizlerinin, MTA tarafından yürütüldüğü kaydediliyor.
Özetle bölgede art arda yaşanan deprem, gaz çıkışındaki artış, Hasan Dağı’nın volkanik geçmişi ve aynı fay hattının Tuz Gölü’nün altından geçiyor olması, sadece bölge halkına değil, bölge milletvekillerine de uykusuz geceler yaşattı.
Şimdi herkes, MTA’dan depremlerin Hasan Dağı’ndaki volkanik hareketliliği ile Tuz Gölü’ndeki Doğalgaz Depolama Tesislerini nasıl etkileyeceğine ilişkin raporu bekliyor.
SENDİKALAR SAVAŞI
Türkiye’nin iki büyük konfederasyonunun, “iş kollarındaki yetki savaşını” bilmeyen yoktur. Türk-İş ve Hak-İş’in bu yarışı, bir sendikacılık faaliyeti olabilir, ama geçtiğimiz günlerde öyle bir karar verildi ki; Hak-İş çatısında faaliyet gösteren sendikacıların bile içine sinmediği söylenebilir.
Ankara’da sendika dünyasında son günlerde en çok konuşulan konu, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki sendika yetkisini 11 aylık bir bekleme süresinin ardından Hak-İş’e vermesi oldu.
Türk-İş’e bağlı Belediye-İş Sendikası bu kararı büyük bir haksızlık sayarak, öyle bir açıklama yaptı ki; tarihe geçti. Beddua gibi açıklamada, “Emekçilerin umutlarını, emeklerini çalan emek hırsızları, zulmünüz artsın. Zulmünüz artsın ki, tez zeval bulasınız” gibi pek alışık olmayan ifadeler kullanıldı.
Hacer Boyacıoğlu olayın perde arkasını araştırdı. Sendikaların yetki tespitinde kullanılan kriterler uygulanmadığı görüldü. 11 aylık bekletme süresinin de daha önce hiç yaşanmadığı ortaya çıktı. Yetki tespitinde mevzuatın dışına çıkıldığı iddia edildi.
Şöyle ki; bakanlık, 23 Haziran seçimleri öncesi ayrı ayrı yetki alıp, ayrı ayrı toplu sözleşme imzalanan İstanbul Büyükşehir, İSPARK, İSTON, İSFALT, İSBAK ve KÜLTÜR A.Ş. işyerlerini aynı yetki tespitine dahil ederek, Hak-İş’e bağlı Hizmet-İş’in kapsamına soktu. Bu karar, Ankara’da tartışma konusu oldu. Hatta, Hak-İş ve Hizmet-İş Başkanı Mahmut Arslan, alttan alan bir açıklama yaptı. Arslan, bakanlığın yaptığının bir yetki tespiti olduğunu ve yargı sürecinin açık olduğunu söyledi.
Yani, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne mesaj vermek için yapılan operasyonun, tarafların içine pek sinmediği anlatılıyor. Bakalım, yargısal süreç nasıl gelişecek?
Paylaş