Marmara-Ergene-Saros üçgeni

Marmara Denizi’nde yaşanan müsilaj kabusu, ekolojik sisteme yapılan yanlış müdahalelerin nasıl sonuçları olduğunu gösterdi.

Haberin Devamı

Marmara’daki sorunun bir türlü temizlenemeyen Ergene Deresi ve Türkiye’nin en güçlü oksijenini üreten Saros Körfezi’yle yakından ilgili olduğunu öğrendik. Birinin yitirilmesi, diğerinin sonu olabilir.

Marmara-Ergene-Saros üçgeni

TBMM Müsilaj Sorununu Araştırma Komisyonu, sorunun kaynağının İstanbul olduğunu ve bu bölgedeki belediyelerin en az 16 adet biyolojik arıtma tesisi kurması gerektiğini ortaya koydu. Ancak çalışmalara katılan bazı bilim insanları, Marmara bölgesindeki ekolojik ilişkinin bir bütün olarak ele alınması, birini yaparken diğerinin bozulmaması gerektiğini anlattı.

Bülent Sarıoğlu’nun aktardığına göre, Türk Deniz Araştırmaları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, Marmara Denizi’nden söz ederken, konuyu Saros Körfezi’ne getirdi ve şunları söyledi:

Haberin Devamı

“Saros Körfezi çok önemli. Şimdi diyorlar ki; ‘Ergene’nin atıkları Saros Körfezi’ne atılmadığı için Marmara’ya atıldı ve Marmara kirlendi.’ Saros Körfezi’ne atılsa daha da kötü. Çünkü Saros Körfezi olmazsa Marmara yaşamayacak. Saros Körfezi’ndeki oksijen 6 miligram-litre olmalı ki Marmara Denizi yaşasın ve 6 miligramlık oksijenli su kendini yenileyerek Karadeniz’e geçsin. Saros Körfezi’nden düşük oksijen değerleri gelirse Marmara’yı mahvederiz, Saros’u çok iyi korumamız lazım.”

Yani, fabrikaların Ernege’yi, Ergene’nin Marmara’yı kirlettiği, Saros’un temiz kalmasının da onları kurtaracağı ortaya çıktı. Bu çalışmalar hiçbir işe yaramadıysa, çevre sorununa bütün olarak bakılması gerektiğine yaradı.

OMİKRON SON DEĞİLSE...

Pandemili hayatımızda dördüncü varyant olan Omikron’la tanıştığımızda, herkes bilim insanlarının bu yeni tiple ilgili neler ortaya koyacağını merak etti. Bir ay içerisinde, hepsinden daha hızlı bulaşan bu varyantın son olmayacağı da açıklandı. Tek teselli Delta kadar ölümcül olmamasıydı.

Ancak, süreç ilerlediğinde ve özellikle kış koşulları nedeniyle kapalı ortamlara girildiğinde, pervasızlığın bir an önce bırakılmasının şart olduğu görüldü. Çünkü bu kadar hızlı yayılım, özellikle 60 yaş üstü ve aşısızlar için ciddi bir tehdit. Bu konuda dünyada yapılan araştırmaları buraya taşımak istedik, pozisyon geliştirmeye katkısı olur belki.

Haberin Devamı

AŞILI VE AŞISIZLARDA ÖLÜM ORANINA DİKKAT!

- İsviçre’de yapılan araştırmalara göre, aşısızların COVID-19 nedeniyle ölüm oranı, aşılılardan 20 kat fazla. CDC’nin yayınladığı aşı durumuna göre COVID-19 ölüm oranları aralık sonuçları ise şöyle:

- Aşısızlarda 100 binde 6,1 ölüm. İki doz aşılılarda 100 binde 0,5 ölüm, 3 doz aşılılarda; 100 binde 0,1 ölüm.

- Omikron ile ilgili yapılan laboratuvar çalışmaları, bulaşıcı olmakla beraber daha az patojen (ağır hastalık yapma gücü) olduğunu, akciğerde hastalık yapma gücünün azaldığını gösteriyor.

- Koku- tat kaybı daha az, belirtiler gribe benzer. Dünyada günlük vaka sayıları salgının başından bu yana en yüksek seviyelere ulaştı. İyi haber, ölümler artmıyor ve günlük ölümler Ekim 2020’den bu yana en düşük seviyeye ulaştı.

Haberin Devamı

Ama bu durum kimseyi rehavete sürüklememeli. Daha çok bulaşma, daha çok bağışıklık açısından riskli insanın enfekte olması demek. Aramızda çok sayıda da aşı olmamış insan var. Korunduğunuza emin olun.

Yazarın Tüm Yazıları